Bediüzzaman’ın naaşını taşıyan uçağın
pilotuyla konuştuk
Kimin cenazesini taşıyacağımı Urfa'da öğrendim
Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin hayatı, eserleri, dâvâsı ile ilgili araştırma ve çalışmalarımız devam ediyor.
İlmî ve şahsî kişiliği ile uğraşırken, onun dirisine ve ölüsüne yapılan muâmeleleri ve sebeplerini de hür bir ortamda araştırılıp açığa çıkarılmasını istiyoruz. Bu bakımdan ölümünden sonra yapılan muamelelere de tarafsız bir gözle bakmak için sevenlerine ve kamuoyuna kaynağından bilgileri aktarmaya devam ediyoruz.
Tabutunu Urfa’dan Afyon’a taşıyan dört kişilik mürettebattan hâlen hayatta olan ikinci kişiyi de bulup, hadiseyi, bizzat canlı şahidi olan pilot Ahmet Kırlay’la konuştuk.
Hâlen emekli olup İzmir’de yaşayan; 1960 tarihinde TSK Hava Komutanlığında kullanılan “C 47” nakliye uçağında pilot olarak görev yapan Ahmet Kırlay’ın ismini, 17 Temmuz 2005 tarihli Yeni Asya gazetesinde röportajını yayınladığımız Bursalı emekli astsubay, aynı uçakta teknisyen olan Kadir Özkartal’ın hatıralarından öğrenmiştim. O röportajda; Kadir Özkartal, uçakta dört kişi olduklarını söylemiş ve sadece İzmir’de ikamet eden Ahmet Kırlay’ın ismini bize vermişti.
Dört seneden beri çeşitli vesilelerle İzmir’e geldiğimde evine ve kaldığı sosyal tesislere telefonla ulaşmamıza rağmen çeşitli sebeplerden bir türlü buluşamamıştık. Nihayet 16 Kasım 2009 Pazartesi günü kendisini bulduk. Ahmet Kırlay’ın adresini tesbit ettikten sonra yanıma İzmir’de ikamet eden ve yakın arkadaşlarımızdan olan Cihat Cantürk ve Erol İnce Beyleri de alarak birlikte ikamet yerine gidip, tarihe mâl olmuş bu önemli hatıraları canlı şahidinden dinleyip kayıt altına aldık.
Emekli Pilot Ahmet Kırlay 88 yaşında olmasına rağmen, çalıştığı dönemdeki bütün komutan ve görevli personelin isimlerini, soy isimlerini ve memleketlerini gayet iyi biliyor maşallah. Uçağın dört personelinden hava pilotu albay Abdullah Öztürk’ün vefat ettiğini bildiren Ahmet Kırlay’ın, o günkü telsiz görevlisi Nureddin Öztürk’ün yaşayıp yaşamadığını bilmediğini ve memleketini de söylüyor. Onu da araştırıyoruz. Sağ ise ona da ulaşacağız İnşallah.
Kırlay’a, Kadir Özkartal’ın hâlâ sağ ve Bursa’da olduğunu, Mart 2005 yılında evinde kendisini ziyaret edip bu konuda detaylı bilgi alıp Yeni Asya gazetesinde yayınladığımızı söyleyince de bundan son derece memnun oluyor. Kendisinin ismini de Kadir Özkartal’dan aldığımızı ve dört yıldır kendisini bulmaya çalıştığımızı söyleyerek, sorularımıza geçiyoruz.
Ahmet Kırlay, eşini dört yıl önce kaybetmiş. Bir kızı, bir de oğlu var. Oğlu da sivil pilot olarak bir şirkette çalışıyor. Kızı emekli öğretmen.
Bediüzzaman’ın naaşının nakli konusunda şimdiye kadar kendisine sadece 1975 veya 76 yıllarında Fehmi Koru gelmiş. Bu konuda bir mülâkat yapmış. Kırlay: “Fehmi Koru ‘Halk arasında, Said Nursî’nin cesedinin uçaktan Kıbrıs açıklarında denize atıldığı söylentisi var. Bu konuda ne dersiniz?’ diye bana geldi. Ben de bildiklerimi konuştum. Ses kayıtlarımı almıştı” diyor.
Emekli Pilot Ahmet Kırlay’a bugün Said Nursî’nin kitaplarının 50’ye yakın dile tercüme edildiğini, bu konuda Türkiye’de ve dünyada bu büyük âlim ve eserleri hakkında şimdiye kadar bine yakın konferans, sempozyum, anma toplantısı, seminer, panel yapıldığını ve bu ilginin artarak bütün dünyada devam ettiğini söylüyoruz.
Ayrıca; kendisinin bahtiyar ve mutlu bir insan olduğunu, böyle değerli bir zatın tabutunu naklettiğini belirtiyoruz. Tebrik ve takdirlerimizi bildiriyoruz. Hatta Kadir Özkartal’ın 1957 yılında Risâle-i Nurları okuduğunu ve istifade ettiğini belirtiyoruz. O da bunu hayretle ve takdirle karşılıyor ve arkasından kendisinin gece hayatı gibi gayr-ı meşrû bir hayatının olmadığını, sade bir hayat yaşadığını belirtiyor. Kendisine bir adet Yeni Asya gazetesi hediye edip, nâmı ve ünü dünyaya yayılan bir âlime son anda bile olsa hizmet etmenin onun hasenât sahifesine yazılacak bir iş olduğunu söylüyoruz.
