Kabirde İlk Gece!!
[GVIDEO]-8310363934648694368&ei[/GVIDEO]Kapı açılmış Ahmet ve melekler içeriye girmişlerdi. Şimdi kendisi de o ilk komşusu gibi rahatlıkla uçabiliyordu. Ruhu yeni hayata ayak uydurmuştu. Göklerin çeşitli katlarında meleklerle geziyor ve etrafı temaşa ediyordu. İlk soruya cevap veremediği anları hatırladı birden ve tekrar ürperdi. Ama asıl ürperti biraz sonra tüm ruhunu saracaktı. Bundan habersiz meleklerle yükselmeye devam ediyordu.
İşte az sonra cehennemin alev lavlarının kapladığı kızıllığın gölgesine gelmişlerdi. Sırat köprüsü uzun ince bir şerit halinde cennete doğru götüren bir geçit şeklinde önlerinde uzanıyordu. Ahmet’in yüreği o köprüsü kazasız belasız geçmenin heyecanıyla doluydu. Ancak sırat köprüsünün üstünde cehennemin kapısında öyle sert bakışlı bir melek duruyordu ki Ahmet onu görünce birden meleklerin arkasına saklandı.
-Çık çık ortayadiye melekler Ahmet’in ruhunu Malik’in önüne getirdiler. Malik öylesine sert duruyordu ki bakışları bile görenlerin korkması için yeterliydi. Bununla birlikte onun emrinde bulunan ve cehennem muhafızlığını üstlenmiş on dokuz zebani de en az onun kadar şiddetli duruyordu. Çünkü görevleri suçluları cezalarıyla baş başa bırakmak ve onları azap mahalline sevk ederek onların üzerinde bekçilik yapmaktı. Suçlulara karşı merhamet ise meleklerin işi değildi. Onların görevi sadece ve sadece emredildikleri işi yapmaktı.
Ahmet etrafına baktı ve Malik’le birlikte zebanilerin oluşturduğu güçlü bir kuvvetin cehennemin girişinde bir bent oluşturduğunu gördü. Malik cehennem hakkında bilgi vermeye başladığında Ahmet zangır zangır titremeye başladı. Öyle dehşetli bir sesi vardı ki duyguları olan varlıkların etkilenmemesi mümkün değildi.
-Cehennemin yedi kapısı vardır. Bu kapıların her biri yeni bir kata açılır ve derece derece artan azabın şiddetlenerek inkârcıların ve günahkârların bedenlerinde bir acı feryada dönüşmesini sağlar. Atılan her gruba kendilerine gönderilen peygamber olup olmadığı sorulur. Böylece azabın kendilerine bir haksızlık değil de yaptıkları eylemlerinduygu ve düşüncelerin bir ürünü olduğunun farkına varırlar.Bunları söyledikten sonra cehennemim kapısını aralar.Kulakları değil
yürekleri değil
ruhları en küçük zerrelerine kadar paramparça eden bir uğultu
bir homurtu duyuldu. Dehşet bir kaynama sesi geldi. En şiddetli yanardağın bir serçe ötüşü kadar masum kaldığı bir felaket sayhası yankılanır.
Ahmet birden kendisini kilometrelerce uzakta buldu. Sesin rüzgarı bile onu yerinden sökülen bir ağaç kütüğü gibi uzaklara sürüklemişti. Silkelendi ve kendine gelmeye çalıştı. Bu sırada sırat köprüsünden açılan cehennem kapısından gruplar halinde insanların zebanilerin gözetiminde girdiğini gördü. Haykırışlar yürek dağlıyordu ama ne zebaniler ne de Malik bu feryat ve acı sızlanışlara aldırmıyordu. Ahmet bir grubun cehenneme atılırken zebanilerin sorusuna verdikleri cevaba kulak kabarttı;“Biz namaz kılanlardan değildikyoksulu doyurmuyorduk
bâtıla dalanlarla birlikte dalıyorduk
ceza gününü de yalan sayıyorduk. Sonunda bize ölüm geldi çattı.” Kendi kendine konuşmaya başladı; “Aman Allah’ım sana şükürler olsun. Ya ben de namaz kılmayanlardan
yoksulu
fakiri
yetimi doyurmayanlardan olsaydım. Hele hle bu günün gelmeyeceğini söyleseydim ne olacaktı acaba? Bu Malik’in elinden kurtulmak mümkün değil kurtulamazdım. Hele baksana şunun asabi duruşuna ve hiddetine!”
Bu sırada cehennemin fokurdayan kaynama sesinin yankısı içine atılanları büyük bir şevkle karşılıyordu. Sanki daha yok mu dercesine yeni gelenleri gözetliyordu.
MalikAhmet’in içinden geçenleri hissederek ona yöneldi. Ahmet
uzun ince bir yol şeklinde giden sırat köprüsüne ilerlemek istedi ancak zebanilerin kanatlarını açarak önüne engel olmasından dolayı bir yere kıpırdayamadı. Malik;
-Sen cehennemi merak ediyor musun? Sana katları bir bir gezdirelim mi ne dersin?
Ahmet’in korkudan açılan gözleri birden sevinç gülüne döndü. Bu teklifi kabul ediş anlamına geliyordu. Çünkü Malik’in karşısında konuşacak ne güç ne de cesaret bulamıyordu.
Malik cehennemin kapısına geldi. Ahmet’in elinden tuttu. Kanatlarıyla ruhunu mesh etti. Malik’in kanatlarınınruhunun üzerinde dolaşmasından sonra Ahmet birden kendisinde bir serinlik hissetti. Malik’in emriyle cehennemin kapısı açıldı. Zebaniler hazır kıta bekleyen askerler gibi kapının önünde duruyorlardı.
Sırat köprüsünün hemen girişinin yanından bir kapı açılmaya başladı. Ama öyle bir açılışı vardı ki çok büyük bir ejderhanın ağzından yayılan sıcak nefesin izah edilemeyecek kadar büyük orandaki sıcaklığını yayarak açılıyordu. İkindi kızıllığından ziyade bir yanardağın lavları püskürtmesiyle birlikte oluşan bir kızıllık etrafı kapladı. AhmetMalik’in gözetimde içeriye girdi. İlk kapı açılmıştı. Ahmet meraktan çatlayacaktı. Acaba cehennem nasıl bir yerdi?