Yatsı namazı, günlük hayatımızın muhasebesini yapıp onu duâ, niyaz ve Cenâb-ı Hakk'a yaklaşma arzu ve isteğiyle noktalamanın en uygun ölçüsüdür. O bakımdan gece kalkmayı itiyâd edinmeyenlerin bu namazı kılmadan uyumaları mekruh sayılmıştır. Çünkü uyanmayabilir de farz namazı kaçırmış olabilir.
Yatsı namazının vakti girince,' cami ve cemaat söz konusu ise, onu geciktirmeden kılmak müstehabdır. Çünkü cemaatın faziletine ermek isteyen mü'minleri bekletmek doğru değildir. İçlerinde iş sahibi olanlar bulunmakla beraber, yaşlı ve rahatsızlar da olabilir. O bakımdan imamın yatsı namazını geciktirmesi mekruhtur.
îş durumu müsait olup da evinde kılmak isteyenlerin onu gece*nin ilk üçte biri geçinceye kadar geciktirmesi istihbab yollu tavsiye edilmiştir.
İlgili hadisler:
Ibn Ömer (R.A.)'den yapılan rivayette, Peygamber (A.S.) Efen*dimiz şöyle buyurmuştur: «Şafak kızıllıktır. Şafak kaybolunca namaz vâcib olur.»
Hz. Aişe (R.A.)'den yapılan rivayette, demiştir ki: «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bir gece, ilk üçte bir geçinceye kadar (yatsı na*mazını) geciktirdi. Hz. Ömer (R.A.İ, 'Kadınlar ve çocuklar uyudu' diye sesini yükseltti. Onun üzerine Resûlüllah (A.S.) Efendimiz çık*tı ve şöyle buyurdu: 'Sizden başkası beklemiyor, bugün için ancak Medine'de namaz kılındı.' Sonra da devamla buyurdu ki; 'Yatsı na*mazını şafak'm kaybolması ile gecenin (ilk) üçte biri arasında kılı*nız....'
Cabir b. Semure (R.A.)'den yapılan rivayette, demiştir ki: «Re*sûlüllah (A.S.) Efendimiz yatsı namazını yatsının son vaktine ge*ciktirirdi.»
Cabir (R.A.)'den yapılan rivayette, demiştir ki: «Resûlüllah (A. S.) Efendimiz öğle namazını günortasmda (sıcak zamanda), ikindi namazını güneş henüz pırıl pırıl iken, akşam namazını güneş bat*tığı zaman kılardı, yatsı namazını bazan geciktirir, bazan acele edip
hemen kılardı, Öyleki, (ashabın) toplandığını görünce hemen kıldı-rırdı, onların ağırdan alıp geciktirdiğini görünce kendisi de gecik*tirirdi. Sabah namazını ise, Peygamber (A.S.) veya ashabı gecenin son kananhğı henüz duruyorken kılardı.»
Hz. Aişe CR.A.) 'den yapılan rivayette, demiştir ki: «Bir gece Re-sûlüllah (A.S.) Efendimiz, (yatsı namazım) geciktirdi, o kadar ki, gecenin önemli bir kısmı geçmiş bulunuyor, Mescid ehli de uyumuş İdi. Sonra çıkıp namaz kıldı ve şöyle buyurdu: 'Şüphesiz ki bu, yat*sının vaktidir, ama ümmetime meşakkat vermemiş olsaydım (hep bu vakta geciktirirdim)
Enes (R.A.)'den yapılan rivayette, demiştir ki: «Resûlüllah (A. S.) Efendimiz yatsı namazını gece yansına kadar geciktirdikten son*ra kıldı ve sonra da şöyle buyurdu: İnsanlar namaz kılıp uyudu, ama ; siz, (cemaati bekleyip) intizar ettiğiniz sürece namazda idiniz.»
Enes (R.A.) devamla diyor ki: Sanki ben (şu anda) o geceki gibi . O'nun yüzünün parlaklığına bakıyormuşum gibiyim.
Ebû Saîd (R.A.)'den yapılan rivayette demiştir ki: «Bir gece yatsı namazı için Resûlüllah (A.S.) Efendimizi bekledik, o kadar ki gece*nin yansı geçmiş oldu. Sonra gelip bize namaz kıldırdı ve şöyle bu-yurdu: 'Oturacak yerlerinizi alın, çünkü insanlar yatacak yerlerini almış buluyor ve siz (yatsı) namazım beklediğiniz sürece hep na*mazda oldunuz. Eğer zayıf kimsenin zayıflığından, hastanın hastalı*ğından olmasaydı, hacet sahibinin ihtiyacından olmasaydı ben bu namazı gecenin yansına (veya bir parçasına) geciktirirdim/»
Hz. Aişe (R.A.)'den yapılan rivayette, demiştir ki: «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz ve ashabı yatsı namazını ufukta kaybolan kızıllıkta gecenin ilk üçte biri arasında kılarlardı.»
Ebû Hüreyre (R.A.)'den yapılan rivayette, Resûlüllah (A.S.) Efen*dimiz şöyle buyurmuştur: «Ümmetime meşakkat vermemiş olsaydım, yatsı namazını gecenin üçte birine veya yansına geciktirmelerini em*rederdim.»
Hadislerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmaktadır:
1- Yatsı namazının ilk vakti batı ufkunda beliren şafakm, ya*ni kızıllığın kaybolmasıdır.
2- Yatsı namazım, vakit girince kılmayıp biraz geciktirmek müstehabdır,
3 - Namazı beklemek, namaza devam etmek kadar sevap ge*tirir.
4- Yatsı namazını yalnız başına kılan kimse gecenin üçte bi*rine geciktirebilir, bazısı bunun müstehab olduğunu söylemiştir.
5 - Öğle namazı günortasmda, güneş batıya hafif meylettiğin*de kılınır.
6- İkindi namazı güneş henüz sararmadan kılınır.
7- Akşam namazı, güneş batınca kılınır.
8- Yatsı namazı, cemaatle kılmıyorsa, geciktirilmeden, yal*nız kılmıyorsa, geciktirilerek kılınır.
9- Yatsı namazını gece yansına geciktirmekte bir sakınca yoktur.
Hadîslerin ışığında müctehid imamlann; görüş, tesbit ve ihticaclari: '
a) îmam Ebû Hanife'ye göre:
Batı ufkunda beliren kızıllık kaybolduktan sonra ortaya çıkan beyazlık kaybolunca, yatsı namazının vakti girmiş olur. Bu durum*da özellikle yaz günlerinde gecenin üçte biri geçmiş olur.
O halde Hanefüerin yatsı namazını gecenin ilk üçte biri geçin*ce kılınmasını müstehab saydıkları anlaşılıyor.
b) Şâfiilere göre:
Bu konuda Cibril hadîsiyle istidlal edip yatsı namazını gecenin ilk üçte birine geciktirmenin «vakt-i ihtiyar» olduğuna kaildirler. Sö*zü edilen hadîste, yatsının iki vakti belirtildikten sonra, (faziletli) vakit bu ikisi arasmdakidir, açıklanmıştır ki bu vakt-i ihtiyara ham-ledilmiştir.
Şafiller böylece yatsının altı vakti bulunduğunu belirterek şöy*le sıralamışlardır: Fazilet, ihtiyar, kerahetsiz cevaz, hürmet, zaru*ret, özür vakti...
c) Hanbelîlere göre:
Yatsı namazını, bir meşakkat arzetmiyorsa vaktin sonuna ge*ciktirmek müstehabdır. Nitekim bu, Peygamberin (A.S.) ashabın*dan ve sonra da tabiinden ilim ehlinden birçoğunun ihtiyarı da bu*dur.
Hanbelîler bu mes'elede 94 nolu Ebû Hüreyre (R.A.) hadîsiyle .istidlal etmişler ve bunun hilâfına nakledilen hadîslerin zayıf oldu*ğunu bilhassa belirtmişlerdir. Abdullah b. Ömer el-Ömerî'nin rivayet ettiği «Vaktin evveli Allah'ın hoşnutluğudur...» mealindeki hadîsten söz ederek zayıf olduğu, Ümmü Ferve' hadîsinin ravîlerinin meçhul bulunduklarını yine Hanbelî fukahası söylemiştir. Ahmed b. Han-bel ise, vaktin evveli şöyle, ortası böyle, sonu öyle diye yapılan riva*yetleri bilmiyorum, yani bunların sıhhati tesbit edilememiştir, di*yor.
