345. Aşık ile ma'şüku ayırdetmek çok zordur.
Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilün
(c. 11, 790)
• Yeryüzünde aşk medresesi açıldığından beri, sevenle sevilenin aşık ile maşukun arasındaki fark kadar zor bir mesele ortaya çıkmadı.
• Hekimlerin başvurdukları kıyastan başka yollar var ama, meseleyi çözmeye yarayan bu yollar, fıkıh bilgisi bilene de kapalı, hekime de kapalı, yıldızlarla uğraşan müneccime de kapalı.
• 0 şekilde de, bu şekilde de, çeşitli zamanlarda nice derin bilginler, nice keskin zekalı kişiler, bu konuyla meşgul oldular, fikirler ortaya attılar. Mübahaselere giriştiler, birbirleriyle çeliştiler, fakat hakîkate ulaşamadılar.
• Aşık ile ma'şükun yani sevenle sevilenin arasında bir çok farkların bulunduğundan bahsettiler, fakat hepsinin de yolları bağlandı. Camiye gittiler, bu bir türlü halledemedikleri meselenin gönüllerine duyurulması için Allah'a yalvardılar.
• însanın fikri mahduttur, sınırlıdır. Halbuki yaratanın ise hududu yok, sonu yok; işte bu yüzdendir ki, düşünceleri mahdut olan insan, hudutsuz olan, sonsuz olan büyük varlıkta yok oldu gitti. Damla denize düştü, yok oldu.
• Hakk'ta yok oluş, bir çeşit mest oluştur. Yok oluşun arkasında mutlaka bir kendine geliş vardır. Gölge ne kadar uzarsa uzasın, sonunda güneş vardır.
• "Gökler, sağ elinde dürülmüştür!" ayetinin sırrı, bu hakîkatin dille anlatılamamasındandır. Çünkü böyle bir nüktenin ispatı, varlığını yok bilmekle, yok etmekle olur.
" Zümer Suresi, 39/67. "ayete işaret var.
• Bu söz, varlığın teferruatıdır, yokluğa perdedir. Bir şey örtülü olduğu takdirde onu açıkça göstermeye imkan yoktur.
• Sen ne reddedilenden kaçıyorsun, ne kabul edilenden kurtuluyorsun; bırak ; bu işi; bu iş ne bahse sığar, ne de nağmeye
" Abdurrahman Camî (=Molla Camî) hazretleri bir beyitlerinde:
"Kendi hüsnün hüblar şeklinde peyda eyledin,
Çeşm-i aşıktan dönüp sonra temaşa eyledin
(AIlah'ım kendi güzelliğini güzellere verdin, sonra aşığın gözüne girdin, kendi güzelliğiniseyrediyorsun.) demiştir.