658. Gönlün vasıflarını saysam aklın almaz.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'fllün
(c. III, 1342)
• Şu gönülde nasıl bir iş yurdun, nasıl bir tezgahın var? Şu gönülde ne putlar yontuyorsun? Ne putlar yapıyorsun?
• Bahar oldu, ekin zamanı geldi. Kimbilir sen şu gönüle neler ekiyorsun?
• Allah'ım sen zahirde, dışarda yücelik, üstünlük perdesi ile örtündün, ama şu gönülde apaçık meydandasın.
• Gönül göklerden de yüce, göklerden de geniş olmasaydı, şu gönül ata binip gökleri dolaşmazdı.
• Gönül pek büyük bir şehir olmasaydı, bir padişah oraya sığmazdı; o gönülde dolaşmazdı.
• Ey benim canım! Gönül şaşılacak büyük bir ormandır. Sen de bu gönül ormanında av emirisin. Sen orada neler avlayacaksın?
• Gönül denizinden binlerce dalgalar coşar, köpürür. Sen de bu gönül denizinde inciler elde edersin.
• Sustum. Artık gönül hakkında bir şey söylemeyeceğim. Çünkü gönlün vasıflarını saysam, aklın almaz, gönül senin düşüncene sığmaz.
"İbrahim Hakkı Erzurumî hazretleri de:
"Vasf-ı lisan seninledir, vasfedemem gönül seni
Nutk-ı beyan seninledir, vasfedemem gönül seni
Asl-ı cihansın ey gönül, vasla mekansın ey gönül'
Kevn n mekan seninledir, vasfedemem gönül seni" diye yazmışlardır. (Dîvan-ı Hakkı s. 181)