22- (1559) Bize Ahmed b. AbdiHâh b. Yûnus rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yahya b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Ebû Bekr b. Muhammed b. Amr b. Hazm haber verdi. Ona da Ömer b. Abdilâziz, ona da Ebû Bekr b. Abdirrahman b. Haris b. Hişâm haber vermiş, ki Ebû Bekr, Ebû Hüreyre'yi şunu söylerken işitmiş: Resûlüllah (Sallatlahü Aleyhi ve Seîlem) şöyle buyurdu (yahut şöyle buyururken işittim) :
«Bir kimse İflâs eden bir adamın {veya iflâs eden bir insanın) elinde İken malına olduğu gibi yetişirse, ol mal İçin o kimse başkasından daha haklıdır.»

(...) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hüseyin ha*ber verdi. H.
Bize Kuteybe b. Saîd ile Muhammed b. Rumh da hep birden Leys b. Sa'd'dan rivayet ettiler. H.
Bize Ebu*r-Eabîf ile Yahya b. Habîb el-Hârisî dahî rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Hammâd yâni İbni Zeyd rivayet etti. H.
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfyân b. Uyeyne rivayet etti. H.
Bize Muhammed b. Müsennâ da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdül-vehhâb, Yahya b. Saîd ve Hafs b. Giyâs rivayet ettiler.
Bu râvUerin hepsi Yahya b. Saîd'den bu isnâdla Züheyr hadîsi mâ*nâsında rivayette bulunmuşlardır. İçlerinden îbni Rumh kendi rivaye*tinde :
«Herhangi bir kimsenin iflâsı teşhir edilirse...» dedi.

23- (...) Bize İbni Ebî Ömer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hişâm b. Süleyman —ki îbni İkrime b. Hâlid el-Mahzûmî'dir— îbni Cüreyc'-den rivayet etti. (Demiş ki) : Bana İbni Ebî Hüseyn rivayet etti. Ona da Ebû Bekr b. Muhammed b. Amr h. Hazm haber vermiş; ona da Ömer b. Abdilâzîz, Ebü Bekr b. Abdirrahmân'm badîsindeıi, o da Ebû Hürey-re'nin hadîsinden, o da Peygamber (Sallalîahü Aleyhi ve Sellenı) 'den naklen, malından olan bir kimsenin elinde meta' bulunduğu zaman (ne yapıla*cağı) hakkında rivayette bulunmuş; ama eîde bulunan malın o malı sa*tan sahibine mahsus olduğunu ayırmamıştir.

24- (...) Bize Muhammed b. Müsennâ rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer ile Abdurrahmân b. Mehdî rivayet ettiler. (Dedi*ler ki) : Bize Şu'be, Katâde'den, o da Nadr b. Enes'den, o da Beşîr b. Nehîk'den, o da Ebû Hüreyre'den, oo da Peygamber (Sallalîahü Aleyhi ve SeUem) 'den naklen rivayette bulundu :
«Bir kimse iflâs eder de biri malını aynen (onun yanında) bulursa o mal (ı aimay) a (başkasından) daha haklıdır.» buyurmuşlar.

(...) Bana Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İsmâîl b. îbrâhîm rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Saîd rivayet etti. H.
Bana Züheyr b. Harb dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muâz b. Hi*şâm rivayet etti. (Dedi ki) : Bana babam rivayet etti.
Her iki râvi Katâde'den bu isnâdla bu hadîsin mislini rivayet etmiş ve:
«O kimse o malda alacaklılardan daha ziyâde hak sahibidir.» demiş*lerdir.

25- (...) Bana Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef ile Haccâc b. Şâir de rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Ebû Selemete'I-Huzâî rivayet etti. (Haccâc : Mansûr b. Seleme, [4] dedi.) (Dedi ki) : Bize Süleyman b. Bilâl, Huseym b. Irâk'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki, KesûlülJah (SaUaltahü Aleyki ve Seİlem) :
«Bİr kimse iflâs eder de, biri malını onun elinde aynen bulursa, o mal (ı almay) o (başkasından) daha haklıdır.» buyurmuşlar.
Bu hadîsi Buhâri «Kitâbü1-İstikrâz»da; Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî «Büyû!»da; İbni Mâce «Ahkâm»da muhtelif râviîerden tahrîc etmişlerdir.
Hadîs-i şerif Şâfiiler'e göre satış; Hanefîîer'ce ise gasb, emanet ve emsali hakkında; vârid olmuştur. Bu bâbta : îbni Huzeyme, îbni Hibbân ve İmam Mâlik dahî hadisler rivayet etmişlerdir. Bir mal satın alıp da iflâs eden yahut Ödemeden ölen ve aldığı mal olduğu gibi durduğu halde başka malı olmayan bir kimse hakkında uîema ihtilâf etmişlerdir.
Atâ' b. Ebî Rabâh, Urvetü'bnü Zübeyr, Tâvûs, Şa'bî, Evzâî, Ubeydulîah b. Hasen, İmam Mâlik, Şafiî, Ahmed b. Hanbel, İshâJt ve Dâvûd-u Zahirî bu hadisin zahiri ile istidlal ede*rek : «Bir adam iflâs eder de elinde satın aldığı bir maî bulunursa, o malı satan şahıs malını almaya diğer alacaklılardan daha haklıdır.» de*mişlerdir. Ebû Ömer İbni Abdilberr, Hicaz fuka-hâsı île muhadişlerin, bâzı feri' meselelerinde ihtilâf etmekle beraber bu hadisin umumu ile istidlal hususunda ittifak hâlinde olduklarını kaydet*tikten sonra şunları söylemiştir : «Sattığı malı olduğu gibi müflisin elin*de bulan bir kimse malını geri almak ister de diğer alacaklılar buna razı olmaz, ona malının parasını ceplerinden vererek o malı kendileri almak ister; alırken fazlasına da el koyarlarsa caiz olur mu olmaz mı mesele*sinde Mâ1ik Me Şafiî ihtilâf etmişlerdir. İmam Mâlik: Alacaklıların buna hakkı vardır; onlar malın parasını verirlerse mal sa*hibi malını geri alamaz, demiş; Şafiî ise bu hususta alacaklılara söz hakkı olmadığını söylemiş ve ; Bu malı müflis ile mirasçılarının almaya haklan yoksa alacaklıların hiç de olmaz; burada ancak malı satana mu*hayyerlik vardır, isterse malını ahr; dilerse almaz da diğer alacaklılarla birlikte o mala ortak olur; çünkü Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) o malda sahibine, alacaklılardan daha fazla hak tanımıştır; demiştir. Ebû Sevr ile İmam Ahmed'in ve bir cemaatin kavilleri de budur.
Mâlik 'le Şafiî, mal sahibi parasının bir kısmını alırsa ne hüküm verileceğinde de ihtilâf etmişlerdir. İbni Vehb ile baş*kalarının Mâlik 'den rivayetlerine göre mal sahibi dilerse'aldığı meb*lağı iade ederek malını alabilir. Şafiî şöyle demiştir : Satılan mal bir köle olur da yarı parasını aldıktan sonra iflâs vuku' bulursa, kölenin yansı sahibinin oîur; zîra para kölenin aynına mukabildir. Kalan yan*sım da alacaklılar nâmına satar. Aldığı paradan bir şey iade edemez; çünkü alacağını almıştır. İmam Ahrned'in kavli de budur.
Müflisin tevkif edilmeden ve mahkemece iflâsına hüküm verilmeden ölmesi hâlinde dahî ihtilâf etmişlerdir. İmam Mâlik, müflisin ölü hükmünde olmadığını, ölüm hâlinde mal sahibi malını aynen buldu*ğu takdirde diğer alacaklılarla beraber olacağın;, iflâs halininse böyle olmadığını söylemiştir. İmam Ahmed'in kavli de budur.
«Et-Tevdîh» [5] nâm eserde: Hadîsin muktezâsı, mal sahibinin dönebil-mesidir; ister paranın bir kısmım almış olsun; çünkü hadîs mutlaktır; de*niliyor. Şafiî 'nin yeni kavli budur. Eski kavlinde buna muhalefet etmiş, sadece paranın kalan kısmında alacaklılarla ortak olacağını söy*lemiştir.»
Şâfiî1er hadîsin : «Bir kimse malını olduğu gibi bulursa...» cümlesiyle istidlal ederek mal sahibinin malını alabilmesi için onu ol*duğu gibi, hiç değişmemiş bulmasını şart koşmuşlardır. Mal azalmak gibi zâtında yahut sıfatlarından birinde değişikliğe uğramışsa, sahibi diğer alacaklılarla beraber olur. Buhâri şârihi Aynî, Şâfiîler'-den birinin bu bâbta uzun tafsilât verdiğini söylemiş ve bu tafsilâtı ki*tabında nakletmiştir.
İbrahim Nehâî. Hasan.ı Basrî, bir rivayette Şa'bî, Vekî1 b. Cerrah, Abdullah b. Şubrume , Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf, Muhanımed b. Hasen ve Züfer'e göre malı satan kimse sair alacaklılar gibidir, Ömer b. Abdilâzîz 'den sahih senetle rivayet olunmuştur ki:
«Bir kimse sattığı malın parasından bir miktarını alır da sonra müş*teri iflâs ederse, satanla diğer alacaklılar müsavî olur.» demiştir. Zührî'nin kavli de budur. Böyle bir kavil Hz. Alî'den de rivayet olun*muştur. Katâde'nin Ha1Iâs b. Amr vasıtasiyle A1i (Radiyallahü anh) dan tahrîc ettiği bu rivayette:
«Malı satan onu olduğu gibi bulursa, alacaklılarla beraber olur.» denilmektedir. Hz. Ali'nin bu sözü : «Bu hususta sahabeden Osman'ın kavline muhalefet eden bilmiyoruz.» diyen İbni Münzir'in kav*lini reddeder. Hz. Osmanin kavli şudur: Bir kimse birindeki ala*cağını aldıktan sonra hâkim borçluyu müflis ilân etse, artık o kimsenin aldığı kendinindir. Çünkü hassaten alacaklıların o mala karışma, haklan yoktur. Kim hak isbât ederse o aîır. Fakat sattığı malı aynen müflisin elinde bulan onu almaya diğer alacaklılardan daha haklıdır. İşte îmam Mâlik, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel bu kaville amel etmiş*lerdir,
Hanefi ler 'den Tahâvî babımız hadîsi hakkında şunları söylemiştir: «Bu hadîste bir kimsenin aynen kendi malını bulmasından bahsediliyor; halbuki satılmış mal artık satanın kendi malı değildir; bu mal satmazdan önce onun idi. Bir adamın kendi malı ancak ondan gasber dilen yahut ödünç veya emaneten verdiği şeylerdir. Bu gibi mallarda o kimse diğer alacaklılardan daha haklı olur. Hadîs-i şerîf işte bu mânâda vârid olmuştur. Nitekim Hz. Semuratü'bnü Cündeb 'den rivayet olunan bir hadîs de buna delâlet etmektedir. Hadîs şudur : Re-sûlüllah " (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ;
«Bir kimsenin eşyası çalınır yahut kaybolur da, onu bîr adamın elîn-de olduğu gibi bulursa, o kimse aynen o eşyayı almaya en ziyade hak sahibidir. Müşteri parasını satıcıdan geri alır.» buyurdular.)
Bu hadîsi Taberân'î dahî tahrîc etmiştir. Hadîs-i şerif, Ebû Hüreyre hadîsinden murâd : Emânet, ödünç ve mağsub gibi mallar olduğunu beyan ediyor; böyle bir malı sahibi, olduğu gibi bir kimsenin elinde bulursa almağa hakkı vardır. Diğer alacaklıların onda hakkı yok*tur; zîra sahibinin miîkinde bakîdir; gâsıbm ve keza hırsızın elinde bu*lunması zulüm ve tecâvüz yolu ile olduğu için milkiyet ifâde etmez. Ama malı satarak müşteriye'teslim etmek böyle değildir. Satış, malı sahibi*nin milkinden çıkarır velev ki parasını almamış olsun.»
Gerçi Hz. Semûra hadîsinin râvilerinden Haccâc b. Ertat hakkında söz edenler olmuşsa da yersizdir. Ondan İmam Âzam, Sevrî, Şu'be ve İhni Mübarek gibi bü*yükler hadîs rivayet etmiş; Iclî , Ebû Zür'a, İbni Hibbân ve Hatîb gibi birçok hadis uleması onun sika. sadûk, fakîh ve hafız olduğunu söylemişlerdir.
Aynî 'nin beyânına göre kendilerinde teassub eseri görülen bâzı zevat Hane filer hakkında âdaba aykırı sözler söylemişlerdir. Meselâ : Kurtubî; «Hanef iler 'den bâzıları bu hadisi hiç bir esasa dayanmayan bir takım te'vîllerce tefsire kalkışmışlardır.» demiş; Nevevî: «Hanefî1er onu zaif ve merdûd bir takım te'vîllerle tefsir ettiler.» mütâleasmda bulunmuş: İbni Battal: Hanefî1er satıcının alacaklılarla müsavi olduğunu söylerler. Tefsir hadîsini kıyâsla reddederek: Satılan mal müşterinindir; parası da onun zimme*tindedir, derler.» şeklinde söze başlayarak Hanefî1er'e cevaplar vermiş; hattâ «Tevdîh» sahibi: «Ebû Hanîfe bu hadisi, içinde satış zikredilmemiştir bahanesiyle gasb ve emânete hamletmiş; onu zaif, merdûd te'vîlJerle tefsir etmiş; Alî ile İbni Mes'ûd'dan ri*vayet olunan sübût bulmamış bir şeye takılmış kalmıştır..,» diyecek ka*dar ileri gitmiştir.
Aynî Hanefîler tarafından bu zevatın her birine ilmî ve rcmknf cevaplar vermiştir. Bunlar «Umdetifl-Kaarî»nin «İstikraz» bah*sinde görülebilir.