3 sonuçtan 1 ile 3 arası

Konu: Nakleden Aziz Olur

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.201, Level: 61
    Points: 8.201, Level: 61
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 249
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 249
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    haceesma - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    353
    Points
    8.201
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Nakleden Aziz Olur


    Nakleden Aziz Olur


    Âlim, hakkı bâtıldan ayırt eden, İslam âlimlerinden nakil yapan kişidir. Âlim, ışığı, karanlığı gören kimsedir. A’ma, ışığı göremez. Zira a’maya, her şey hep karanlıktır.

    Hakiki âlim, nakledendir, vasıta olandır. Kendinden söyleyen ve kendine bağlayan değildir. Bunun için dini konularda, kendinden bir şey söylememelidir. Zira dinimiz nakil dinidir. İman ibadet bilgileri kıyamete kadar hep aynıdır, değişmez. Dinde yorum, görüş olmaz. Benim görüşüme, senin görüşüne göre din olmaz. Din, ne ise odur. Allahü teâlâ ve Onun Peygamberi Muhammed aleyhisselam nasıl bildirmiş ise, o öyledir. Buna ilave yapılamadığı gibi, eksiltme de olmaz. Bu sebeple nakleden aziz olur, nakle dayanmadan kendi düşüncesini din diye anlatan rezil olur. Ehli sünnet itikadını, ehli sünnet âlimlerinin kitaplarından nakletmeli ve böyle kıymetli eserleri yaymalıdır. Zira doğru iman, doğru ibadet bilgilerini duymak, öğrenmek, insanların en tâbii hakkıdır. Bunu yapmak, kıymetli ve şerefli bir hizmettir.

    Bir insanın, iki şeyden birine tâbi olma mecburiyeti vardır. Ya kendi düşüncesine, görüşüne, anlayışına tâbi olur veya hakiki bir âlime tâbi olur. Kendine tâbi olan kendi gibi olur. Ama hakiki bir âlime tâbi olan, o âlimin bildirdiklerine mesela İmam-ı Rabbani hazretlerinin sözüne göre hareket eden insan, yavaş yavaş olgunlaşır, zamanla fazilet sahibi bir insan olur. Çünkü tâbi olunca, adeta onun kalbi ile tâbi olanın kalbi arasında bir hat kurulur. O âlimin kalbinden fışkıran iman dolu ihlâs, muhabbet, Allahü teâlâya karşı olan muhabbeti, Peygamber efendimize olan tâbiiyeti, ona uyana inikas eder, yansır, akseder. Aynen karpuzun, güneşin karşısında olgunlaşması gibi olur.

    İnsanların çektikleri sıkıntıların sebebi, nakli bırakıp, kendi yorumlarını, görüşlerini din diye anlatan din adamlarıdır. Böylelerine Ulemâ-i su’ yani kötü din adamı, din yobazı denir. Kötü din adamları, mahsulün önündeki suyu kesmiş kayalara benzer. Suyu bırakmazlar ki mahsul sulansın, hayat bulsun. Taş oldukları için, kendileri de istifade edemezler.

    Ebü'l-Abbâs-ı Mürsi hazretleri sohbetlerinde hep; "Hocam Ebül-Hasan-ı Şâzili hazretleri buyurdu ki, hocam şöyle anlattı ki.." şeklinde söze başlar, hep hocasından nakiller yapardı. Bir gün biri;
    -Hep hocanızdan nakil yapıyorsunuz. Hiç kendinizden bir şey söylemiyorsunuz, demesi üzerine buyurdu ki:
    -Ben evden bir şey getirmedim. Ne kazanmışsam hocamın derslerinden kazandım. Hocamdan öğrendiklerimi "Allahü teâlâ buyurdu ki, Resulü buyurdu ki" veya "Ben diyorum ki" diyerek pek çok şey anlatabilirim. Ama bütün bunları öğrenmeme, bu dereceye yükselmeme vesile olan hocama karşı edebe riayet ederek, hep hocamdan naklederek konuşuyorum. Uygun olan da budur. Hocasından bahsetmeyen, hep ben diye konuşan kimsede hayır yoktur. En iyi âlim, kendinden söyleyen ve kendine bağlayan değil, nakleden, vasıta olandır. Dinimiz nakil dinidir. İman ibadet bilgileri kıyamete kadar aynıdır, değişmez. Nakleden aziz, nakilsiz konuşan rezil olur.

    Âlimlerin ziyneti; bilmiyorum demektir. Cahillerin özelliği ise, bilsin bilmesin her konuda konuşmaktır. Âlim, her kelimeden korkar, vesika bulmadan söyleyemez. Her suale cevap vermek, bir âlim için ahmaklık işaretidir. Bilmiyorum demek edeptir ve bir şeyler bildiğinin alametidir. Bilen ve edepli olan, tevazu gösterir, bilmediği konuda konuşmaz ve bilmiyorum der. İlimden önce edep lazımdır. Zira hazret-i Ömer;
    “Edep, ilimden önce gelir” buyurmaktadır.

    İslam âlimlerinin büyüklerinden olan İbni Mübarek hazretleri de; “Bütün ilimleri bilenin eğer edebinde noksanlık varsa, onunla görüşmediğime üzülmem, bunu kayıp saymam. Fakat edepli ile görüşemesem üzülürüm” buyururdu

    Her zaman her yerde edepli, hayâlı olmaya çalışmalıdır! Hayâsız kimse, zamanla küfre kadar gidebilir. Hadis-i şerifte; (Hayâsızlık insanı küfre düşürür) buyuruldu.

    Hayâ, bir binayı tutan direk gibidir. Direksiz binanın durması kolay olmadığı gibi, hayâsız kimsenin de imanını muhafaza etmesi zordur. Hayâsı olan Allah’tan utandığı için günahtan çekinir. İnsanlardan utanmayan Allah’tan da utanmaz. İnsanlardan utanarak günahı gizlemek de hayâdandır. İnsanlardan utananın, Allahü teâlâdan da utandığı anlaşılır. Çünkü hadis-i şerifte; (Allah’tan sakınan, insanlardan da sakınır) buyuruluyor.

    Hiç kimse yağan yağmura düz tepsi tutarak su biriktiremez. Cenâb-ı Hak bu yağmuru toprağa indirir. Toprakta bu yağmur süzülüyor, kanallar meydana geliyor. Bu kanallar tekrar dünyaya çıkıyor. Tertemiz su, belirli bir yerde toplandıktan sonra dağılıyor ve herkes bir musluğa gelip su içiyor. Yani esasında her yere yağan rahmet, su, bir musluktan içilmek ihtiyacına haiz. Musluğa gitmeyen, suya kavuşamaz. Onun için kavuştuğumuz muslukların yani mezhep imamlarımızın, ehli sünnet âlimlerinin kıymetini iyi bilelim. Çünkü temiz su orada var.




    Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
    Yağmur suyu saftır. İçilirse zehir tesiri yapabilir. O yağmur suyunun toprağa inmesi, toprakta tuzlarla, minerallerle karışması gerekir. Bunlarla karışan ve içeceğimiz hâle gelen su, yerin üstüne çıkar, borularla çeşmeye kadar gelir ve musluktan onu içeriz.
    İşte Kur’an-ı kerim, Cenâb-ı Hak tarafından inzal olunmuştur. Saftır; fakat Peygamber efendimiz, (Kim Kur’an-ı kerime mânâ çıkarmak için, anlamak için el uzatırsa, anlamaya çalışırsa kâfir olur) buyuruyor. İçtiğimiz su, yağmur suyu; ama içilmesi zararlı olabilir. Kur’an-ı kerim de kitabımız; ama anlayamayız. Onu Peygamber efendimiz anlar. Ona nazil olmuştur. O da hadis-i şeriflerle Eshabına anlattı. Eshab-ı kiram tedricen Ehl-i sünnet âlimlerine nakletti. Özellikle mezheb imamlarımız, bizim anlayacağımız şekilde hazırladılar ve içilecek su haline getirdiler.
    Rastgele su içemediğimiz gibi, rastgele din kitabı da okuyamayız. Mutlaka tescillenmiş, bu su içilir diye damgası vurulmuş sudan istifade edebiliriz. İşte bir mezhebe uymayan, bir Ehl-i sünnet âlimine tâbi olmayan, rastgele su içmiş olur. Rastgele su içen, mikroplu su da içebilir, lağımlı su da içebilir, perişan olur; çünkü Ehl-i sünnet âlimlerinin en büyük özelliği, gelen bu temiz suyu koruma altına almalarıdır. Ona ne bir bid’at karıştırdılar, ne bir pislik bulaştırdılar, ne de onu zayi ettiler. Çok sağlam boruların içersinde, bize kadar getirdiler. Suyun kaçağını önlediler, suyu korudular. İçine bir şey bulaşmasın diye de muhafaza altına aldılar.
    O halde, en iyi insan, en iyi âlim, nakledendir, aracı olandır. Kendinden söyleyen, kendine bağlayan değildir. Hepimizin asli görevi, postacı olmaktır. Postacının vazifesi mektubu almak, adrese bakmak, yorum yapmadan kişiye vermektir. Gerisine karışmaz.
    Bizim de vazifemiz, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği o kıymetli bilgileri, olduğu gibi, güzel zarflara koyarak insanlara iletmektir. Bu zarfları açıp, mektupları okuyanlar, dinlerini rahat bir şekilde ve doğru olarak öğrenirler. Bid’at ehlinin yaptıkları şey ise, kendilerine gelen bu zarfı açıyorlar, okuyorlar; ama bu olmamış diyorlar. (Bunda eksikler var) diyerek, oturuyor kendileri mektup yazıyorlar. Kendilerinin yazdığı mektupları etrafına verip dağıtıyorlar. O zaman bu, o kişinin mektubu oluyor. Biz ise, Peygamber efendimizden itibaren gelen, emanet olarak, elden ele nakledilen ve mezhep imamlarımız tarafından da çoğaltılan bu mektubu dağıtıyoruz.
    Böyle yapan, dünyanın hiçbir ülkesinde, ne kanunlar ve insanlar tarafından sıkıntı çeker, ne de Allahü teâlâ indinde sıkıntı çeker; çünkü kendisi bir şey koymuyor. Kendisine geleni aynen naklediyor. Burada üstünlük de yoktur. Kim ne kadar ihlâsla ve gücü nispetinde ne kadar çok mektup dağıtırsa, o makbuldür.



    alıntıdır





  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 6.398, Level: 52
    Points: 6.398, Level: 52
    Level completed: 24%,
    Points required for next Level: 152
    Level completed: 24%, Points required for next Level: 152
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    SuSkuN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Mesajlar
    717
    Points
    6.398
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart Cevap: Nakleden Aziz Olur

    Allah (c.c) razı olsun. Emeğinize sağlık.
    Sus gönlüm.
    Bütün bu susmalarına karşılık her şeyin hayırlısının olacağına inanarak sus.

    Her susuşun bir cevap olsun.

    Her susuşun sabrın olsun

    Her susuşun ''Dua''n olsun..

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Nakleden Aziz Olur

    ALLAH C.C senden razı olsun emeğine sağlık kardeşim.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Benzer Konular

  1. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 29.06.09, 19:31
  2. AZÎZ (El-Azîz):
    By Konyevi Nisa in forum A- Harfi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 20.11.08, 10:15
  3. Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 07.09.08, 11:14
  4. Son Şahitlerden iki aziz zat
    By Konyevi Nisa in forum Bediüzzaman Talebeleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 13.07.08, 13:36

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •