Sayfa 4/10 İlkİlk ... 23456 ... SonSon
95 sonuçtan 31 ile 40 arası

Konu: günün sohbeti

  1. #31
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: günün sohbeti

    Zı harfini Ze okumak
    Sual: Tam İlmihal’de, İbni Abidin’den alınarak, (Rükû tesbihinde ile azîm denir ki, Rabbim büyüktür demektir. Eğer ince Ze ile okunursa, “Rabbim düşmanımdır” demek olur ve namaz bozulur) deniyor. Azîm, ince Ze ile olursa düşman anlamına mı gelir?
    CEVAP
    İnce Ze ile söylenince, manası değişiyor. Müncid lügatinde, şiddetli düşman anlamına geldiği yazılıdır.

    Eşek sütü
    Sual:
    Eşek sütünün, çocuklardaki öksürüğe iyi geldiği söyleniyor. Bunun için içirmek caiz olur mu?
    CEVAP
    Evcil eşek eti ve sütü, tahrimen mekruhtur. Yalnız Maliki mezhebinde helaldir. Öksürük için mubah ilaç bulunmazsa, iyi geldiği de kesinse, böyle bir ihtiyaçtan dolayı Maliki mezhebi taklit edilerek içirilir.

    Gece nafile kılmak
    Sual:
    Erkeklerin, geceleyin nafile namaz kılarken sesli de okumaları caiz midir?
    CEVAP
    Evet, caizdir; fakat gündüz kılınan, farz ve nafile bütün namazları, gizli okumak vacibdir. (Hindiyye)

    Gündüz namazları, öğle ve ikindidir. Gece namazları ise, akşam, yatsı ve sabah namazlarıdır.




    alıntı
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  2. #32
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: günün sohbeti

    Her dua kabul olur
    Sual: Her dua kabul olur mu? Kabul edilmeyen dua olur mu?
    CEVAP
    Günah olmayan ve şartlarına uygun yapılan her dua kabul olur. Allahü teâlâ kendisine açılan eli boş çevirmekten hayâ eder. Kur’an-ı kerimde Allahü teâlâ, (Bana dua edin, kabul edeyim) buyuruyor. (Mümin 60)

    Allahü teâlâ, kabul etmese böyle buyurur mu? (Ben dua ediyorum; ama kabul olmuyor) demek yanlıştır. Onunki de kabul olmuştur. Mesela o kimse bir araba ister de, Allahü teâlâ ona bir ev ihsan edebilir. O, arabayı alamadığı için duam kabul olmadı zanneder. Duası sayesinde başına gelecek büyük bir bela önlenmiş olabilir. Yahut dua sayesinde günahları affedilmiş olur veya ahirette çok büyük ihsanlara kavuşur. Bu kabul edilme hususu, bir hadis-i şerifte şöyle açıklanıyor:
    (Meşru olarak dua eden mümin, şunlardan birine muhakkak kavuşur: Kabul olur veya kabul edilmiş bir ibadet sevabı alır ve âhirette büyük nimetlere kavuşur. Günahları affedilir veya iyilikleri artar yahut önlenmesini istediği o kötülüğün bir benzerinden onu kurtarır. O halde dua etmeye devam edin! Allah’ın ihsanı boldur. Dünyada duası kabul olanlar, duası dünyada kabul olmayanlara, ahirette verilen nimetleri görünce, “keşke, bizim de dünyada dualarımız hiç kabul olmasaydı” diyeceklerdir.) [Deylemi, Hâkim]

    Peygamber efendimiz anlatır:
    Allahü teâlâ bir kulunu severse veya onun sevgili bir kul olmasını isterse, üstüne bardaktan boşanırcasına musibet yağdırır, onun üzerine ardı ardına belalar gönderir. Bu kimse dua ederse, Cebrail aleyhisselam, (Yâ Rabbi, bu sevgili kulun istediğinin verilmemesinin hikmeti nedir?) diye sorunca, Allahü teâlâ, (Ben onun sesini dinlemeyi seviyorum, bırakın, duaya devam etsin!) buyurur. Kul, ya Rabbi der, Allahü teâlâ, (Söyle, her istediğini vereceğim ve memnun edeceğim. İzzetime yemin ederim, ne dua edersen kabul edeceğim, ne istersen vereceğim; ancak bu isteklerini ya dünyada veya ahirette veririm, ahirette verirsem daha üstününü verir, daha büyük belaları üzerinden def ederim) buyurur.

    Kıyamet günü, teraziler kurulur, namaz ehli getirilir, karşılığını tam alırlar. Oruç tutanlar getirilir, karşılığını tam alırlar. Zekât ehli getirilir, onlar da karşılığın tam alırlar. Hac ehli getirilir, onlar da karşılığını tam alırlar. Belaya, musibete uğrayanlar getirilir, onlar için terazi kurulmaz, ücretleri, mükâfatları tartısız, hesapsız bol bol verilir. Bunlara verilen sevabların büyüklüğünü görenler, (Keşke bizim de dünyada vücutlarımız makaslarla doğransaydı da, biz de böyle büyük nimetlere kavuşsaydık) derler.


    alıntı
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  3. #33
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.888, Level: 63
    Points: 8.888, Level: 63
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 162
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 162
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mehasin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Mesajlar
    1.152
    Points
    8.888
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart Cevap: günün sohbeti

    Ahiret, sözlükte “son, sonra olan ve son gün” anlamlarına gelir.
    Terim olarak ahiret, İsrafil’in (a.s.) Allah’ın emriyle, kıyametin kopması için sura ilk defa üflemesiyle başlayacak olan ebedi hayata denilir. İsrafil (a.s.) sura ikinci defa üfleyince insanlar diriltilip hesaba çekilecek, sonra dünyadaki iman ve amellerine göre ceza ve mükafat görecek, cennetlikler cennete, cehennemlikler cehenneme girecek ve orada kalacaklardır.
    Ahirete iman, iman esaslarından olup genellikle Kur'an'da "el-yevmü'l-ahir" (son gün) şeklinde, Allah'a imanla yan yana zikredilmiştir. Bu da ahiret inancının iman esasları arasında çok önemli olduğunu göstermektedir. Al­lah'a ve O'nun birer yol gösterici olarak peygamberler gönderdiğine inanmak, insanların sorumlu olduğuna inanmayı da gerekli kılar. İnsandaki sorumluluk duygusu da kişiyi, yaptıklarının karşılığını göreceği ahiret hayatına inanmaya götürür.
    Ahirete inanmayan kimse Kur'an ayetlerini inkar ettiği için kafir olur:
    "...Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse o tam manasıyla sapıtmıştır" (en-Nisa 4/136) mealindeki ayet bunu açıkça belirtmektedir.
    Kur'an-ı Kerîm'in pek çok ayetinde dünya hayatının geçici, ahiretin ise ebedî olduğu, insanların dünyanın geçici zevklerine ve aldatmacalarına kanmamaları, daha hayırlı ve kalıcı olan ahiret mutluluğunu yakalamaları gerektiği vurgulanmaktadır. Bununla birlikte Kur'an, dünya hayatının da ihmal edilmemesi gerektiğini, çünkü ahiretin dünyada kazanılacağını, ahirette mutlu olmanın, dünyadaki yaşayışa bağlı bulunduğunu ifade etmektedir: "Fakat siz (ey insanlar) ahiret daha hayırlı ve daha devamlı olduğu halde dünya hayatını tercih ediyorsunuz" (el-A'la 87/16-17), "...Şüphesiz bu dünya hayatı geçici bir eğlencedir. Ama ahiret, gerçekten kalınacak bir yurttur" (el-Mü'min 40/39), "Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu da iste; ama dünyadan da nasibini unutma..." (el-Kasas 28/77).
    Kur'an'da ahiret ve ahiret hayatı ile ilgili verilmiş olan pek çok isim vardır. Bu isimlerden bazıları şunlardır: el-yevmü'l-ahir (son gün, ahiret günü), yevmü'l-ba's (diriliş günü), yevmü'l-kıyame (kıyamet günü), yevmü'd-dîn (ceza ve mükafat günü), yevmü'l-hisab (hesap günü), yevmü't-telak (kavuşma günü), yevmü'l-hasre (hasret ve pişmanlık günü).
    Peygamber Efendimiz'in de ahiret ve halleri ile ilgili pek çok hadisi vardır. Özellikle kıyamet alametleri, kabir hayatı, mahşer, hesap, mîzan, sırat, şefaat, cennet ve cehennemle ilgili çok sayıda hadis bulunmaktadır.
    ALLAH'I TANIYAN İTAAT EDEN, ZİNDANDA DAHİ OLSA BAHTİYARDIR.ONU UNUTAN SARAYLARDA DA OLSA ZİNDANDADIR, BEDBAHTTIR....

  4. #34
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: günün sohbeti

    Allah razı olsun güzel paylaşımın için =)
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  5. #35
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: günün sohbeti

    Kâfirlikte şüphe
    Sual: Gayrimüslimlerin kâfir olduklarında şüphe eden de kâfir olur mu?
    CEVAP
    Evet, bütün gayrimüslimlerin, Cehennemde sonsuz azap çekeceğinde şüphe eden de kâfir olur. Bir Hıristiyan’ı, bir Yahudi’yi ve başka bir gayrimüslimi kâfir kabul etmeyen kimsenin kâfir olacağında şüphe eden kimsenin de kâfir olacağını, İslam âlimleri söz birliğiyle bildirdiler. (Bezzaziyye, Dürr-ül-muhtar, Şifa-i şerif, Ravda, El-A’lam)

    Kâfir olmasında şüphe eden de kâfir olunca, onu [gayrimüslimlerin Cennete gideceğini söyleyeni] Müslüman bilenin nasıl olacağını ve hele onu, İslam âlimlerini öven kelimelerle övenin nasıl olacağını düşünmelidir. Böyle kimseleri İslam âlimi sananların ve bunların küfür saçan sözlerini, yazılarını övenlerin, yayanların kâfir olacaklarını iyi anlamalıdır. Övmek, yaymaya çalışmak ve reklamını yapmak, razı olmayı, beğenmeyi gösterir. Küfre rıza, küfür olur. Küfre rıza demek, kâfirin küfür üzere kalmasını istemek değildir. Onun küfrünü beğenmek demektir. (Faideli Bilgiler kitabı



    alıntı
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  6. #36
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: günün sohbeti


    Irkçılık yapmak
    Sual: (Irkçılık yapan bizden değildir) hadis-i şerifine göre ırkçılık küfür müdür?
    CEVAP
    Irkçılığın yapılış şekli önemlidir. Din gibi kabul ediliyorsa mesela, (Dinsiz bir Türk, Müslüman olan bir Yunan’dan, İngiliz’den veya Ermeni’den daha üstündür) deniyorsa küfür olur; çünkü Müslümanlık kötülenmiş oluyor.

