Hadid suresi birinci ayette Cenab-ı Rahman der ki: “Tesbih etmekte’ı
göklerde ki ve yerdeki. O öyle Aziz
öyle Hakîm’dir.”
İsrâ sûresi kırk dördüncü ayette ise şöyle der Rabbim: “Onuyedi gök ile yer bütün bunlardaki akıl sahipleri tesbih eder ve hatta hiçbir şey yoktur ki
Onu hamdiyle tesbih etmesin ve fakat siz onların tesbihini iyi anlayamazsınız. O cidden Halîm
Gafûr bulunuyor.”
Cümle alem-i ezkar bu kadar açık bir şekilde açıklanmışkenneden unuturuz verdiğimiz sözü de aklımızı farklı şeyler işgal eder? Rabbimin verdiği nimetlere şükür etmek varken nazargahı olan kalbimiz de kimlere yer veririz?
Yukarıdaki iki ayette rabbim tüm alemin onu zikrettiğini söylemişardından esmalarını zikretmiş üstün kuvvetli olan anlamında Aziz demiş
her şeyin hakkını bilen anlamında Hakim demiş
çok yumuşak olan
mühlet tanıyan anlamında Halîm demiş
Gafûr demiş ardından çok bağışlayıcı anlamında. Biz Onu anlamasak
anlayamasak
zikredemesek te mühlet vermiş bizlere
bağışlayacağını müjdelemiş. Kimden imdat bekleriz Sen olmasan
hangi kapıya giderdik müjden olmasa
es-sabır ismin olmasa.
Baktığımız yerlerdedinlediğimiz âlemde
yürüdüğümüz yollarda Seni görmesek
duymasak neye yarar yaşamak ki âlem Seni zikrederken bizim sağır
kör olmamız…
İştikitaat ettik deriz asırlardır
ama ne işitir ne itaat ederiz
bu günahlarımızı bağışlar mısın Rabbim?
Hadid suresi birinci ayette âlemin ezkârını söyledikten sonra sekizinci ayette şöyle der Rabbimiz“Hem neye iman etmeyesiniz
’a ki! Peygamber
sizi Rabbinize iman edesiniz diye davet edip duruyor! Halbuki kesin söz aldı; Gerçek mü’min olacaksınız”
’a iman etmeyenlere
Resûlun davetine îcâb etmeyenlere
ruhlar aleminde verdikleri sözden dönenlere seslenir. Mü’min olacaksınız demez de gerçek mü’min olacaksınız der. Kimdir gerçek mü’min hiç düşündük mü? Gerçek mü’min olabildik mi hiç? Ebubekir gibi cömert
sıdık
Ali gibi cesur
Osman gibi hayâlı
Ömer gibi bilgili
adaletli
Musab gibi sâdık
ilmiyle âmil
Zeyd gibi canını verecek kadar Resulullah’ı seven
Bilal gibi hizmetkâr olmaktır gerçek mü’min. Hakka kul
Resule ümmet
Resûlun vârislerine sevdâlı olmaktır gerçek mü’min. Hizmet edecek kim var dendiğinde tereddut etmeden ben demektir gerçek mü’min
verdiği sözü her adımda hatırlayan ve hatırlatandır gerçek mü’min ve gerçek mü’min dilinden
kalbinden zikrini düşürmeyendir.
Zikre dalmış cümle âlem inlerinletir…
Âşığın gönlü yanar dâim
Zikr ile meşguldür kalbim
Girmesin kalbe gizli zâlim
Söyler gönlüm hû Mevlâm hû.
Âşık mâşuğunu arar
Her işinde kılar karar
Dosttan gayrısı kalbe zarar
Söyler hâlim hû Mevlâm hû.
Aşıkları böyle inleten nedir? Kalpleri coşturanyüreklere deva veren zikir değil de nedir? Kimisi Hayy
kimisi Hû’da bulur Seni. Bir meş’ale etrâfında pervâne
bir gül etrâfında bülbül olur âşıklar
dönerler
yanarlar
inlerler.
Toprak âb-ı hayatla coşarken
Kuşlar zikrinle hem-hâl olurken
Melekler secdelerde yatarken
Bizlere de esmâlarını gösterir misin?
Vaveylâ mıdır kuşların yüreğindeki? Durmadan öterlerhele gecenin karanlığında sessizliği delen ve karanlığa haykıran küçücük bedenleri ile o sesi çıkaran cır cır böceklerindeki haykırış nedir? Suları dinledik mi hiç? Resulden selam getiren suları
rûzigârı
sabâ yellerini hiç dinledik mi? Rahman sûresi altıncı âyette “Çemen
ağaç secde ederler.” der yüce Rabbim.
Kulaklarımız ne duyarkimi dinler. Dâvûdî bir ses gelir odalardan Kur’an sedâları inletir gökkubbeyi
yüreklerinden gelen aşkla
u ekber der âşıklar.
Sevdâmızcânımız
cânânımız sanadır. İmân etmeyenler niye îmân etmez ki? Üç günlük ömürde kime inanır? Kimden medet umar? Kime derdini döker ki? Aslında onların derdi yok ki dertlerini döksünler
derdi olan âşıklardır dermân ise derttir onlara göre.
Dökelim derdimizi mübarek seherlerde bizi duyan Tek’eVahdet’e.
Zikrimizi işitenderdimizin dermânına yönelelim
bükelim boyunları ve açalım elleri Rahmet deryâsına doğru. İsteyelim kimseye diyemediklerimizi sonsuz merhametin kaynağından
aksın bedenimizin âb-ı hayatı ellerimizin üzerine
gelsin feyizler…
alıntı