4 sonuçtan 1 ile 4 arası

Konu: Seyyid Kutup

    Share
  1. #1
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Seyyid Kutup

    Seyyid Kutub (1906-1967)

    Haci ibrahim Kutub'un oglu olan Seyyid Kutup, 1906'da Asyut kasabasina bagli Kalia köyünde dünyaya geldi. Babasi köyde, sayilan bir kisi ve Vatan Partisinin bir üyesi olarak bilinmekteydi.
    O zaman bu partinin baskanliginda Mustafa Kamil vardi. Haci Ibrahim Kutup ziraatla ugrasir, elde ettigi mahsulün bir kismini satar bir kismini da fakirlere infak ederdi. Annesi ise çok mütedeyyin ve asil bir aileye mensup birisiydi. Seyyid Kutub'a terbiyesiyle, sevgi ve sefkatiyle çok tesir etmisti.
    Seyyid Kutup'un Hamide ve Emine adli iki kiz kardesiyle Muhammed adinda küçük bir de erkek kardesi vardi. Daha Kahire'de okurken babasini kaybedince, annesinin ve kardeslerinin bütün mesuliyetleri onun üzerine yikilmis oluyordu. O cia bu durumdan oldukça sikilmisti. Bu sikintidan biraz olsun kurtulmak için, annesini Kahire'ye tasinmaya razi eder ve Kahire`ye tasinirlar.
    1940'da annesinin ani vefati Seyid Kutup'u oldukça etkilemisti. Kendisini. hayatta yalniz hissetmeye baslar. Bu konudaki duygularini bizzat kendisi bazi kitaplarinda anlatmaktadir.

