Her ikisinin de farkınamevsimi geçtikten sonra vardık. Bilemedik gülün renginden
güzelliğinden
kokusundan. Ayıramadık aşkın sesini yüreğimizdeki diğer seslerden. Baskın çıktı gürültüler aşkın çağrısından. Gülü az olan ya da ona gerektiği kadar önem verilmeyen bir coğrafyada yaşadığımızdan mı bütün güller (çiçekler) aynı göründü gözümüze ve onun için de böyle oldu? Hepsinin aynı zamanda açtığını
tomurcuklandığını ve kokularının da aynı olduğunu sanır; gülle lâle
menekşeyle leylâk arasındaki farkları pek bilmezdik
Biz gülü geç tanıdıkaşkı geç anladık.
Hem zaten; leylâk kokaniğde kokan
gül kokan
erguvan kokan sokaklardan ne zaman geçtik ki? Kim elimizden tutup bizi bu sokaklara götürdü
kim bunları gösterdi ki bize? Kim kılavuzluk etti ki? Gerçi farkına varsalar da
kimin zamanı vardı ki bunlardan söz etmeye? Cihanı velveleye veren bu görüntüler; çoğu karla kapla taşra günlerinin ne kadarında bulunurdu ki.
Biz gülü geç tanıdıkaşkı geç anladık.
Hep beyaz gecelerdekış mehtabına karşı haykırdık acılarımızı. Dondurucu zemherilerde yeşile
çiçeğe
güle
ağaca hasret büyüdük. Gül büyütemedik koynumuzda
gül suyu yürümedi damarlarımızda. Gül büyütmenin ne demek olduğunu bilemedik. Gülden bir nefes alıp
güle bir nefes veremedik. Gülü ötelerde hayal edip
uzakları düşündük hep. Koparılmış bir gülün başında oturup
matemini çekemedik. Gül büyütenlere özgü bir hâlle hâllenemedik. Gülün kokusuyla sarhoş
gülün bakışıyla meyhoş olamadık; sitemimizi güle diyemedik. Güle benzetsek de bazı şeyleri
tam anlamıyla gülün ne olduğunu bilemedik. Sesimiz güle yetişmedi
elimiz güle ermedi
yüreğimizden kopup gelen hüzün meltemleri güle değmedi. Sokaklar acıyı serpti yüreğimize
dağlarda yankılandı sesimiz
dağlar hüznümüzü katmerleştirdi.
Biz gülü geç tanıdıkaşkı geç anladık.
Büyüdüğümüzdeaşkı az çok anlayacak çağa yaklaştığımızda
aşkın yakıcı elini yüreğimizin üstünde hissettiğimizde
aşk çoktan uzaktan bakar olmuş
ateşiyle yakar olmuştu bizi artık.
Günündezamanında bizim de içimizde bir yerlerde aşk vardı; aşkı anlamasak da aşkı duyabiliyorduk
aşkı okuyabiliyorduk kelimelerden. Aşk üzerine düşünmeyi bilmesek de
yüreğimizin kıpır kıpır etmesi bizde de bir şeylerin olduğunu
bize de aşktan bir nefes üflendiğini haber veriyordu.
Ne var kisevgi ırmağında yıkanarak hayatı sürdürmenin önemini kavrayamamıştık. Gelecekteki hayatımızda bunun ne derece önemli olduğunu
onu anlamaya çalışmanın
onunla bir kez bile birlikte olmanın
onun da bizi önemsemesinin hayatımızın akışını nasıl değiştireceğini hesap edememiştik. Hep korku
hep utanma ve hep içindekini demenin ayıp olduğu düşüncesi galip gelmişti. Gönlü gönle katıp
ıstırabı ıstırapla karıştıramamıştık. Belki de aşkın farkında olmayanların
aşka kötü gözle bakanların içinde
aşkın hiç farkında olmamak daha iyiydi.
En fecisien kötüsü de; yaşanmış farzedilen bir zaman dilimi geride kaldığında
acısı derinden hissedilen bu duyguya karşı koymaya çabalamak
artık böyle bir dünyada buna yer olmadığına
hele bundan sonra bunun yaşanamayacağına kendini inandırmaya çalışmak
Hele de böyle bir duyguyu hiç tanımayanadından bile haberdar olmayan biriyle bir ömrü paylaşmanın zorluğunu ve bununla birlikte aşkın gelip işte tam bu sırada sıkıştırmasının ne denli çekilmez bir azap olduğunu varın bir düşünün. Ve bir de hayatınıza müdahale edenler yüzünden bu hale düştüğünüz aklınıza geldikçe
çoluk çocuk etrafınızı sardıkça ve bu arada da; aşkı anlama
aşkı yorumlama yanınız geliştikçe
varın bir kez daha düşünün çekilenin ne boyutta bir azap olduğunu.
Biz gülü geç tanıdıkaşkı geç anladık.
Gülü vaktinde okuyamadık. Meramımızı gül yaprağına vaktinde yazamadık. Gül dalına bir buse konduramadık. Bülbülün iniltisine kulak veremedikdediklerini bilemedik
yâre bir gül yaprağı bile götüremedik. Gül hep ötemizde kaldı; bizse ona uzaktan bakakaldık. Gün geldi tanıyamadık. Ne gülü tanıdık
ne aşkı anladık. Bir gül bahçesinde olsak da; cahilliğimizden
bilgisizliğimizden
sezgisizliğimizden hep gidip dikenlere sarıldık. “Gülü seven dikenine katlanır.” deseler de
biz sadece dikenlerin kanattığı yerlere aldandık. Dikenler doldurdu dünyamızı
dikenler yok etti güle olan sevdamızı. Korktuk artık gülün yanına varmaya
korktuk gülden terazi tutmaya
korktuk gülü koklamaya. Gül bizden ırağa gitti
biz gülden ırağa