Yatsı namazını yalnız basma kılanın geciktirmesi, cemaat ha*linde kılmıyorsa, onların rızasıyla geciktirilmesi müstehabdır. Me*şakkat söz konusu ise, müstehab değildir.
d) Mâlikîlere göre:
İbn Kasım diyor ki: Düşmanı gözetleme yerinde bulunan muha*fızların yatsıyı gecenin üçte birine geciktirdiklerini sorduğumda, bu*nu şiddetle inkâr etti ve sanki şöyle demek istedi: İnsanların namaz kıldığı gibi kılıyorlar dır. Bununla şunu belirtmek istiyordu: İnsan*ların şafak (kızıllık.) kaybolduktan sonra yatsıyı biraz geciktirip kıl*maları müstahabdır. Nitekim Rasûlüllah (A.S.), Ebûbekir ve Ömer (R.A.) yatsı namazını kılarlar, fakat böylesine bir geciktirme yap*mazlardı.
Bu kayıtlardan, İmam Mâlik, yatsının vakit girdikten az bir sü*re sonra kılınmasını müstehab saymış, gecenin üçtebirine gecikti*rilmesini hoş karşüamamıştır.
İlgili diğer rivayetler, tesbitler ve yorumlar:
Fıkhü's-Sünne'de Hz. Aişe, Ebû Hüreyre ve Ebû Said (Allah hepsinden razı olsun) hadîsleri delil gösterilerek, yatsı namazının, meşakkat söz konusu olmadığı takdirde gecenin üçtebirine gecikti*rilmesinin müstehab olduğu belirtiliyor ve Rasûlüllah (A.S.) Efen-dimiz'in bu konuda cemaatın durumunu dikkate alıp bazan vak*tin evvelinde, bazan da geciktirerek kıldığına dikkatleri çekiyor.
İmam Mâlik, ilgili hadîslerle istidlal etmemiştir, Nitekim Muvat-ta'da konuyla ilgili hadîsleri rivayet etmediğim görüyoruz. O daha çok Medine halkının amelini dikkate alarak mezhebini kurmuştur.
Ebû Cafer Tahavî, yatsı namazının geciktirilerek kılınmasıyla ilgili rivayetlerden yirmi kadarını tesbit edip kendi kitabına almış*tır. Biz onlardan birkaç tanesini kitabımıza almak suretiyle bu de*ğerli hadis âliminin görüş ve tesbitini yansıtmak istiyoruz-.
Son yatsı vaktine gelince, İbn Abbas, Ebû Saîd el-Hudn ve Ebû Musa'ya göre (Allah hepsinden razı olsun) Resûlüllah (A.S.) Efen*dimiz bu namazı gecenin üçte birine kadar geciktirip öylece kılar*dı.
Cabir b. Abdillâh (R.A.) diyor ki: Resûlüllah (A.S.) bu namazı bir vakitte kıldı: Bazısına göre de vakit gecenin üçte biri idi, bazı*sına göre gece yarısı idi.
îhtimal ki, gecenin üçte biri geçtikten sonra kılmıştır ki, bu yatsı namazının (fazilet bakımından) son vaktidir. Nitekim Ebû Hüreyre'-den (R.A.) yapılan rivayette, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'in şöyle buyurduğunu söylemiştir: «Şüphesiz ki, namazın bir evvel vakti, bir de son vakti vardır. Doğrusu yatsı namazının ilk vakti ufukta (şafak-kızıllığın) kaybolmasıdır. (Fazilet bakımından) son vakti ise, gece yarıyı bulduğu zamandır...»
Tahâvi, sonra da k'onunuıı başında naklettiğimiz Hz. Aişe (R.A.) ile Enes (R.A.) hadislerini naklederek mes'eleye ağırlık kazandırmış*tır.