    SEYYID KUTUB'UN HAYATININ DÖNEMLERI
    Seyyid Kutup'un hayatini dört ana bölümde toplamak mümkündür. Bunlardan birincisi dogumundan 1919'a kadar olan bölüm. Seyyid Kutup bu devrede babasinin itinali dini terbiyesi altinda yetismisti. Bir tarafta köylerindeki medreseye devam ederken bir taraftan da babasinin özel terbiyesindeydi. Daha on yasina gelmeden Kur'an-i Kerim'in tamamini ezberlemisti.
    Seyyid Kutup'un hayatindaki ikinci dönem ise 1920 ve 1939 arasindaki zamani içermektedir. Bu dönemde Kahire'ye giderek liseyi bitirir ve üniversiteye "Darul Ulum"a girer. Darul Ulum'a girmesindeki maksadi arap dilinde ihtisas sahibi olmakti. Kardesi Muhammed Kutub'un "Küçük Çigliklar" adli kitabinin önsözünde de anlattigi gibi Darul Ulum'da dört sene okumustu. Burada okutulan dersler ise Tarih, Cografya, Arap edebi-
    yati, Ingilizce, Sosyaloji, Matematik, Fizik, Felsefe ve dini ilimlerdi.
    Seyyid Kutup'u okutan hocalarin basinda ise Mehdi Allame geliyordu. Bu zat Seyyid Kutup'un "Sairin hayattaki görevi" kitabinin ön sözünde sunlari diyor: "Seyyid Kutup'un benim talebem olmasi bana çok büyük bir mutluluk veriyor. Eger hayatta benim ondan baska talebem olmasa bile onun varligi mutluluk olarak kafidir."
    Darul Ulum'dan mezun olduktan sonra Milli Egitim Bakanliginda müfettis olarak görev alir.
    Fakat bir yazar olarak görevini daha iyi yapabilmek için görevde fazla kalmayarak istifa eder. Bu siralarda hemen hemen her konuda kendisini yetistirmek için okumaya daldigini görürüz. Özellikle arapçaya çesitli dillerden çevrilmis eserleri incelemekte ve degerlendirmeye tabi tutmaktaydi.
    Çok geçmeden Seyyid Kutup da tipki Taha Hüseyin, Abbas Mahmut Akkad ve Mustafa Sadik Rafi gibi harika bir yazar,olarak ortaya çikiyordu.
    Onun yazilari da tipki ötekilerinki gibi ayni gazete ve dergilerde yayinlanmaya baslamisti.
    Seyyid Kutup'un hayatinin üçüncü merhalesini ise 1939 ile 1951 yillari olusturmaktâdir. Bizim görüsümüze göre bu dönem ayni zamanda Seyyid Kutup'un Islâmi düsünceye dönüsünün de bir baslangici oluyordu. 1939'da "El-Muktatif' dergisi O'nun "Kur'an da Fennî Tasvir" adli bir makalesini yayinlamisti. Seyyid Kutup bu yazisinda bazi ayetlerden örnekler vererek Kur'an'daki sanatsal güzellikleri ve onun üstün icazini ortaya koyuyordu.
    Bu yazisiyla ayni zamanda Kur'an'da icaz olayini inkar eden Akkad'in görüslerinden de ayrilmis
    oluyordu. 1945 yilinda ayni konuda iki kitap yayinladi.
    Seyyid Kutup bu kitaplarinin, almis oldugu dini terbiyenin bir semeresi oldugunu açikça itiraf etmekte, Kur'an'in uslubu ve harikaligiyla kendisini uyandirdigini kabul etmektedir. O'na göre ilmi Kelamin uslubu olan cedel, dinde pek neticeye götürmemektedir. Çünkü akil Kur'an'in inceliklerini ve harikaliklarini tam olarak anlamaktan acizdir. Arkasindan "Sahrada" adli bir kasidesini yayinlayan Seyyid Kutup, burada her seyin bir tertip ve ölçüye göre yaratildigini anlatmaktadir.
    1946'da "Iste Sahtekarlik" diye bir kitabi daha yayinlandi. Bu kitabinda Abdullah Ali el-Kasimi ile iki konuda tartisiyordu. Bunlardan birisi "Insanin yaratmak konusundaki gücü" ikincisi ise "Insanin dinlere inanmasiydi". Akkad ve onun gibileri makalelerinde genelde Abdullah Ali'nin kitabini, dolayisiyla fikirlerini medhederken Seyyid Kutup siddetle tenkit ediyordu. Çünkü Abdullah Ali dinin hayatin gerçeklerine ters oldugunu, dine
    tabi olanlarin gerilediklerini, özellikle Islâmin insani gerilettigini savunuyordu. Iste bundan dolayi Seyyid Kutup Abdullah Ali'nin demogojilerine yazdigi kitapda hücum ediyor, tenkit ediyor ve onlari çürütüyordu.
    7 Ekimn 1946 da Seyid Kutup'un Islâmi fikre baslangiç olarak degerlendirilen "Konum Dersleri" adinda bir makalesi daha yayinlanmisti. Seyyid Kutup bu makalesinde Misir'in toplum yapisinin, siyasi, ahlaki ve sosyal yönlerden tenkidini yaparak, müslümanlari çalismaya çagiriyordu. Toplumun islahi için ne yapilmasi gerekiyorsa müslümanlarin yapmak zorunda olusunun Kur'an'in emri oldugunu söyleyen Kutup delil olarak Al-
    lah'in su ayet-i kerimesini gösterip tefsirini yapiyordu: "Sizden iyiligi emreden, kötülükten sakindiran, bir topluluk olsun. Iste asil kurtulusa erenler onlardir. "

    ISLAMA DOGRU YÖNELIS.
    21 Ekim 1946 bu günkü medeniyeti tenkit ederek onun manevi degerlerden soyutlanmis, sadece maddi bir medeniyet oldugunu delillerle açikliyordu. 1948'in sonlarinda ise "Islâmda Sosyal Adalet" kitabini yayimladi. Kutub bu kitabinda insanligin arzu ettigi gerçek sosyal adaletin Islâmda oldugunu ve hakiki adaletin Kur'an'in
    gölgesinden baska hiç bir yerde olmadigini açik açik anlatarak hayatin her alaninda oldugu gibi edebiyatin dahi Islâmi ölçülerden kaynaklanmasi gerektigini vurguluyordu.

    1949'da Amerika'ya giden Kutub iki buçuk yil kaldi. Amerika'da kaldigi bu müddet içersinde Misir'daki arkadasi Tevfik el-Hakim'e gönderdigi mektuplarda Amerikan toplumunu ve medeniyetini devamli olarak tenkit ediyordu. Çünkü ; bu medeniyette ruhi degerlerden hiç bir sey yoktur, diyordu. Ayni mektuplarinda "El Melik" adli kitabini da tenkit ediyordu. Çünkü Kutup bu kitabi Islâmi fikirlerle yogrulmadan çok önce yazmisti.
    Iste Seyyid Kutup arkadasina yazdigi mektuplarda bu kitabinin tenkidinde, "keske kitabin konusu Yunan felsefesine göre degilde, Islâmi ruhla yazilmis olsaydi. Insallah gelecekteki konular, hayata, kainata ve insana özel bir bakis açisi olan Islâmdan kaynaklanir" diyerek temennilerini de bildiriyordu.
    Buna göre diyebiliriz ki Seyyid Kutup'un bu tarihten sonra edebiyata bakis açisi degismistir. Çünkü hayatinin önceki dönemlerine baktigimizda edebiyati din ile ilgisi olmayan bir güzellik olarak degerlendirmekteydi. Fakat simdi her seyin oldugu gibi edebiyatin da tüm konularini dogrudan dogruya Islâmdan almasi gerektigini söyle-
    mektedir.

    1951 ile 1965 yillarini kapsayan zaman parçasi ise hayatindaki dördüncü merhaleyi olusturuyordu. Kutup bu dönemde edebiyattan tamamen siyrilarak Ihvan-i Müslimin teskilatina katilmisti. Abdulhakim Abidin'in anlattigina göre Seyyid Kutup artik Ihvanin bir fikir elemani olmustu.
    Gerçi yönetici olarak Ihvanda hiç bir makami yoktu ama iyi bir müntesip olarak Ihvanin gazetelerinde ve dergilerinde halki devamli olarak Islâma davet ediyordu. Bir ara, 1954'deki tutuklanmasindan önce "Ihvan-i Müslimin" adli gazetede yazi isleri müdürlügü yapmis, orada yazdigi yazilari bir araya getirerek birçok kitaplar olusturmustu.
    Bu kitaplardan birkaçini burada zikretmeden geçemeyecegiz:
    1- Islâm ve Dünyaya bakis
    2- Iste Din Budur
    3- Istikbal Islâmindir.

    Kutup ayrica Ihvan-i Müslimin gazetesinde din ile devlet islerini birbirinden ayirarak dini siyasetten uzak tutan laik düsünceyi de siddetle tenkit eder, siyaset baskadir, din baskadir sloganinin bir hikaye oldugunu söyliyerek Islâmda böyle bir sey olmadigini haykirir. Çünkü Seyyid Kutup "Islâmin kalplerde bir inanç ve hayat için
    bir kanun oldugunu" vurguluyordu.
    Ezher üniversitesinin Kur'an-i Kerim'i tefsir etmede taklidi tutumunu da açikça tenkit eden Kutub bu konuda söyle diyordu:
    "Bu gün bütün dünya sosyalizm ve kapitalizm gibi belirli sosyal fikirlerin pesinde gitmektedir. Onun için Ezher üniversitesi Islâmi kültürü her yönüyle halka götürmelidir. Ibadette, inanç ve hayatin her alaninda, Islâmin kendisine has, her türlü noksanliklardan uzak ölçülerinin oldugunu izah etmelidir. Ister siyasette olsun, ister iktisatta ve ister cezalarda olsun Islâmin hayatin her konusu için ölçüler koydugunu anlatmali ve Islâmi günlük hayata hakim kilmak için çalismalar yapmalidir.

    SEYYID KUTUB'UN SEHADETI
    Seyyid Kutup Islâma inanmis ve inandigi davanin gerçeklesmesi için de bir çok çalismalar yapmis büyük bir mücahitti. 27 Kasim 1954'de, Ihvan-i Müslimin Misir devlet baskani Cemal Abdunnasir'a suikast girisimiyle itham edildiginde Seyyid Kutup'da Ihvan-i Müslimin saflarina katilmisti.
    Bundan dolayi Ihvan-i Müslimine mensup birçok müslümanla birlikte Seyyid Kutup'da tutuklandi. Yapilan yargilamanin neticesinde Seyyid Kutup'a agir islerde çalistirilmakla birlikte on bes sene agir hapis cezasi verildi. Artik Seyid Kutup Kahire'den bir kaç km. uzakta "Limanneze" hapishanesinde yasamaya baslamisti. On sene hapis yattiktan sonra o zamanin Irak devlet baskani Abdusselam'in Abdunnasir'i ziyaret ederek
    Seyyid Kutup'u serbest birakmasini istemesi üzerine Kutub 1964'de serbest birakildi.
    Hapisten çikan Kutub 1965'de "Yoldaki Isaretler" adli kitabini yayinlayinca tekrar tutuklanir.
    Bu tutuklamada yine Ihvan-i Müsliminden bir çok müslüman vardi. Gerekçe olarakta Ihvan-i Müsliminin devlete karsi darbe girisimini ileri sürerek Ihvani ve Seyyid Kutup'u darbecilikle itham ediyorlardi.
    22 Agustos 1966'da Seyyid Kutup'a idam cezasi verildiginde, Assam el Attarin kitabinda anlattgina göre Kutub bu karari tebessüm ve Allah'a kavusmanin verdigi büyük bir mutlulukla karsilamisti. Muhammed Ali Eenna'nin dedigine göre Seyyid Kutup'un asilmasina asil sebep "Yoldaki Isaretler" adli kitabi idi.
    Seyyid Kutup'a verilen bu idam karari, Islâm alemine yayildiginda Pakîstan'da Karaçi içinde Cemaati Islâminin mepsuplari tarafindan bir yürüyüs tertiplenmis ve olay kinânarak Abdunnasir'dan karari yeniden gözden geçirmesi istenmistir.
    Ayrica yine Pakistan'da "Meclisi Nizami Islâm", "Cemaati Islâmi", "Cemaati Avami"de bu karari ayni sekilde kinamislardi. Diger taraftan Ingiltere'de Rabitatül Islâm, Lübnan'da "Cemaati Islâm" teskilati, Ürdün'de birçok dini sahsiyetler, Sudan'da Seyyid Allal El Fasi ve Istiklal partisi baskani Ahmet el-Hatib, Irak'taki Rabitanin
    baskani Seyh Emcek Eczzehavi ve bir çok Islâm alimleri Abdunnasir'i bu kararindan dolayi kinamis ve vaz geçmesi için ikaz etmislerdi.
    Bütün bunlara ragmen 9 Agustos 1967 sabahi Lübnandaki "Ennebar"gazetesiyle Misir'daki "El-ehram" gazetesi idam haberini su cümlelerle veriyorlardi.

    "...Çelik migferli askerlerden bir grup hazirlanip, agir silahlar artirilarak Kahire hapishanesinin etrafinda bir hisar olusturuldu. Gazetecilerin hapishaneye girisi yasaklandi. Seyyid Kutup idam edildikten sonra da gazetecilerden bölgenin terk edilmesi istendi."
    Seyyid Kutup bir çok kiymetli kitap yazmisti. Basta Kur'an-i Kerimin bir tefsiri olan "Fizilal-i Kur'an" olmak üzere hemen hemen her konuda eseri vardir. Özellikle Islâmi konularda, edebiyat ve egitim konularindaki eserleri daha çoktur.
    Bunlardan hemen hemen hepsi de türkçeye çevrilmistir.

    Allah ondan ve onun gibi mücahidlerden razi olsun.


    Hazirlayan: Ekrem Yolcu

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 5.595, Level: 48
    Points: 5.595, Level: 48
    Level completed: 23%,
    Points required for next Level: 155
    Level completed: 23%, Points required for next Level: 155
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    hüzünyılı - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    153
    Points
    5.595
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Seyyid Kutup

    emeğinize sağlık

  3. #3
    HACI38
    HACI38 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Seyyid Kutup

    PaylaŞimin İÇİn TeŞekkÜrler

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 7.840, Level: 59
    Points: 7.840, Level: 59
    Level completed: 45%,
    Points required for next Level: 110
    Level completed: 45%, Points required for next Level: 110
    Overall activity: 2,5%
    Overall activity: 2,5%
    Achievements
    serdengeçti - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    89
    Points
    7.840
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Seyyid Kutup

    Soru: Zuhaylî ve Kardâvî gibi, S.Kutb da mezhepsiz midir?


    Cevap: Türkçeye birçok kitabı tercüme edilen S.Kutb, İslâmın iktisâd sistemini sosyalizme göre açıklamış, mason Abduh'un dinde reform yolunu tutmuş ve çıkardığı fitneler yüzünden birçok müslümanı sıkıntıya sokmuştur. Hadîs-i şerîfte buyuruluyor ki:

    (Uyuyan fitneyi uyandırana Allah la'net etsin) buyuruluyor. (İ. Rafiî)

    Dürr-ül Muhtâr'da, (Şahsî mal, sâhibinin rızâsı olmadan alınmaz, kullanılmaz) buyurulurken S.Kutb diyor ki:

    (Devlet, şahsî mülkiyetten ihtiyâcını, gerektiği kadar iâde etmemek üzere alır ve toplumun umûmî ihtiyâçlarına sarfeder.) [Cihan Sulhu s. 149]

    (Devlet, lüzûmu hâlinde cemiyetini korumak için ihtiyâcı olan parayı varlıklı fertlerden kayıtsız şartsız alabilir.) [İslâmi Etüdler s. 92]

    Şahsî malı almak, komünizmde vardır. Dinimizde, meşrû yoldan kazanılan mal, mübârektir. S. Kutb, şahsî mülkiyete devletin el koymasını isteyerek diyor ki:

    (Şâyet bu işler için zekât kâfi gelmezse, hükümet, zenginlerin ellerindeki fazla malları alıp, fakirlere iâde eder.) [İslâmi Etüdler s. 98]


    Mezheb düşmanı

    S.Kutb, her kitabında hep İslâm düşüncesi diyor. Hâlbuki düşünce de, akıl gibi mahlûktur. Bunları Allahü teâlâ yaratmıştır. Allah düşüncesi, Allah aklı diyen kâfir olur. İslâm şerî'ati'ne İslâm düşüncesi denmez.

    S.Kutb, Mezhebleri İslâmın bir cüz'ü kabûl ediyor. Bu cüzleri, ya'nî mezhepleri birleştirmek isteyerek diyor ki:

    (İslâmiyet bir bütündür, ayrılan cüzleri birleştirmeli, ihtilâflar ortadan kalkmalıdır.) [İslâmda Sos. Adâlet s.35]

    Dört hak mezhebi ihtilâf olarak kabûl etmektedir. İhtilâflardan maksat, sapık mezhepler değildir. Öyle olursa daha tehlikeli olur. Hak ile bâtılın birleşmesine zâten imkân yok. Hak mezhepleri birleştirmek de Telfîk olur ki, bu da icmâ ile bâtıldır. Hadîs-i şerîfte, (Âlimlerin ihtilâfı [Mezheplere ayrılması] rahmettir) buyurulurken, mezhebleri birleştirmek suretiyle kaldırmak istiyor.

    Bid'at ehlinden İbni Teymiye ve İbni Hazm'ı da imâm diye övüyor. [İslâmda İktisat s.94]

    Mezhepsiz S.Kutb, Hz.Osman'a ve diğer Eshâb-ı kirâma alçakça dil uzatarak diyor ki:

    (Çok yaşlı olan Osman'ın hilâfete geçmesi, kötü bir talihin eseridir. Müslümanların mallarını gelişigüzel harcamıştır. Çok müsrif idi. Muâviye'nin mülkünü genişletip, Filistin'i de ona verdi. Bu, İslâmın rûhuna aykırı idi.) [İslâmda Sosyal Adâlet s.186]

    Bunların iftirâ olduğu bütün mu'teber kitaplarda yazılıdır. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

    (Bugünden sonra Osman'a günâh yazılmaz. [Ya'nî Osman günâh işlemez]) [Tirmizî]

    (Yâ Rabbî, Osman'ın geçmiş, gelecek, Kıyâmete kadar bütün günâhlarını affet!) [Ebû Nuaym]

    (Osman, "Yâ Rabbî, yer ile göğün yerini değiştir" diye duâ etse, duâsı elbette kabûl olur.) [Mesâbîh]

    (Osman bendendir, ben de Osman'danım.) [Taberânî]

    (Meleklerin bile hayâ ettiği zâttan [Osman'dan] ben hayâ etmez miyim?) [Beyhekî]

    (Osman'ın şefâ'ati ile Cehennemlik 70 bin kişi, hesâb görmeden Cennete girer.) [İ.Asâkir]


    Fıkha da düşman

    Hz.İsâ'nın ölmediği Kur'ân-ı kerîmde bildirilirken, (Hz. Îsâ vefât etti) diyor. [Bu ifâde, başka bir tercümeden çıkarılmıştır. Böyle fâhiş hatâlar kasten çıkarılmaktadır.]

    Prof. S.Kutb, (İslâm toplumunu inşâ ederken, İslâm fıkhına bağlı kalmamak gerekir. Fıkıhla meşgûl olmak ömrü ve sevâbı zâyi etmektir) diyor. Hâlbuki hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

    (Her şeyin direği vardır. Dinin temel direği fıkıhtır.) [Beyhekî]

    Ancak mezhebsiz olan, ba'zan Hanefînin hükmüne, ba'zan Şâfi'îninkine uygun der. Mâide sûresinin 33. âyetinin tefsirinde 4 mezhebin hükmünü bildirdikten sonra, (Biz bu husûsta, İmâm-ı Mâlik'in fikrini tercîhe şâyan görürüz) diyor. Mezhebler arasında hakemlik yapıyor. Kendisini her mezhebin üstünde görüyor.

    Zümer sûresinin 3. âyetinin tefsîrinde, (Bugün islâm ülkelerinde Evliyâya ibâdet ediliyor, onlardan şefâ'at isteniyor) diyerek necdî olduğunu gizlemiyor. Tasavvufu da inkâr ediyor, İbni Arabî hazretlerine gayrı müslim diyor.

    Böyle mezhepsiz kimselerin kitaplarını okumak çok tehlikelidir.

    Cem'ıyyet-ül-meşârî' tarafından neşredilen Nehc-üs-Sevîy... kitabında deniyor ki:

    Hakîkî ilim kitap okumakla elde edilemez. Taberânî'deki hadîs-i şerîfte (İlim ancak üstâddan öğrenilir) buyuruldu. Hiçbir âlimden ilim okumamış olan S.Kutb, Allaha, mu'cize kalem, Yaratıcı kalem, diyor. Nebe' sûresini tefsîr ederken de Allaha "Akl-i müdebbir" diyor. [Akıl ve şuur mahlûktur. Mahlûka âit bir sıfâtı Allah için söylemek küfürdür.] Böyle söylemek ilhâddır. Kur'ân-ı kerîmde buyuruluyor ki:

    (En güzel isimler Allahındır. O'na onlarla duâ edin. Onun isimleri hakkında sapanları bırakın.) [A'râf 180]

    "Küçük mes'elelerde de olsa idâreciler Allahın hükmü ile hükmetmedikleri müddetçe yeryüzünde müslüman yoktur" diyor. Hâlbuki İmâm-ı Kurtubî hazretleri buyuruyor ki:

    (Allahın hükmü ile hükmetmeyenler hakkındaki âyet-i kerîmenin ma'nâsı şöyledir: Kur'ân-ı kerîmi reddederek ve Resûlullahın sözünü inkâr ederek Allahın indirdiği ile hükmetmeyen kâfirdir.) [Ahkâm-ul-Kur'ân]

    Hz. İkrime de bu âyet-i kerîmenin tefsirinde, (İnkâr ederek, Allahü teâlânın indirdiği ile hükmetmeyen kâfirdir. İnanıp da hükmetmeyen zâlimdir, fâsıktır) buyurdu. [Ehl-i sünnette amel, îmândan parça değildir. Günâh işleyene kâfir denmez. S.Kutb, günâh işleyene kâfir demekle de Ehl-i sünnetten ayrılıyor.]


    Herkes Mürtedmiş

    S.Kutb, herkesi mürtedlikle ithâm ederek diyor ki:

    "Bütün beşer mürted olmuştur. İslâm, bütün hayatı içine alır. Bir mes'elede de ona uymayan, îmândan ayrılmış, dinden çıkmıştır. Küçük bir mes'elede beşer kanûnuna uyan Lâ İlâhe illallah dese de müşrik olur, dinden çıkar. Bugün islâmiyet yoktur. Biz müşrik bir toplumda yaşıyoruz. Bütün beşeriyet mürteddir, câhiliyet devrine dönmüştür. Bugün müslüman hükümdar ve müslüman tebaa yoktur. Müslümanlar asırlar önce yok olmuştur."

    [Bu sözlere kendi yolunda olanlar da dahil midir? Dahil değildir denemez. Çünkü, kâfir sultana sadece uyan değil, uymayan da kâfirdir diyor. Dünyadaki herkese kâfir diyor. Ne hayrettir ki, kendilerine kâfir denilen kimseler onu savunuyorlar.]

    S.Kutbun izinden gidenlerin bir kısmı avukat, bir kısmı da, pasaport çıkarmak gibi işlerde beşerî kanûnlarla hareket ediyorlar. Onların başka bir kısmı da, bu beşerî kanûnlar çerçevesinde eserlerini izinsiz basmıyorlar. Ya'ni beşerî kanûnlara tâbi oluyorlar. Hani beşerî kanûna uyan kâfir idi?

    S.Kutb, "O [Allah], nerede olursanız olun, sizinledir" meâlindeki âyet-i kerîmenin ma'nâsında da bütün islâm âlimlerine muhâlefet ederek "Allah herkesle, herşeyle beraberdir ve her yerdedir" diyor. Bu görüş küfürdür. Hâlbuki bütün islâm âlimleri, bu âyet-i kerîmenin "Allahü teâlânın ilminin bütün mahlûkatı kuşattığı" ma'nâsında olduğunu bildirmişlerdir.

    Hz.Yusuf'tan sonra, Hz.Mûsâ'yı kötülüyerek diyor ki:

    (Hz.Mûsâ, asabî mizâçlı, atak bir liderdir. On sene sonra hayatının ikinci devresinde onunla buluşmak üzere onu şimdi burada bırakalım. Belki sükûnete kavuşmuş, sakin tabiatlı ve halîm selîm olmuştur. Ama hayır olmamıştır.)


    Peygamber ve Günâh

    S.Kutbun bu sözleri, Peygamberlerin, büyük-küçük günâhlardan ma'sûm olması gerektiğini kesin olarak ifâde eden İslâm akîdesine tamamen zıddır. Hz. İbrâhim'in Yıldızı, Ay'ı, sonra da Güneş'i görünce, "Bu benim Rabbim" sözü, istifhâm-ı inkârı takdîri üzerinedir. (Sizin zannetiğiniz gibi bu benim Rabbim mi? Ya'ni bu benim Rabbim değil, bu Rab olmaya lâyık değildir. O hâlde siz onun Rab olduğuna nasıl inanıyorsunuz) buyurmuştur. Hz.İbrâhim, bunları söylemeden önce de yegâne ilâhın Allah olduğunu, O'ndan başka ilâh olmadığını kesin olarak biliyordu. Çünkü Allahü teâlâ "Biz daha önce İbrâhim'e rüşdünü verdik" buyuruyor. (Enbiyâ 51)

    S.Kutb, En'âm sûresinin "Hüküm ancak Allahındır" meâlindeki 57. âyet-i kerîmeyi, murâd olan ma'nâsının tam aksine anladığından, Hz. Ali'yi ve onu sevenleri de tekfîr etti. Â.İmrân sûresinin (Sana tâbi olanları Kıyâmete kadar küfredenlerin üstünde tutacaktır) meâlindeki 55. âyet-i kerîmesi, bu ümmetin Kıyâmete kadar, kendi dinleri üzerine kalacaklarını bildirmektedir. Bu ümmetin ilk asırda İslâmiyet üzere, ondan sonra câhiliyet üzere yaşadığını nasıl söyleyebiliyor? Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

    (Allahü teâlâ, her asırda dini tecdîd eden bir zât gönderir.) [Ebû Dâvüd]

    (Kıyâmete kadar hak üzere olan bir cemâ'at mutlaka bulunur.) [Buhârî ]


    ALINTI

    ''Umuttan çok kuşku vardır yüreğimde, hoşgörüden çok öfke vardır nedensiz düşmanlık gütmesem de olur olmaz şeye sevgi beslemem ben. Haktan yanayımdır ve de hakikatten. Bu yüzden sevginin hak edenin hakkı olduğuna inanırım. Hak etmeyene sunulmayacak kadar değerlidir sevgi."

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •