Çayla söz arasında sıkı bir bağ vardır. Bazan çay söze, bazan söz çaya çerez olur.
Kendimizi önemsememizin de bir işaretidir çay. Yemeğin kötüsünden söz etmeyi edep dışı sayar, sofranın mütevazı olanını
kolayca benimseriz. Oysa çay, daima iyi demli, sıcak ve taze olmalıdır. Çayın yoksulu olmaz.
Hatta çay, biz yoksulların da günün belli saatlerinde kendimizi zengin hissetmemizi sağlayan bir ikrâmdır.
Gerçek yoksulluk çaydan yoksun olmaktır. Çayı bilmemektir hayatı tanımamak. Nasıl ki cehâlet kendimizi bilmemekse.
Çayı bilmek, kişiye kendini bilmenin bir kapısını aralayabilir. Asıl önemi de burada aranmalıdır:
Yalnızken insan,
kendi biricikliğiyle karşılaşmışken,
çocuksu bir çekilişle köşeden, ışığa ve gölgeye ve buğuya yönelmişken,
ve bardağın tekil duruşuyla örtüşünce yalnızlığımız,
birden,
evet, birden bir kapı aralanabilir insana.
Kendinden, kendine dair, kendisi için.
Bir bardak çay, bizi bazan bir hazineyle buluşturur. Kar altında kış gecesi karanlık bir kahvede Bile...