ÖNEMLİ NOT: Röportajda, pilot Ahmet Kırlay, Abdülmecid Nursî’nin, ağabeyinin cenazesinin nakli için Urfa Belediyesi’ne dilekçe verdiğini beyan ediyor. Tabiî o, duyduğunu söylüyor. Fakat bu röportajdan iki gün sonra, değerli ilim adamı Manisalı İsmail Hakkı Hocamızla da-–Üstad Bediüzzaman’ı gördüğü için—bir röportaj yaptık. Onu da ileriki tarihlerde gazetemizde yayınlarız İnşaallah. Orada muhterem hocamız, bir soru üzerine Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin kardeşi Abdülmecid Nursî’yle sağlığında bizzat görüştüğünü ve Abdülmecid Nursî’nin bu olayla ilgili olarak: “o zamanın ihtilâlcilerinin, tabanca zoruyla Urfa Belediyesine ağabeyinin nakli için baskı yaparak dilekçe verdirttiklerini, Afyon’dan sonra kapalı bir askerî araçla gece cenazeyi defnetmek üzere askerlerin eşliğinde götürdüklerini, araç kapalı olduğu için hiçbir yeri göremeden gidip tekrar aynı yere geri bırakıldığını” üzülerek söylediğini beyan etti. Keyfiyeti okuyucuların takdir ve bilgilerine bırakıyorum.
Emekli Pilot Ahmet Kırlay’la, bahar havasını andıran güzel bir günde İzmir’de ikamet ettiği resmî sosyal tesislerin bahçesinde yaptığımız röportajı sizlere takdim ediyorum. Buyurun birlikte takip edelim.
Sizi tanıyalım. Adınız ve memleketiniz?
İsmim Ahmet Kırlay. 1921, Adapazarı doğumluyum. 1938 yılında Konya’da astsubay okuluna girdim. Normal astsubay olarak mezun oldum. 1943’te mezun oldum. Fakat o günkü komutanımız havacı personele ihtiyaç olduğunu söyleyince, yirmi kişi birden havacı olmak istedik ve hepimizi kabul ettiler. Bunun üzerine Konya’dan mezun olduktan sonra Eskişehir’de hava birliğine katıldım. Burada bölük komutanı Münir Baygın’ın nezaretinde hem okuyup hem de tek motorlu Alman uçaklarında uçuş eğitimi aldım. Ve 1943’te mezun olarak Hava Kuvvetlerine pilot olarak katıldım. Sonra Gazi Emir’e, 3. Tayyare Taburu’na tayin oldum. Orada iki-üç yıl kaldım. Daha sonra İstanbul Deniz Kuvvetlerine bağlı Yeşilköy hava üssüne tayin oldum. Orada da iki-üç yıl kaldıktan sonra tekrar İzmir Gazi Emir’e tayin oldum. Buradan da son olarak Diyarbakır Tümen İrtibat Kıtası komutanlığına tayin oldum. Tümen Kuvvet komutanı Mustafa Adaklı idi. Orada 1955 senesine kadar kaldım.
Bütün bu görevlerinizde aynı uçakları mı
kullandınız?
Evet, Diyarbakır’da tümende görev yapmaya başladım. Bu görevlerim sırasında hep “C 47” çift motorlu tayyareleri kullandım. Bu uçaklar ABD’den Marshall planına göre Türkiye’ye verilmişti.
Size 1960 yılında Kadir Özkartal’ın dediğine göre bir emir gelmiş. Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin naaşının Urfa’dan Afyon’a nakli için. O gün vazifeniz neydi? Bu olayı anlatır mısınız?
1960 senesinde Bediüzzaman öldüğünde Diyarbakır Tümen İrtibat Komutanlığı’nda pilot olarak bulunuyordum. Bize bir emir geldi. Uçağı hazırlayıp Urfa’ya doğru yola çıkacaktık
O gün uçakta sizin göreviniz neydi?
Ben Pilottum. Bir de Albay Abdullah Öztürk pilottu.
Uçağı hanginiz kullanıyordu?
Uçağı Abdullah Albayla ben münavebeli kullanıyorduk. Ama daha fazla ben kullanıyordum. Çünkü Etimesgut’ta ben bu uçaklar hakkında a’dan z’ye ne varsa çok iyi öğrenmiştim. Neyi nasıl yapacağım konusunu çok iyi bilen ihtisas sahibi birisiydim. O günkü diğer uçak personeli ise, pilot Albay Abdullah Öztürk, Teknisyen Kadir Özkartal ve Telsizci Nureddin Özçelik idi.
1960 senesinin Temmuz ayında size verilen o
emri kimin verdiğini ve mahiyetini kesin olarak hatırlıyor musunuz? Neydi o emir ve nasıl hareket ettiniz, neler yaptınız?