    Bir insanın, kendi kavmini, ırkını sevmesi küfür olmaz. Türk Türkü, Kürt Kürdü, Alman Almanı daha çok sevebilir. Bu, insanın kendi Müslüman akrabalarını, hemşerilerini daha fazla sevmesine benzer. Sevmek ayrı, (Benim ırkımdaki kâfir olsa da, başka ırktan olan Müslüman olsa da, ondan üstündür) demek ayrıdır. Sevmeyi ırkçılık olarak kabul etmemelidir. Müslüman Türk’ün kahramanlıklarını okuyunca göğsümüz kabarıyor. Yine Müslüman bir hemşerimizle karşılaşınca da farklı duyguların olması ırkçılık değildir.



    alıntı


    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  7. #37
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: günün sohbeti

    Midye kültürü
    Sual: (Midye ve ıstakoz yemenin günah olduğu düşüncesi, âdet ve göreneklerle ilgilidir. Deniz kıyılarında oturanlar, kültürlerinde olduğu için rahatlıkla yiyorlar; ancak denizden uzak yerlerde yaşayanlar bu kültürden yoksundur. Denizden çıkan her şeyin temiz olduğu yönünde bir de hadis olduğu için, midyenin haram olduğu söylenemez. Kur’anda da midye konusunda kesin bir hüküm olmadığı için rahatça yenebilir) diyerek, midye gibi deniz haşaratını yemek caiz olur mu?
    CEVAP
    Bu görüş birkaç bakımdan yanlıştır:
    Birincisi, dinimizde tek delil Kur’an-ı kerim değildir. Hadis-i şeriflerle bildirilen hükümler de vardır. İki âyet-i kerime meali:
    (Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]

    (O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]

    İşte müctehid âlimler, Kur’an-ı kerimin emrine uyarak, Resulullah efendimizin bu konudaki hadis-i şeriflerine de bakmışlardır. Kur’an-ı kerimde, köpek, fare ve yılan etinin haram olduğu bildirilmiyor diye, bunları yemek caiz olur mu? Bunların haram oldukları hadis-i şeriflerle bildirilmiştir.

    İkincisi, müctehid olmayanların hadis-i şeriflere göre de amel etmeleri caiz olmaz. Mezhebinin bildirdiği hükme uyması vacib olur. (Denizin hayvanları helaldir) mealindeki hadis-i şerifi, Hanefî âlimleri, balık ve balık şeklinde olanlar hariç, deniz haşaratlarının yenmesinin caiz olmadığı şeklinde anlamışlardır. Hanefî olup da, mezhebinin hükmüne uymayan, mezhebinin hükümlerini beğenmeyen kimse, benim mezhebim var dese de, mezhepsizdir.

    Netice: Midye ve ıstakoz gibi deniz haşaratının yenmemesinin gelenekle, kültürle, hayat tarzıyla hiçbir ilgisi yoktur. Hanefî mezhebinde olan Müslümanların, deniz kenarında da yaşasa, balık şeklinde olmayan yengeç, midye, istiridye, ıstakoz, kerevit, karides gibi deniz haşaratını yemeleri caiz değildir.




    alıntı
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  8. #38
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.888, Level: 63
    Points: 8.888, Level: 63
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 162
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 162
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mehasin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Mesajlar
    1.152
    Points
    8.888
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart Cevap: günün sohbeti

    İnsan bencil yaratılmıştır ve kendi çıkarlarını ilgilendiren şeyler
    hakkında son derece hassastır. Ancak her konuda kendi çıkar
    ve menfaatlerini en ince ayrıntısına kadar düşünen ve hesaplayan
    insanın doğrudan doğruya kendisini ilgilendiren ölüm
    konusunda kayıtsız ve umursuz olması son derece hayret vericidir.
    “Kesin bilgiyle iman etmeyenler”e özgü olan bu ruh halini
    Allah, Kuran’da tek bir kelimeyle tanımlamıştır: “Gaflet”.
    Gafletin anlamı, şuurundaki bulanıklık ve kapalılıktan ötürü,
    bir insanın gerçekleri tam olarak algılayamayıp, sağlıklı değerlendirmeler
    yapamaması ve buna bağlı olarak, gereken sağlıklı
    tepkileri verememesidir. Bir ayette Allah şöyle buyurur:

