***
DIŞARDA
Points: 155.310, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Resul-ü Ekrem'e Hasret HAYIRLI CUMALAR

Resul-ü Ekrem'e Hasret
Kavurucu bir yaz mevsiminin ramazanında, susuzluktan dudakları kurumuş bir müminin iftar saatini bekleyişinden, hayır hayır derin yaralarından kan sızarak şahadet şerbetini içmeye yaklaşan bir mücahidin bir yudum serin suya iştiyakından daha fazla bir hasret içindeyiz.
İnsan kâinatın hülâsası, sen ise bu hülasânın ruhusun. Sen yaratılmasa idin, âlem yaratılmaya değmezdi. Bütün yüce değerlerin mihengi sensin. Allah seni varlığın ve değerlerin merkezi olarak yarattı. Varlık seninle manalandı.
Bu ‘dünya’ seninle şereflendi. Şimdi, o senin mübarek toprağını bağrında taşıdığı için, fezada şevkle dolaşmaktadır. Yaratıkların en aşağısı olan toprak bile, seninle nurdan daha aziz oldu. Senin dolaştığın Mekke toprakları, ‘Sûr üfürüldüğü zaman’ tozlarını silkip kalkacağın Medine toprakları, üzerinde ve sinelerinde seni taşımakla ‘mükerrem’ ve ‘münevver’ oldular.
Sen dünyamıza doğmadan önce, kızgın kumlara diri diri gömülen genç kızların çığlıkları, vicdanları yakmıyordu. Burnu halkalı ve alnı damgalı köleler ümitsizdi. Kadınlar kocalarına, kocalarıda Lat’a, Uzza’ya, Hübel’e secde ediyorlardı. Fuhuş, kumar, faiz, ihtikâr, kan ve zulüm o dereceye varmıştı ki, zayıflar evlerine ‘ehl-i kitap’ dağ başlarına ve ıssız vadilere sığınmışlardı. Zalimler ve bütün makam ve mevkileri işgal etmiş ve şerefli insanlar yerlerde sürünüyorlardı.
Sen geldin, çığlıklar bitti, gözyaşları dindi, köleler hür oldu, kadınlar yüceldi, erkekler ‘sahte tanrıları’ kırdılar, iffet, helal kazanç ve kardeşlik yeniden doğdu. Hak, adalet, şefkat ‘devlet’ oldu. Mazlumlar, mağdurlar kuvvetlendiler. Zalimler, gaddarlar alçaldılar, kahroldular. Garipler, sahipsizler, kimsesizler sende ve senin aziz kadronda sevgi, yakınlık ve kardeşlik buldular. Güçsüzler senin meclisinde güçlendiler, kendilerinde güç vehmedenler, ‘Hakk’ın karşısında’ el bağladılar. Mazlumlar senin şefkat ve merhametinde huzur ve tevazu buldular, zalimler senin heybetinle titrediler. Tebessümün, kimsesizlere cesaret verirken, mübarek alnında kabaran damarların zalimlerin ödünü koparıyordu.
Sen, irtihalimden sonra ‘bana selam gönderin, onu bana ulaştırırlar’ diye buyurmuştun. Sana, ‘yağmur taneleri sayısınca’, ‘ağaçlardaki yapraklar miktarınca, denizlerdeki ve okyanuslardaki su damlaları kadar’ selam sunuyoruz, bizim sevgili kurtarıcımız. Sana ne kadar muhtaç olduğumuzu biliyorsun. Sen ‘âlemlere rahmet olarak’ gönderilensin, bizi terketme. ‘İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi kahreder misin?’ diyerek Allah’a yönelmeyi bize sen öğretmedin mi? Bu mübarek ramazan gündüzlerinde ve gecelerinde Allah’a el açarak göz yaşları ile yalvaran müminlere, ötede olduğu gibi burada da şefaatçı ol. ‘İçimizdeki beyinsizler yüzünden’ Allah’ın bizleri de zelil ve rüsvay etmesini, kahr ve perişan etmesini istemiyoruz.
Biz de Şair Nizami ile birlikte şöyle sesleniyoruz:
Ey Medine'nin gömleğini, Mekke'nin peçesini taşıyan güzel,
Güneş daha ne kadar gölgede kalacak?
Ay isen bize ışığından bir hüzme gönder.
Gül isen bize bağından bir koku getir.
Yolunu bekleyenlerin canları dudaklarına geldi, feryat elinden.
Ey feryatlara yetişen sevgili, atını başka diyarlara da sür
.............................. ...
Bu şeytanların üzerine ya bir "Ömer" gönder
Yahut, bu savaş meydanına bir "Ali" yolla.
.............................. ..
Bizden ayrılığın yetişir, ulu günler yaklaştı, meclise koş.
--------------------------------------
Ahlaksızlık ve duyarsızlığa isyan
Dün köşemde böyle bir isyan mektubunu sunmuş, hakkındaki düşüncelerimi yazmayı da bugüne bırakmıştım.
Ahlaka aykırı sayılan davranışların bir kısmı evrenseldir; başkalarında ve bizde (İslam'da) değeri aynıdır, bir kısmı ise İslam'a mahsustur. Mektupta örneklendirilen “başta kadın hakları olmak üzere insan haklarına riayet etmemek” başkalarından önce dindar Müslümana yakışmaz.
İslam'daki emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker” vazifesi Müslümanların, haksızlık, çirkinlik, ahlaksızlık… karşısında duyarsız ve tepkisiz kalmalarına manidir, mani olmalıdır. Bu vazife gereği Müslümanlar, “dindar toplulukça ayıp ve kötü” bulunan davranışları engellemek, “iyi ve güzel” bulunan davranışları teşvik etmek ve hayata geçirmek için ellerinden gelen gayreti sarf edeceklerdir.
Topluluk içinde itibar kazanma ve kaybetme önemli bir “sosyal müeyyide”dir. Kimse topluluk içinde itibarsız, değersiz, önemsiz sayılmayı istemez. Ama adı Müslüman olan kimselerin oluşturduğu toplulukta değerler altüst olmuş ise, iyiler kötü, değerliler değersiz, kötüler iyi kabul edilir veya iyi ile kötü, ahlaklı ile ahlaksız topluluk içinde eşit muamele görür hale gelmiş ise bu önemli müeyyide etkisini kaybeder.
Kadına şiddet uygulama konusuna gelelim.
İslam içki, kumar, faiz, zina, kölelik, kadına kötü muamele gibi ahlaka ve dine aykırı davranış ve uygulamaları ortadan kaldırmayı hedefledi. Asırlar boyu bunlara alışmış ve mesela faiz ve kölelik gibi toplum yapısında önemli yerler ve roller verilmiş kötülükleri -topluluğun Müslüman olmalarına engel ve toplum hayatında krize sebep olmasın diye- zaman içine yayarak kaldırma yöntemini uyguladı. Faiz konusundaki kesin yasaklama Peygamberimiz'in (s.a.) vefatından seksen gün kadar öncesine ertelenmişti. İçki aşama aşama yasaklandı. Köleliğin kaynakları kurutuldu ve mevcudun zaman içinde erimesi için etkili tedbirler alındı. Kadına şiddet uygulayanlara karşı Peygamberimiz kısası uygulamaya yöneldi, kocasından yumruk yiyen bir kadına “Sen de aynı şekilde ona vurabilirsin” dedi, ama arkadan gelen ayet “henüz bunun zamanı gelmediğini” îma ediyordu. O da “Kadınlara iyi davranmayanlarınız iyi kimseler değildir. Size kadınlara iyi davranmanızı vasiyet ediyorum” gibi sözlerle hedefi işaretledi. Kendisi hayatı boyunca bir kadınına, bir fiske vurmadı.
Ama ne yazık ki, O'ndan sonra dünyaya gelip yaşayan Müslümanların büyük çoğunluğu, mesela kadın ve köle konusundaki hedefi kavrayamadı, kavramak istemedi, her ikisi de yayıldıkça yayıldı. Sözde dindar topluluk köle kullanan ve ona kötü muamelede bulunan, karılarına şiddet uygulayan kimseleri itibardan düşürmedi, onlara karşı engelleme vazifesini yerine getirmediler; çünkü “Tava dibin kara, seninki benden kara” durumu oluşmuştu.
Bugün saygın, dindar, örnek müslümanlara göre kadına şiddet uygulamak teşvik edilecek ma'rûf (iyi) değil, engellenecek “münker” bir davranış olma durumuna gelmiştir; şu halde o topluluğun bu davranışa karşı tepki göstermesi ve bunu yapanlara “muteber, saygın insan” muamelesi yapmamaları gerekir.
Hasılı ümmetin aynaya bakarak “Siz insanlara örnek olasınız siye yaratılıp eğitilmiş bir topluluksunuz” hitabındaki resme benzeyip benzemediklerini incelemeleri farz olmuştur.