507. Bilmiyorum ki ben benden, kendimden kurtulup nerelere gideyim?
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. II, 1074)
• Sevgili bir şeye kızdı da acı sözler söylemeye başladı. Bilmiyorum ki nereye kaçayım? Yokluk aleminden "Haydi kalkın" diye feryadlar gelmeye başladı. Ben nerelere gideyim?
• Kapıda yüz binlerce şule, alev, yüzbinlerce meşale var. Kapıdaki kimdir, kapıyı kim çalıyor? Kapıyı çalan benim, başkası değil. Ben kendi kapımı calıyorum ama ben nerelere gideyim? Ben beni arıyorum.
• İçeriden "Kapıdaki kimdir?" diyen de benim, kapıdan gidip halkayı çalan da ben! Bilmiyorum ki ben, benden kurtulup nerelere gideyim?
"Mesnevi'nin V. cildinin 668-670 numaralı beyitleri aynı konuyu beyan buyurmaktadır:
'Yaşadıkça, kanım damarlarımda dolaştıkça, kendimden kaçıyorum. Çünkü insanın kendinden kaçması kolay değildir. Başkasından kaçan, ondan kurtulunca rahatlar, bir yerde karar eder. Halbuki benim düşmanım da benim, benden kaçan da ben! Şu halde kıyamete kadar kaçmam gerek. Çünkü kaçarken kendimi de beraber götürüyorum, kendimden nasıl kurtulabilirim ki?"
• Kim beni iki gördü ise, ikiye ayrılmış sandı ise kahrından çatladı, ikiye bölündü. Eğer ben iki değil bir isem, ben hem suyum hem de yağ, ben, birbiri ile anlaşamayan, barışamayan, bir bedende yaşayan iki kişiyim.
• Ben nasıl bir olabilirim ki? Saçlarım binlerce karanlıklar diyarı. Fakat nasıl iki olabilirim ki? Karanlık gecelerde parlayıp duran ay gibi meydandayım. Ben kendimi bırakarak nerelere gidebilirim?
• Sen beni bir kumaş hırsızı gibi ne zamana kadar evin etrafında arayıp duracaksın? Halbuki hırsız evin dışında değil içinde, ve pencereden başını çıkarmada. Ben nerelere kaçayım bilmem ki?
• Bu kafesin her deliğinden başımı çıkarmadayım. Buluşma yurduna doğru kanat açıp uçmadayım. Ben nerelere gideyim?
• Bedenim bu kafesin içinde sevdalara düştü, yandı, yakıldı, fakat başım her an bu kafesten dışarılarda bulunuyor. Ben nerelere kaçayım bilmem ki?