Fethü'l-allâm sahibi, yatsı namazının vaktiyle ilgili olarak 90 no*lu Hz. Aişe (R.A,) hadîsini naklederek, bir gece, gecenin önemli bir
kısmı geçtikten sonra kıldığını naklederken, bu tabirden maksadın, gecenin yarısı olduğunu belirtiyor, çünkü ilim adamlarının hiçbiri Peygamber (A.S.)'m yatsıyı gece yarısından sonraya bıraktığını söy*lememiştir, diyerek bu vaktin «vakt-i muhtar» yani efdaliyet anla-İmında muhtar vakit olduğuna dikkatleri çekiyor.
Sonra da îbn Mes'ud'dan (ft.A.) rivayet edilen, «Amellerin en üs*tünü (fariletlisi) vaktin evvelinde kılman namazdır» hadîsini nakle*derek Tirmizî ile Hâkim'in bunu sahîhlediklerini belirtiyor ve «Üm*metime meşakkat olmasaydı yatsıyı gece yansına veya ona yakın bir vakta geciktirirdim» mealindeki hadîsle tearuz edip etmediği üze*rinde duruyor: Bunun umumdan sonra husus olduğu, amm ile hass arasında muâraza bulunmadığı kaidesine irca' ederek genellikle na*mazı ilk vaktinde kılmanın af dal olduğuna, ancak yatsı ve sabah na*mazının, bir de çok sıcak mevsimde öğle namazının geciktirilmesinin müstehab sayıldığına, böylece has ile amm arasında hem muaraza, hem nesih söz konusu olamıyacağma dikkatleri çekmiştir.
Diğer bir husus ise, namazın vaktin evvelinde kılınmasıyla ilgili hadisi rivayette Ali b. Hafs yalnız başına kalmıştır. Oysa Şube'nin 1 arkadaşlarının hemen hepsi aynı hadîsi «evvel» lâfzı olmaksızın «alâ ( vaktihâ" şeklinde rivayet etmişlerdir. O takdirde, Ali b. Hafs'in rivâyetiyle istidlal etmektense, diğer râvilerin rivayet lafzıyla istidlal da-i ha uygun olmaz mı?
Buna şöyle cevap verilmiştir: Her ne kadar Ali b. Hafs «fî evveli |. vaktihâ» lâfzım rivayette yalnız kalmışsa da kendisi ilimde üstâd \ sayılan saduk (çok doğru) bir zattır, aynı zamanda Müslim'in rica-İ ündedir. Ayrıca îmam Tirmizî ile îbn Huzeyme hadisi sahihlemiş-[ lerdir. Bu bakımdan Ali b. Hafs hadîsiyle istidlal edilir.
Tahliller:
86 nolu İbn Ömer hadîsini Darekutnî el-Garâib'de zikretmiş ve böylece hadîsin garib olduğunu belirtmiş, ancak râvilerinin hepsinin sıkat (güvenilir kişiler) olduklarını tesbit etmiştir. İbn Asâkir ile Bey-- hakî de rivayet ederek sahîh olduğunu belirtmişlerdir. îbn Huzeyme ise kendisi Sahîh'inde Abdullah b. Ömer'den (R.A.) merfû'ân şunu rivayet etmiştir: «Akşam namazının vakti, şafakm kızıllığının gitme-.sine kadardır.»
Ancak rivayet zincirinde Muhammed b. Yezîd yalnız başına kal*mıştır. Hafız îbn Hacer, onun «saduk» olduğunu söylemiştir,
87 nolu Hz. Aişe (R.A.) hadisinin ricali, Nesâî'nin Sünen'inde geçer ve hepsi de sahîh kabul edilmiştir.
92 nolu Ebû Said hadîsini îbn Mâce, Nesâî, îbn Huzeyme ve di*ğer hadis hafızları tahrîc etmiştir. İsnadı sahihtir.
Ayrıca ilgili hadisler üzerinde Zeylâî'nin tesbit ve tahlilleri de çok önemlidir. Ancak kitabımızın hacmine göre nıes'eleyi yeterince açıkladığımızdan onları nakletmeye gerek görmedim.