Resuluîlah (as), "uğurlu ve uğursuz diye birşey yoktur. Bu tip şeylerin en hayırlısı fe'ldir" buyurmuştur. "Ey Allah'ın elçisi! Fe'l nedir?" diye sorulunca, "herhangi birinizin duyduğu doğru ve temiz sözlerdir" dedi.
Hadis muttefekun aleyhtir.
Bu iki kavram hakkındaki başka lafızlarda ise şöyle geçmektedir: "Ne hastalıkların bir insandan bir başkasına bulaşması ne de herhangi bir şeyi uğurlu ya da uğursuz saymak yoktur. Benim boşuma giden faldır." diyen Resulullah'a (as), "fe'l nedir?" diye sorulduğunda, "hoş, tatlı ve doğru söz*dür''buyurdu.
Resulullah (as), "ne hastalıkların bir insandan bir başkasına bulaşması ne herhangi bir şeyi uğurlu ya da uğursuz saymak ne de baykuşun uğursuz*luğu veya uğur olsun diye kuş uçurmak yoktur" dediğinde, bir adam, "uyuz bir deve diğer develere bu uyuzluğu bulaştırır mı?" diye sorunca Resulullah (as), "bu kadere bağlıdır. İlk uyuz olan uyuzluğu nereden kaptı?" dedi.
Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir.
Bu hadis içerisinde sebepleri kabul etmeyen her şeyi kadere bağlayan kimseler için davalarını kanıtlayacak herhangi- bir delil yoktur, sadece kade*rin varlığının İsbatı ve tüm sebeplerin ilk müsebbibe (ilk faktöre ve ilk başla-tıcıya) havale edilmesi sözkonusudur. Her ne kadar her sebep kendinden bir önceki sebebe dayalı ve bağımlı ise de sebepler konusunda geriye doğru bir sona ulaşmak için zincirleme bir silsile takibetmek de gerekli değildir. Böyle bir şey imkansızdır. Resuluüahj(as) böyle bir teselsülü, yani zincirleme teori*yi develer konusunda, "hastalığı birinci hayvana bulaştıran kimdir öyleyse?" diyerek kesip bitirmiştir. Diyelim ki, birincisi uyuz olan ikinciye bulaştırmış-tir, bu durumda "peki birinci nereden aldı?" sorusu gündeme gelir. Böylece sorular peşpeşe -adeta- sonsuza doğru bir zincir oluştururlar. Bu tip bir zin*cirleme de gerek soru gerek cevap olarak imkansız bir durum arzetmektedir.