Evet, bu emir üzerine; o gün Diyarbakır’dan kalkıp ilk önce Konya’ya indik. Oradan Said Nursî’nin Kardeşi Abdülmecid Nursî’yi alıp Ankara’ya geçtik.
Bu emri kimden aldınız?
Emri veren o zamanki Güneydoğu İlleri Sıkıyönetim Komutanı olan Tuğgeneral Cemal Tural’dı. Bu şahıs, daha sonra Genel Kurmay Başkanı olmuştu. Diyarbakır’dan itibaren yanımızdaydı.
Uçaktayken size başka emir verdi mi? Veya
konuştu mu?
Hayır. Hiçbir şey konuşmadık.
Tarihi tam olarak hatırlıyor musunuz?
Tarih olarak 1960 senesinin Temmuz ayıydı. Ama gününü tam olarak hatırlayamıyorum.
Rotanız neresiydi?
İlk önce Diyarbakır’dan kalkarak Konya’ya indik. Konya’dan Abdülmecid Nursî’yi de alıp Ankara’ya indik.
Niye Ankara’ya indiniz?
Çünkü Güneydoğu İlleri Sıkıyönetim Komutanı Tuğğeneral Cemal Tural bizimleydi. Emirleri o veriyordu. Konya’ya, Ankara’ya inince, bize: “Yemeğinizi yiyin ve uçaktan ayrılmayın. Ben İçişleri Bakanlığı’na gidip hemen geri geleceğim. Beni bekleyin” dedi. Biz de aynısını yaptık. Biraz sonra geldi, birlikte havalandık ve doğru oradan da Urfa’ya kadar geldik. Biz cenazeyi alıp Afyon’a getirdik. Cemal Tural oradan Diyarbakır’a döndü.
Siz kimin cenazesini taşıyacağınızı ve nereye
gideceğinizi tam olarak biliyor muydunuz?
İlk önce bilmiyorduk. Fakat Konya’ya gelip Abdülmecid Nursî’yi alınca Urfa’ya gideceğimizi öğrendik. Telsizci ve teknik eleman bize bu konuda yardımcı oluyordu.
Abdülmecid Nursî’yi Konya’dan alınca yeni bir bilgi öğrendiniz mi?
Bize Konya’da Abdülmecid Nursî’nin Şanlıurfa Belediyesine ağabeyinin mezarının kendisinin bulunduğu yakın bir ile nakli için dilekçe verdiği söylendi. Ben ise şahsen cenazenin Bolvadin’e defnedileceğini sanıyordum. Ama bu benim şahsî düşüncemdi ve sadece tahmindi. Bu konuda hiçbir kimseden bir şey duymadım.
Sonra ne oldu?
Urfa’ya inince Cemal Tural uçaktan ayrıldı ve Diyarbakır’a geri döndü. Biz ise tabutu cenaze arabasından aldık. Uçağa koyup Afyon’a getirdik. Orada da cenaze yine bir cenaze arabasına konuldu. Biz de hemen uçakla Diyarbakır’a geri üssümüze döndük.
Ben cenazenin Emirdağ veya Bolvadin’e konulacağını zannetmiştim. Bediüzzaman oralarda yaşadığı için. Fakat daha sonra Fehmi Koru benimle 1975 yılında bir mülâkat yaptı. O zaman kendisinden Isparta’ya defnedildiğini öğrendim.
Kadir Özkartal uçuşun gizli olduğunu,
havalandıktan sonra zarfı açıp rotayı o zaman bileceksiniz denildiğini, sabah erken Urfa’dan kalktığınızı, sonra Afyon’a vardığınızı, tabutu orada teslim ettikten sonra geri Diyarbakır’a döndüğünüzü, tabutu taşırken saydam bir suyun sızdığını ve güzel bir koku olduğunu söyledi. Bunlara ne dersiniz?
Doğrudur. Çünkü ben ve Abdullah Bey görevli pilot olarak sadece uçağı kullanıyorduk. Kadir Özkartal ve Nureddin Özçelik teknik eleman ve telsizci idiler. Uçağın rotasını onlar Ankara’yla temas kurarak bize bildiriyorlardı.
Siz ne zaman Said Nursî’nin cenazesini
taşıyacağını öğrendiniz?
Urfa’ya gelince öğrendik.
Said Nursî hakkında neler biliyorsunuz? Lehte, aleyhte bilginiz var mı?
Ben onun değerli bir din adamı olduğunu duyuyordum. Fakat devlet içerisinde dindarlara karşı bir hassasiyet var. Cumhuriyet gazetesi falan bu konuda aleyhte yayın yapıyorlardı. Oradan bir şeyler öğrendik.
Bize zaman ayırdığınız ve bu tarihî olayı ve güzel bilgileri bizimle paylaştığınız için çok teşekkür ediyoruz. Size hayırlı bir ömür diliyoruz.
Ben de teşekkür ediyorum. Başarılar diliyorum.
kaynak yeni asya..