    İnsanların sorgulama (zamanı) yaklaştı, kendileri ise
    gaflet içinde yüz çeviriyorlar. (Enbiya Suresi, 1)
    Ölümcül, çaresiz bir hastalığa yakalanan birisinin öleceğine
    kesin gözüyle bakılır. Fakat ona bu gözle bakanların da er ya da
    geç ölecekleri kesindir. Gaflet yüzünden, işin bu yönü bu tarz
    kişilerin aklına gelmez. Oysa belki de ölüm, kendisini bu
    “ölümcül hasta”dan çok daha önce, hiç ummadığı bir anda yakalayacaktır.
    Yakınları, ölüm döşeğindeki hastalarının durumuna üzülürler.
    Ama bir gün kesinlikle ölecek olan kendilerine de üzülmek
    akıllarına gelmez. Oysa, bir olayın eninde sonunda gerçekleşeceği
    kesinse, bunun yakın ya da uzak olması verilen tepkiyi değiştirmemelidir.
    Eğer ölmek üzere olanlar için üzülmek gerekiyorsa, yalnızca
    ölüm anında değil herkes birbiri ve kendisi için şimdiden
    üzülmeye başlamalıdır. Ya da içinde bulunduğu gaflet perdesini
    yırtmalı, ölümün gerçek anlamını kavramalıdır.
    Bunun için de, öncelikle gafleti doğuran sebepleri tanımak
    yararlı olabilir.
    Gafletin Nedenleri
    - Tefekkür ve akletme eksikliği:
    Bazı insanlar ciddi konular
    üzerinde düşünmeye pek alışık değildir. Düşünmeden yaşamaya
    alışık olduklarından, ölümü de çok uzak görürler. Günlük
    sorunların, zihinlerini yeterince meşgul ettiğini düşünürler.
    Küçük konularla o dar zihinlerini doldurur, küçük sorunlarda
    boğulur ve ölüm gibi önemli konuları düşünemezler. Herhangi
    birinin ölümüyle karşılaştıklarında ya da ölümle ilgili bir konu
    açıldığında, “Allah gecinden versin, Allah kimsenin başına
    vermesin, Allah sıralı versin...” gibi sözlerle kendilerini avutur,
    konuyu en kısa zamanda, yine düşünmeden geçiştirmeye çalışırlar.

    - Yaşamın karmaşa ve hareketliliği:
    Yaşam öylesine akıcı
    ve hareketlidir ki kendini olayların akışına kaptıran insan
    özel bir çaba göstermezse, eninde sonunda kendisini yakalayacak
    olan ölüm gerçeğini göz ardı edebilir. Bu durum, özellikle
    imana sahip olmadığı için kader, tevekkül, Allah’a teslim olma
    gibi kavramlara yabancı insanlar için geçerlidir. Bu gibi insanlar

    22
    ÖLÜM KIYAMET CEHENNEM

    kendilerini bildikleri andan itibaren kendi deyimleriyle “dünyalarını
    kurtarmaya” bakarlar. Bu tip insanlar sürekli yeni dünyevi
    planlar, çıkarlar, hedefler peşinde koşarlar; bunlarla oyalanmaktan
    ölümü düşünmeye fırsat bulamazlar Hiç ummadıkları
    bir anda da hazırlıksız ve şaşkın bir şekilde ölüm gerçeğiyle
    karşılaşırlar. Ama artık çok geçtir.
    - Doğum yanılgısı:
    Gafletin sebeplerinden birisi de doğumun
    varlığıdır. Her gün doğumlar ve ölümler olur. Yeryüzünün
    nüfusu hiç eksilmez, hatta günden güne artar. İnsan kendisini
    bu döngünün etkisine kaptırınca sanki doğumlar ölümleri
    telafi ediyor, yaşam böylece dengeleniyor gibi bir yanılgıya
    kapılabilir. Bu da ölüme karşı bir gaflet perdesi oluşmasına sebep
    olur. Oysa şu andan itibaren hiçbir doğumun gerçekleşmeyeceği
    bir döneme girsek, insanların birbiri ardına öldüğünü
    ve dünya nüfusunun hızla sıfıra doğru gittiğini görsek... İşte
    o zaman ölüm insana tüm dehşetiyle kendisini hissettirir. İnsan
    etrafındakilerin birer birer eksildiğini görür ve kaçınılmaz sonun
    er geç kendisine de geleceğini kesin olarak fark eder. Aradan
    yıllar bile geçse, hala hayatta olanlar ertesi gün sıranın kendilerine
    gelip gelmeyeceği endişesiyle yatarlar. Ölüm bir an bile
    akıllarından çıkmaz.
    Halbuki olayın aslı da bundan farklı değildir. Yeni doğanların
    öleceklere hiçbir etkisi yoktur. Bu, yalnızca psikolojik bir
    yanılgıdan ibarettir. Günümüzden 150 yıl önce yaşayanlardan
    bugün hiçbiri hayatta değildir. Kendilerinden sonra doğanların
    bu kişilerin ecellerine hiçbir faydası dokunmamıştır. Aynı şekilde
    100 yıl sonra da şu anda yaşayan insanlardan hemen hemen
    hiçbirisi kalmayacaktır. Çünkü dünya bir tür durak yeridir; sürekli
    dolar ve boşalır.

    Harun Yahya
    23

    Kendini Kandırma Yöntemleri
    Ölümü göz ardı ettiren ve gafleti doğuran nedenlerin dışında
    bir de insanların kendi kendilerini avutmak için kullandıkları
    savunma mekanizmaları vardır. Bu kendini kandırma yöntemlerini
    birkaç madde halinde inceleyebiliriz.
    - Yaşlılık dönemine erteleme düşüncesi:
    Bu savunma
    mekanizması gençlerde ve orta yaşlılarda görülür. Bunu kullanan
    insan, genelde 60-70 yıl yaşayacağını hesaplar ve ancak
    ömrünün son yıllarını bu tür konulara ayırmaya karar verir.
    Böylece, ölüme ve öbür dünyaya hazırlanmak için de yaşamından
    bir pay ayırmış olduğunu düşünür ve vicdanını rahatlatır.
    Halbuki bir saniye sonra yaşayacağının bile garantisi olmayan,
    daha ne kadar yaşayacağını, nerede ve ne zaman öleceğini
    asla bilmeyen bir insanın böyle uzun vadeli, sonuçsuz hesaplar
    yapmasının ne büyük bir gaflet olduğu ortadadır. Her gün
    etrafında kendisiyle yaşıt hatta daha genç pek çok kişi ölür.
    Gazeteler ölüm ilanlarıyla doludur. Televizyonlarda her gece
    birçok ölüm haberi izler. Çoğu zaman, büyük küçük, kendi yakınlarının
    ölümlerine tanık olur. Fakat etrafındaki insanların bir
    gün hatta belki de yarın, kendi ölümüne de tanık olacaklarını,
    kendi ölüm ilanını okuyacaklarını aklına getirmez. Kaldı ki, o
    beklediği “yaşlılık” sınırına kadar yaşasa bile bir şey değişmeyecek,
    sahip olduğu zihniyeti değiştirmediği sürece, ölümle karşı
    karşıya gelene dek erteleme mantığını sürdürecektir. Allah bir
    ayette şöyle buyurur:

    Ertelemek ancak inkarda bir artıştır… (Tevbe Suresi,
    37)
    24
    ÖLÜM KIYAMET CEHENNEM

    -”Cehennemde cezamı çeker ve çıkarım” mantığı:
    Toplumda oldukça yaygın olan bu görüş, gerçekte doğru bilinmemektedir.
    Kuran’ın hiçbir yerinde bir süre Allah’ın dilemesi
    dışında cehennemde ceza görüp, sonra bağışlanarak cennete
    alınanlardan söz edilmez. Tam tersine, konu ile ilgili tüm
    ayetlerde, kıyamet günü müminlerin ve inkarcıların kesin bir
    biçimde ayrılacakları, müminlerin ebediyen cennete girecekleri,
    inkarcıların ise ebediyen cehenneme, aşağılık bir azabın içine
    sürülecekleri ve Allah dilemedikçe oradan çıkamayacakları
    bildirilmiştir:
    Dediler ki: “Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize
    değmeyecektir.” De ki: “Allah Katından bir ahid mi
    aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa
    Allah’a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?”
    Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini
    kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada
    süresiz kalacaklardır. İman edip salih amellerde bulunanlar
    ise cennet halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır.
    (Bakara Suresi, 80-82)
    Bir diğer ayette şöyle denir:
    Bu, onların: “Ateş bize sayılı günler dışında kesinlikle
    dokunmayacak” demelerindendir. Onların bu iftiraları,
    dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmüştür.
    (Al-i İmran Suresi, 24)
    Cehennem, insanın hayal gücünün alamayacağı kadar büyük
    acıları yaşayacağı bir yerdir. Cehennem Allah’ın “Kahhar”,
    “Cebbar” sıfatlarının en şiddetli tecelli ettiği ve dünyadaki hiçbir
    azapla kıyaslanamayacak azaplarla dolu, korkunç bir ortam-
    Harun Yahya
    25

    dır. Parmağının ucu yanınca bile canı çok acıyan aciz bir insanın
    rahat ve umursuz bir şekilde böyle bir azabı belirli bir süre
    için bile olsa göze aldığını söylemesi, akletmediğinin açık bir
    göstergesidir. Allah’ın azabını hafife alan, sonsuz azap çekme
    ihtimalini rahatlıkla karşılayan bir kimse gerçekte Allah’ın kadrini
    gereği gibi takdir edemeyen, akledemeyen bir insandır.
    -Ben zaten cennete gireceğim mantığı:
    Kendilerinin
    mutlaka cennete gireceğini iddia eden insanlar vardır. Dünyada
    iyilik olarak tanımladıkları ufak tefek birtakım şeyleri yaparak
    ve kötülük olarak tanımladıkları birtakım şeylerden uzak
    durarak, cennete gideceklerini sanırlar. Din hakkındaki bilgileri
    kulaktan dolma, hurafelerle dolu safsatalardan öteye geçmeyen
    bu insanlar, gerçekte Kuran’da tarif edilen güzel ahlakla
    hiçbir ilgisi olmayan, kendi uydurdukları bir din anlayışına sahiptirler.
    Sorulduğunda kendilerini “Müslüman” olarak tanıtabilirler.
    Oysa Kuran’a göre bu inanca sahip olan kişiler Allah’a
    birçok şeyi ortak koştukları için gerçek Müslümanlar değillerdir.
    Kehf Suresi’nde böyle bir insanın durumu şöyle anlatılır:

    Onlara iki adamın örneğini ver; onlardan birine iki
    üzüm bağı verdik ve ikisini hurmalıklarla donattık,
    ikisinin arasında da ekinler bitirmiştik. İki bağ da yemişlerini
    vermiş, ondan (verim bakımından) hiçbir
    şeyi noksan bırakmamış ve aralarında bir ırmak fışkırtmıştık.
    (İkisinden) Birinin başka ürün (veren
    yer)leri de vardı. Böylelikle onunla konuşurken arkadaşına
    dedi ki: “Ben, mal bakımından senden daha
    zenginim, insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm.”
    Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) bağına
    26
    ÖLÜM KIYAMET CEHENNEM

    girdi (ve): “Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olacağını
    sanmıyorum” dedi. “Kıyamet-saatinin kopacağını
    da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek
    olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç
    bulacağım.” Kendisiyle konuşmakta olan arkadaşı
    ona dedi ki: “Seni topraktan, sonra bir damla sudan
    yaratan, sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan,
    gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar
    mı ettin?” “Fakat, O Allah benim Rabbimdir ve ben
    Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam.” (Kehf Suresi,
    32-38)
    Yukarıdaki ayetlerde anlatılan bahçe sahibi, “Rabbime döndürülecek
    olursam” ifadesiyle, Allah’a ve ahiret gününe kesin
    bilgiyle iman etmediğini, ve bu konuda şüphe içinde olduğunu
    ortaya koymaktadır. Buna karşın, kendisinin üstün bir mümin
    olduğu iddiasındadır ki Allah’ın kendisini cennetle ödüllendireceğinden
    emindir. Günümüzde bu zihniyete sahip kişilerin var
    olduğunu görmekteyiz.
    Bu kişiler Allah’a karşı samimiyetsiz bir tutum içinde olduklarını
    aslında için için kendileri de bilirler, fakat bu gerçek onlara
    hatırlatılmak istense bunu kabul etmeyip hemen kendilerini
    temize çıkarmaya çalışırlar. Din ahlakını yaşamanın önemsiz
    olduğunu öne sürer, mahalledeki dindar görünümlü kişilerin
    aslında ne kadar namussuz, ahlaksız olduğunu iddia ederek
    kendilerini masum göstermeye uğraşırlar. Kalplerinin temiz olduğunu,
    kimsenin kötülüğünü istemediklerini, kimsenin malında,
    mülkünde, ailesinde gözleri olmadığını söyleyerek “iyi insan”
    olduklarını ispatlamaya kalkarlar. Dilencilere sadaka verdiklerini,
    komşuya ikramda bulunduklarını, senelerce gece
    Harun Yahya
    27

    gündüz çalıştıklarını, insanlara hizmet ettiklerini, bundan daha
    iyi Müslümanlık olmadığını savunurlar.
    Samimiyetsizliklerinin en büyük göstergesi ise, sahip oldukları
    sapkın din anlayışına dayanak bulmak için birtakım bahaneler
    üretmeleridir. Kendi yaşamlarını meşrulaştırmak için kullandıkları,
    “en büyük ibadet çalışmaktır”, “mühim olan kalp temizliğidir”
    gibi ifadeler en çok rastlanılan örneklerdendir. Bu
    ifadeler Kuran’da bildirildiği üzere din öne sürülerek Allah’a
    karşı yalan söylemekten ibarettir:
    Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
    Hiç mi öğüt alıp-düşünmüyorsunuz?
    Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var?
    Eğer doğru söylüyorsanız, öyleyse getirin kitabınızı.
    (Saffat Suresi, 154-157)
    - Çifte standart mantıklar:
    İnsan, farklı bir kendini kandırma
    yöntemi daha geliştirmiş olabilir. Ölüm aklına geldiğinde
    sonsuza dek yok olacağını düşünür ve bunun dehşetiyle Allah’ın
    vaat ettiği sonsuz bir hayatın “var olabileceğine” yüzde elli ihtimal
    verir. Böylece kendi içinde bir nevi umut ışığı yakar. Öte
    yandan, Allah’ın kendisine yüklediği birtakım sorumluluklar olduğu
    aklına gelince de, diğer yüzde elli ihtimali düşünür. “Nasılsa
    toprak olup yok olacağım, ölümden sonra hayat yoktur” diyerek
    hesap verme, cehennem azabıyla karşılaşma gibi korku
    ve endişelerini bastırır. Her iki durumda da gaflet halinin ona
    verdiği bir nevi sarhoşluk hali içerisinde ölüm onu yakalayıncaya
    kadar yaşamını sürdürür.

    28
    ÖLÜM KIYAMET CEHENNEM

    Gafletin Sonucu
    Önceki bölümlerde, ölüm, insana yaşadığı sürece kendini
    hatırlatır demiştik. Ya bu hatırlatmalar ona fayda verir ve birtakım
    konuları tekrar gözden geçirmesi, hayata ve olaylara bakış
    açısını yeniden düzenlemesi gerektiğini ciddi bir şekilde düşünmeye
    başlar. Ya da sözünü ettiğimiz savunma mekanizmaları
    devreye girer, kalbinin ve gözünün önündeki gaflet perdesi
    günden güne daha da kalınlaşmaya başlar.
    İşte inkarcıların bir kısmının yaşlanıp ölüme iyice yaklaştıkları
    halde, ölümü büyük bir sakinlikle, akılsızca bir rahatlıkla
    beklemeleri bu perdenin kalınlığının göstergesidir. Çünkü
    ölüm onlara artık yalnızca güzel ve tatlı bir uykuyu, huzur ve
    sakinliği, ebedi bir rahatlığı çağrıştırmaktadır.
    Oysa onları yoktan var edip yaratan, sonra öldürüp tekrar
    diriltecek olan Allah onlara azapla geçirecekleri ebedi bir hayatı,
    ebedi bir pişmanlığı ve mutsuzluğu vaat etmiştir. Onlar da
    bu gerçeği, tam ebedi uykuya dalacaklarını sandıkları ölüm
    anında bizzat görürler. Çünkü, ölümün bir yokoluş olmadığını,
    aksine kendileri için azapla dolu yeni bir dünyanın başlangıcı olduğunu
    anlarlar. Canlarını alan ölüm meleklerinin dehşet verici
    gelişi, o büyük azabın ilk habercisidir. Bu nedenle Kuran’da,
    ölümden sonraki yaşamı reddeden inkarcılardan söz edilirken
    “Öyleyse melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura
    canlarını aldıkları zaman nasıl olacak?”
    (Muhammed Suresi,
    27) denir. Bu anda, inkarcıların ölümden önceki küstah ve
    kibirli tavırları yerini dehşet, pişmanlık, çaresizlik ve sonsuz bir
    acıya bırakır. Allah Kuran’da, bu durumu şöyle haber verir:

    Dediler ki: “Biz yer (toprağın için) de yok olup gittikten
    sonra, gerçekten biz mi yeniden yaratılmış olaca-
    Harun Yahya
    29

    ğız?” Hayır, onlar Rablerine kavuşmayı inkar edenlerdir.
    De ki: “Size vekil kılınan ölüm meleği, hayatınıza
    son verecek, sonra Rabbiniz’e döndürülmüş olacaksınız.”
    Suçlu-günahkarları, Rableri huzurunda
    başları öne eğilmiş olarak: “Rabbimiz, gördük ve işittik;
    şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih
    bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin
    bilgiyle inananlarız” (diye yalvaracakları zamanı) bir
    görsen. (Secde Suresi, 10-12)
    Ölümden Kaçış Yoktur
    İnsan özellikle gençliğinde ölümü hiç aklına getirmek istemez.
    Bunu bir son olarak gördüğü için ölümün düşüncesinden
    bile kaçar. Düşünmemek onun için en rahat kaçış yoludur. Oysa
    fiziksel kaçış ölüme bir çare olmadığı gibi, ölümü aklına getirmekten
    kaçınarak ölümden kurtulabilmek de mümkün değildir.
    Dahası, ölümü aklına getirmemek de mümkün değildir.
    Daha önce de belirttiğimiz gibi insan, her gün önüne gelen gazetelerde
    mutlaka ölüm haberleriyle, ölüm ilanlarıyla karşılaşır.
    Yolda giderken bir cenaze arabasına rastlar ya da bir mezarlığın
    önünden geçer. Zaman içinde yakınları ve akrabaları ölür.
    Onların cenazelerine gittiğinde ve evlerini ziyaret ettiğinde,
    mutlak gerçekle yüzyüze kalır. Başkalarının, özellikle de sevdiklerinin
    ölümünü gördükçe, kendi sonunu düşünür.
    İnsan ne kadar direnirse dirensin, nereye sığınırsa sığınsın,
    nereye kaçarsa kaçsın, aslında farkında olmadan her an kendi
    ölümüne doğru koşar. Önünde başka bir kapı, tercih veya çıkış
    yolu yoktur. Geri sayım sürekli devam eder. Ne yöne dönerse
    ölüm onu oradan karşılar. Allah’ın kanununda bir değiş-
    30
    ÖLÜM KIYAMET CEHENNEM

    me olmaz. Kaderde belirlenmiş bir anda ve yerde ölüm onu
    yakalar. Kuran’da, Allah bu gerçeği şöyle haber verir:
    De ki: “Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm,
    şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı
    da, müşahede edilebileni de bilen (Allah) a döndürüleceksiniz;
    O da size yaptıklarınızı haber verecektir.”
    (Cuma Suresi, 8)
    Her nerede olursanız ölüm sizi bulur, yüksekçe yerlerde
    tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile... (Nisa
    Suresi, 78)
    Bu nedenle insanın yapması gereken, kendini kandırmayı ya
    da gerçekleri göz ardı etmeyi bir kenara bırakıp Allah’ın kaderinde
    tespit ettiği süreyi en iyi şekilde değerlendirebilmektir.
    Bu sürenin ne zaman biteceğini de yalnız Allah bilmektedir.
    ALLAH'I TANIYAN İTAAT EDEN, ZİNDANDA DAHİ OLSA BAHTİYARDIR.ONU UNUTAN SARAYLARDA DA OLSA ZİNDANDADIR, BEDBAHTTIR....

  9. #39
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: günün sohbeti

    Lisan ve harfler
    Sual: S. Ebediyye’de, (Bütün semavi kitaplar İslam harfleriyle gönderilmiştir) dendiği halde, Herkese Lazım Olan İman kitabında, Tevrat’ın aslının İbranice, İncil’in ise Süryanice olduğu bildiriliyor. Burada bir çelişki yok mu?
    CEVAP
    Hayır, çelişki yoktur. Lisanla harfler farklıdır. Fransızca konuşanlar da, İngilizce veya Almanca konuşanlar da Latin harflerini kullanıyorlar.

    Türkler de, şimdi Latin harflerini kullanıyorlarsa da asırlarca İslam harflerini kullandı; ama dilimiz yine Türkçeydi, Arapça değildi. İranlılar da İslam harflerini kullanıyorlar; ama dilleri Arapça değil, Farsçadır. Dil ile harfleri karıştırmamak lazımdır. İslam harfleriyle inmişse de, Tevrat’ın dili İbranice, İncil’in dili Süryaniceydi.



    alıntı
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

  10. #40
    ***
    DIŞARDA
    Points: 25.810, Level: 96
    Points: 25.810, Level: 96
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 540
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 540
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mihrab - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    4.559
    Points
    25.810
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    21

    Standart Cevap: günün sohbeti

    Suizan zararlıdır
    Sual: Kur’an-ı kerimdeki, (Zannın çoğundan kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır) mealindeki âyette bildirilen hususun ne olduğunu anlayamıyordum. Sitenizde, (Suizan etmekten sakının) diye açıklamışsınız. Yaşadığım bir olay, bana suizannı öğretti:
    Bir arkadaş, altın yüzük takıyor, karısı açık, evinin dibindeki camiye gelmiyor, bir gün de yarım dakikada falan abdest aldığını gördüm, yani bazı uzuvlarını yıkamadığı belli oluyordu. Başka bir zaman da normal çoraba mesh ederken gördüm. Evine gazete kâğıdıyla sardığı bir şişe içinde bira veya şarap getirdiğini gördüm. Bir sefer de bid’at sakal bıraktığını gördüm.
    Daha bunlar gibi çok yamuğunu gördüm. Bu arkadaşla karşılaşmamak için azami gayret sarf ettim, hep uzak durdum. Yıllar sonra bir arkadaşa, bu kimseden bahsettim. Ona, bu kimsenin uygunsuz birisi olduğunu söyledim. O pek inanmadı. Gidip o kimseye söylemiş. Sen böyle yapıyormuşsun diye. O da, bunların hiçbirinin gerçek olmadığını söylemiş. Ben de nasıl olur, gözümle gördüm dedim. Sonradan öğrendim ki, yanında gördüğüm açık bayan ablasıymış, hanımı değilmiş. Hanımı kapalıymış. Parmağındaki altın yüzük değilmiş, gümüşmüş; ama çalıştığı yerde dikkati çekmemesi için altın kaplama yüzük takıyormuş. Yakınındaki camideki imam bid’at ehli, fâsık birisi olduğu için, oraya gitmeyip daha uzaktaki bir camiye gidiyormuş. Ayağında mest olduğu için çabuk abdest alıyormuş. Çorabın üstüne mest ediyormuş; ama çorabın altında deri çorap mest varmış. Şişede getirdikleri de, sirke vesaireymiş. Hasta olduğu için, on gün kadar sakal tıraşı olamamış, yani kasten kısa sakal bırakmamış. Diğerlerinin de hep böyle bir sebebi varmış. Suizan ettiğimi o zaman anladım. Şimdi benim ne yapmam gerekiyor?
    CEVAP
    Tevbe etmek, bir daha, kesin bilmedikçe suizandan sakınmak ve o arkadaşla helalleşmek gerekir.

    alıntı
    Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır





    hasretin rüzgarında savrulan bir hayat

Sayfa 4/10 İlkİlk ... 23456 ... SonSon

Benzer Konular

  1. Horoz Ile Köpeğin Sohbeti
    By yagmurdamlasi in forum Hayata Dair
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 31.12.09, 19:07
  2. Bediüzzaman'ın sarhoşla sohbeti
    By BaRLa in forum Bediüzzaman Talebeleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 30.11.09, 06:53
  3. Erenlerin sohbeti
    By SiLa in forum Evliyayı sevmekle ilgili şiirler
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 28.07.09, 10:38
  4. -horoz ile köpeğin sohbeti
    By SiLa in forum Dini Hikâyeler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 28.06.09, 18:47
  5. Erenlerin sohbeti
    By Konyevi Nisa in forum Evliyayı sevmekle ilgili şiirler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 29.12.08, 10:25

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •