Mü'minlerin Özelliği..!!
İnsan fıtrat olarakİslam dinini yaşamaya uygun yaratılmıştır. Zaten insan
İslam fıtratı üzerinde dünyaya geldiğine göre (Rum suresi /30 da belirtildiği gibi)
bundan sonraki süreçte de İslam olmalıdır. İşte bu öz fıtratın devamlılığını sağlamak için Yüce
kitap ve Resuller gönderiyor. İnsanoğlu dünya hayatının içerdikleri ile dikkatini dağıtmasın; doğru yoldan sapmasın
geçici işler ile vaktini bitirmesin diye
hikmetli kitap ve elçileri ile uyarıyor.
Demek kiYüce
insanın temiz ve öz halini korumak için Kur’an’ın hükümlerini emanet ediyor. Peki
insan Kur’an emanetini kaldırmaya müsait mi?
Ahzap suresi / 72: “Biz emanetigöklere ve dağlara sunduk. Onlar bunu yüklenmekten çekindiler
korktular
endişeye düştüler. Onu insan yüklendi. İnsan
cidden çok zalim ve çok cahildir.”
Bu ayeti Kerimebeni hep düşündürmüştür. Buradaki netliği iyi anlamak gerekir. Yıllar sonra bu ayeti idrak ettim. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ayeti Kerimede anlatılan emanetKur’an’dır. Gökler
yer ve dağlar bu emaneti kaldıramıyor. Çünkü emanet büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Onu anlamak
yaşamak ve o emanetin sahibine karşı sorumluluğu yerine getirmek. Hepsi ağır bir ödev.
Ama insan bu ağır görevin altından kalkabilecek potansiyelde yaratılmıştır. İnsan dışında kime halifelik unvanı veriliyor? Elbette hiç kimseye!(Bakara suresi /30)yer ve gökler bu lütuf ile sıfatlanmamış. O halde insangökler ve dağlar arasında Kur’an emanetini hakkıyla kaldırabilecek potansiyeli olan tek varlıktır. Eğer isterse!
İnsanın yaradılışıharika ve büyük bir mucize! Akıl denen emanet
gönül denen emanet
ne verimli kaynaklar! Örneğin
düşünce gücünüzü düşünün. Hangi varlıkta bu nimet var? Veya gönül hazinenizi düşünün. Örneğin
ne kadar severseniz
bir o kadar sevginiz çoğalır. Normalde kural olarak
kullanılan şey tükenir. Oysa insan fıtratında her bahşedilen nimet kullandıkça çoğalıyor. Tüm duygularımız böyledir. İnsan kaynakları kullandıkça artıyor. İnsan çok zengin bir âlemdir. Yetenekleri ve kendine özgü üretim gücü de cabası…
İnsanı anlatmaya kalkışsakyeni bir kitap yazmamız gerekir. Asıl konu şu ki
insan bildiğimiz âlemler içerisinde
önündeki tüm engellere ve şeytan ile adamlarına rağmen
Kur’an emanetini kaldırabilecek bir varlıktır. Şimdi bir soru daha kafamızı karıştırabilir. O halde insanın bu durumu nedir? Yani neden cahil ve zalim bir duruma düşmüştür?
Çünkü bu emanetin sahibine karşı sorumluluğunu unutmuştur! Unuttuğu için de emanetin kıymetini bilmemiştir. Kur’an’ı Kerim’in bir ismi de zikir’dir. Zikirmana itibariyle hatırlamak demektir. İnsan zikrini
yani hatırlaması gerekeni unutmuştur.
Zikirinsanın iradesinde bulunan bir şeyi sürekli gündeme ( ön plana) getirilmesidir. Hatırda olanın sık
sık açığa çıkarılmasıdır. Hatırda olanın hatırlanmasıdır! O halde Kur’an aracılığı ile emanetin sahibi olan yüce
’ın iradesini sık
sık anmamız gerekmektedir. Böylece Yüce
’a olan sorumluluğumuzu biliriz. Eğer emaneti korursak
göklerden
yerden ve dağlardan farklı olan konumumuz ortaya çıkacaktır.
Şimdikendi kendimize soralım. Acaba insan bu emaneti kaldırabilir mi? Elbette ki
evet! Çünkü bizim bir benzerimiz olan insanlar kaldırabildiler. Elbette ki
biz de kaldırabiliriz. Peygamberler
kendilerine verilen halifelik” konumunun gereğini çok güzel yerine getirdiler. Ve
’u Teala da onların bu çabalarından memnun kaldı. “Onlar peygamberdi!” diyecek olursan; yine bazı müminlerden de Yüce
’ın hoşnut olduğunu biliyoruz. Üstelik o kadar razı oldu ki onlardan
isimleri Kur’an’da yer aldı. Ashab-ı Kehf
Hz. Hacer
Hz. Asiye
Hz. Meryem gibi.
Onlar Yüce’tan aldıkları emanetin sorumluluklarını yerine getirdiler. Onlar
’ın rızasının tek hedef
rehberlerinin Peygamberler
kitaplarının vahy
yollarının İslam olduğundan emin oldular! Onlar ölümden sonra Rab’lerine kavuşacaklarına da emin oldular! Tek hidayet yolunun Rab’lerine teslim olmaktan geçtiğine de emin oldular. Bu yüzden onların adları “mümin” oldu!
Yücetüm insanların sıradan
müminlerin ise özel olarak kabul eder. Maalesef
insanların çoğu hedeflerini ve yollarını şaşırdılar. Dikkatlerini
![]()
’tan başka şeylere çevirdiler. Böylece hatırda olması gerekeni hatırlamadılar!
’ın rızası ve istedikleri yerine
başka hedefler ve onların istekleri yer aldı. Doğru yolu şaşıran insanlar
konumlarından çıktıkları gibi
emanetlerine de ihanet ettiler ve Rab’lerinin yanındaki değerlerini kaybettiler!
Fakat konumlarına dikkat edenher şeye rağmen hedef ve yolunu şaşırmayan insanlar
bu özel oluşlarını korumuş oldular. Bu yüzden
’ın yanında özel oldular!
Bu hayat imtihan ya! Her insanın hayatı boyunca çeşitli engeller önüne çıkabilir. Zaten engel çıkmasaydıonlar da Melekler gibi hiçbir engel olmaksızın Rab’lerini tesbih ettikleri gibi tesbih ederlerdi. Ama imtihan gereği
insanın dikkatini dağıtacak çok şey var! Evi
yurdu
toprağı
eşi
işi
çocuğu
eğitimi
geleceği
hobisi
fobisi… ve zaman.
Özel olmak güzel! Bir de özel olmayı devam ettirmek çok önemli! Mümin olmak bir aşama. Mümin olarak devam etmek ise ikinci aşama. Eğer insanimtihanın son anına kadar hedef ve yoluna bağlı olursa
![]()
katında ebedi olarak özel olur! Aynen; Yakup A.S’ın çocuklarına vasiyet ettiği gibi. “Oğullarım
![]()
sizin için o dini beğenip seçti
başka dinlerden sakının
yalnız Müslümanlar olarak can verin.” Bakara- 132
Bunun için emanete kuvvetli ve sürekli sarılarak bu özel konumumuzu devam ettirebilmeliyiz. Böylece emanet bizi hep zinde ve uyanık tutacak. Bizi Rabbimize yakın tutacak tek vasıtamız. Hedefimiz belliyolumuz açık. Düşmanımız belli
savunma araçlarımız hazır.
Yapmamız gereken tek şey biziRabbimize yakınlaştıracak şeylere sarılmamızdır. Emanetimiz olan Kur’an’a ve o emaneti getiren elçiye kuvvetle tutunmak!
Unutma! Müminler özeldirmümin olduğu sürece!