Evzâî de şöyle demiştir: Eğer fetih zamanı yaklaşıp namaz kılmaya kaadir olmazlarsa, îmâ ile namaz kılarlar. Herkes ayn ayrı namaz kılar, imâya da kaadir olmazlarsa, kıtale ara verilinceye kadar yâhud emniyette oluncaya kadar namazı geri bırakır, sonra iki rek'at kılarlar. Buna da kaadir olmazlarsa, bir rükû' ile iki sucûdden ibaret bir
namaz kılarlar. Buna da kaadir olmazlarsa, kendilerine tekbîr kifayet etmez; namazı emîn
olacakları zamana kadar geri bırakırlar .
Mekhûl de buna kaail olmuştur . Enes ibn Mâlik de şöyle demiştir:
Tuster Kal'ası muhasara edilirken tan yeri ağardığı
vakitte hâzır bulundum. Kıtalin alevlenmesi şiddetlendi de, sabah namazını kılamadılar. Gün yükselmeden
namazı kılamadık. Biz o namazı Ebû Mûsâ el-Eş'ârî ile beraber kıldık. KaPanın fethi de bize müyesser oldu".
Yine Enes:
"Bu namaza mukaabil dünyâ ve içindekilere mâlik olmak beni sevindirmez" demiştir.
4-.......Câbir ibn Abdillah (R) şöyle demiştir: Handak günü (gü*neş battıktan sonra) Umer gelip, Kureyş kâfirlerine sövmeye başla*dı. Ve: Yâ Rasülallah, ikindiyi az daha güneş batmadan kılamaya-caktım, diyordu. Peygamber: "Vallahi onu henüz ben de kılamadım" dedi. Bunun üzerine Peygamber Buthân vadisine indi ve orada ab-dest aldı. Güneş batmış iken ikindiyi kıldırdı, sonra onun ardından da akşamı kıldırdı.