***BİSMİHİ SUBHANEHU...***
İnsanın bir sağı bir de solu vardır. Yaratılışta insan bu iki yanın ortasında dimdik durur. Bu duruşinsanın yaratılıştaki dengeli duruşudur.
Bir yana meylederse dengesini bozmuşnormalini değiştirmiş demektir. Doğru bir yürüyüş beklenemez böyle dengesini bozmuş insandan... Onun için insanda esas olan duruş
hep ortadaki dimdik duruştur.
Ancak dengeli durmayı esas alan insanın bazen ayağı da kayabilirdengesini bozabilir
hatta sürçüp düşebilir de... Böyle düşüşlerde mühim olan
"Ben düştüm
artık ayağa kalkamam." demeyip hemen toparlanıp ayağa kalkmak
dengesini yine kurup yoluna devam etmektir... Bu takdirde düşmenin sonucunda fazla tehlike de yoktur. Kalkıp kıble istikametli yoluna devam etmek söz konusudur çünkü... Tehlike nerede? Tehlike şuradadır:
- Eyvahben dengemi kaybedip düştüm
ayağa kalkmam imkansız
hatta benden istikametli adam olmaz artık.. diye vesveseye kapılarak hedefine doğru yürüme azim ve aşkını kaybetmek!.. İşte tehlike burada...
Maalesefböylesine günah sürçmelerinden sonra kapıldığı vesvesenin etkisinde kalarak dengesini bozup yoluna devam etme azim ve aşkını kaybedenler de vardır.
HalbukiResulü Efendimiz (sas)
sürçerek günah çukuruna düşenlerin tekrar dengelerini bulup yollarına devam etmelerini temin için buyurmuş ki:
- İnsanlar mutlaka hata yaparlar. (Yani sürçüp düşebilirler.) Ancak hata yapanların hepsi de şerli insan değildir! Hata yapanların da hayırlısı vardır...
'Kimdir hata yapanların hayırlısı ya Resulallah?' diye sorunca...
- Hatalarından sonra tövbe ederek aynı azim ve aşkla yollarına devam edenler!.. buyurmuştur.
Demek ki insan bazen bilmedenbazen de nefsine uyarak hata yapabilir
bu her şeyin mahvolması manasına gelmez
ümidin kesilmesini gerektirmez.
Çünkü hatasından dolayı pişmanlık duyup da dinî hayat ve İslamî hizmetlerine yine devam edenlerEfendimiz (sas)'in ifadesiyle
hata yapanların hayırlısıdırlar. Yeter ki
hatadan sonra ciddi şekilde üzüntü duyup pişmanlık hissetsin. Düştüğü yerde
benden adam olmaz artık
demeden kalkıp İslamî hayatına ve hizmetine aynı azim ve aşkla devam etsin.
Bir adamHazreti Ali efendimize gelir:
- Ben yaptığım hatalarla mahvoldumne olacak halim? diye ümitsiz şekilde sızlanır.
İmam-ı Ali efendimiz de:
- Mahvolacak zamana daha gelmediktövbe kapısı henüz kapanmamıştır
tövbe et
yoluna devam et
der. Ümitsiz adam:
- Benim günahım öylesine büyük kitövbe ile filan affa uğrayacak gibi değildir
der.
İmam-ı Ali efendimiz de:
- Hiç düşündün müsenin günahın mı büyük
yoksa Rabb'imizin affı mı? diye sorar.
Adam duraklardüşünür
'Elbette Rabb'imin rahmeti...' der.
Bunun üzerine Hazreti Ali efendimiz taşı gediğine koyar:
- Öyle ise derrahmeti senin günahından büyük olan Rabb'imizin affından ümidini kesme de tövbe edip kıble istikametli yoluna devam et. Adam yine sorar:
- Ne zamana kadar bu tevbe?..
Kitaplık çaptaki cevap tek cümleden ibarettir:
- Tövbe ettiğin günahı terk edinceye kadar!..
Demek kibazen sürçüp düşmek insanlığımızın icabıdır. Ancak düştüğü yerde ümitsizliğe kapılıp kalmak insanlığın icabı değil
şeytana tabi olmanın gereğidir. Çünkü şeytan da sürçüp düştüğü çukurda kalmayı tercih etti
"Rabb'imin rahmeti benim günahımdan büyüktür." deyip de dönüş yapmaya yönelmedi
öylece çukurda kaldı.. Ama Adem babamız Rabb'imin rahmeti kulun yanlışından büyüktür
deyip ümidini kesmeden yoluna devam etti
Peygamberlik makamına layık görüldü..
Bütün bunlardan sonra yazımızın başlığına dönerek şimdi sorabilir miyiz?
- Nasılsınızsürçme ve düşmelerden sonra hemen kalkıp kıble istikametli yolunuza devam etme azim ve aşkınız tamam mı? Yoksa vesvese hâlâ devam mı ediyor? Unutmayın
vesvesede hayır olsaydı şeytanı kurtarırdı.
ZAMAN
Hata yaptım deyip geri durmayın belkide o sizi'a yaklaştıracak bi vesiledir......
AHMET ŞAHİN