“Sizi boş yere (abes olarak) yarattığımızı ve
sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?”
Mü’minun, 115
Damlalar birbirleriyle yarışıyor, sanki denize kavuşmak için. Kim kavuşmak istemez ki aslına?
Lakin kimi toprağa, kimi taşa; kimi de ancak denize düşüyor.
Denizse çırpınıyor sanki göğe uzanmak için…
Dalgalar havada kapıyor damlaları, kurtarmak istercesine acele acele…
Her dalga yukarı yukarı sıçrıyor ve denize vuruyor başını her dönüşte…
Her yaratılmış o “gerçek gün”ü bekliyor…
Her varoluş, o “gerçek gün”e çevirdi varlığını…
Bir insan unuttu sadece…
İnsan gaflette gerçekten!..
Bak gök de çatlıyor, haykırıyor korkusundan yine…
Topraksa iyice hareketlendi, heyecandan titriyor, sallanıyor her yanı…
“İnsanlara hesapları yaklaştı. Onlarsa hala bundan gafletle yan çizip duruyorlar.”
Enbiya, 1
Geriye bir insan kalıyor “cahil”, bir insan “zalim”…
Ölüler bile yerlerinden fırlayacakları o günü beklemede de dirilerin haberi yok sanki hiçbir çırpınıştan…
Rüzgarsa insanlara ibretlik, denizin yüzüne vuruyor da vuruyor!
Ne olacak dağların ayaklandığı gün?
Deniz nereye kaçacak, gök nereye tutunacak, toprak içini nereye boşaltacak?!...
İnsan nereye sığınacak?..
Üşüdüm iyice; nefsimin hakkı, arkadaşımın hakkı, rızıklandığım denizin, soluduğum havanın hakkı…
Kim, nasıl verecek hesabı?
Kim nasıl yaşıyor hayatı, bu “hesab”ı hesap ederek?!..
Burnumun ucu sızlıyor korkudan mı, soğuktan mı bilmem!
Bütün bu halleri yaradan, varlığın ve yokluğun Sahibi; merhametin de, sevginin de, affın da sahibi…
Zatında, fiilerinde ve sıfatlarında tek olan, vahdaniyetin sahibi olan Rab’de kurtuluş…
“Öyle ise siz Beni zikredin, Ben de sizi zikredeyim. Bir de Bana (zikir ile) şükredin.
(Sakın ola ki) Bana küfran-ı nimet (nankörlük) etmeyin!..
Bakara, 152