***
DIŞARDA
Points: 25.810, Level: 96
Level completed: 46%,
Points required for next Level: 540
Overall activity: 0%
Achievements


Cevap: Kuran'da Tarif Edilen Mümin
Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 256)
Nitekim Kuran'da yalnızca Allah'a kulluk etmeye davet eden Peygamberlerin özgürleştirici ve "zincirlerden kurtarıcı" özelliği şöyle bildirilmiştir:
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. (A'raf Suresi, 157)
Bir başka ayette ise Allah, müminleri şöyle tarif eder:
Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çokca zikreden erkekler ve (Allah'ı çokca) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır. (Ahzab Suresi, 35)
Müminin Allah'la içli ve yakın bir bağlantısı vardır. Allah onun tek dostu, tek yardımcısıdır. Kuran'da Hz. İbrahim'in Allah'la olan yakın bağlantısı Müslümanlara örnek olması için şöyle anlatılır:
(İbrahim) Dedi ki: 'Şimdi, neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü? Hem siz, hem de eski atalarınız? İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç. Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur; bana yediren ve içiren O'dur; hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur; beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur, din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;
Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat; sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver. Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl, babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır. Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme, malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde." (Şuara Suresi, 75-88)
Kuran'da yalnızca Allah'a kulluk etmenin rahatlığını yaşayan mümin ile, Allah'a sayısız ortaklar kılan, sayısız ilaha kulluk eden kişinin örneği de şöyle tarif edilmiştir:
Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah'ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar. (Zümer Suresi, 29)
Müminin en büyük özelliklerinden biri de kibirden, kendini beğenmekten, diğer bir deyişle kendini ilahlaştırmaktan kurtulmuş olmasıdır. Bu sayede Allah'a sığınmayı öğrenmiştir. Kendini beğenmediği için, kendi içinde sıkışıp kalmaz, kendini sürekli geliştirir. Kuran'daki mümin tanımına her gün biraz daha yaklaşma çabası içindedir. Tevazusu tüm hareketlerine yansır. Allah tevazulu kullarını bir ayetinde şöyle örnek vermektedir:
O Rahman'ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendilerine muhatap oldukları zaman da 'selam' derler. (Furkan Suresi, 63)
Allah'tan yüz çevirenlerin ise en büyük yanılgısı kendi aklını beğenmek, kibirlenmek, adeta kendini ilahlaştırmaktır. Kuran'da, vicdanı, doğruları gördüğü ve kabul ettiği halde kibiri nedeniyle büyüklenen ve doğrulardan kaçan insanlardan şöyle söz edilmiştir:
Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler. Artık sen, bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak. (Neml Suresi, 14)
Kibirli insanların inkar etmeleri ve doğru yoldan sapmalarının aksine, müminin hayatı Allah'ın kendisine yüklediği sorumluluğu yerine getirme çabası ile geçer. Müminin karşısına çıkacak en önemli engel ise kendi nefsidir. Kuran'da nefsin kötülüğe çağıran yönü şöyle haber verilmiştir:
Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir. (Yusuf Suresi, 53)
Müminin hayatı kendisine kötülüğü emreden nefsi ve kendi içinde taşıdığı bu yanıyla mücadele ile geçer. Mümin, her zaman için Allah'ın rızasına karşı, kendisine olmadık alternatifler öneren nefsine karşı koyar. Onu, korku, bıkkınlık, ümitsizlik, gevşeklik gibi çeşitli engelleri kullanarak yolundan döndürmeye çalışan nefsini, şevkle, azimle, cesaretle, sabırla yener. Yolundan asla dönmez, çünkü bu yol onun tek dostu, tek yardımcısı ve tek dayanağı olan Allah'ın yoludur.
Elbette müminin mücadelesi kendi nefsi ile sınırlı kalmaz. Kuran'da doğrudan veya dolaylı olarak çok sık bahsedilen bir konu vardır: İyiliği emretme ve kötülükten sakındırma.
Mümin Kuran ayetlerinde de bildirildiği üzere, Allah'ın yeryüzündeki halifesidir; yeryüzü ona emanet edilmiştir. İnsanları Allah'ın yolundan alıkoyanlara, onlara baskı ve zulüm uygulayanlara karşı büyük bir fikri mücadele yürütecektir, çünkü bu, ona Kuran'da bildirilen bir sorumluluktur.
Ancak, Kuran ahlakına bağlı insanların yön verdiği bir toplum gerçek adaleti ve doğruluğu yaşayabilir. Mümin, Allah'ın rızası için yaşayan, insanlar arasında adaleti koruyan, onları doğruya yönelten kişidir. Müminler, üstlendikleri sorumluluk ne kadar büyük olursa olsun Allah'ın öğrettiği ahlaktan asla taviz vermezler. Onların bu özellikleri Kuran'da şöyle bildirilir:
Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, ma'rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir. (Hac Suresi, 41)
Allah'tan korkmayan insanlar ise ne göreve gelirlerse gelsinler şahsi menfaatleri peşinde koşar, makam, şöhret, mal, mülk elde etme yarışına girerler. Bu yüzden böyle insanların söz sahibi olduğu bir toplum yaşantısında hiçbir zaman gerçek manada huzur ve mutluluk oluşamaz.
Müminler ise her şartta insanları kötülüklerden sakındırmak, onları güzel davranışlara teşvik etmek, onlara örnek olmak ve iyiliği "emretmek" için büyük bir çaba gösterirler. Bu çabalarında asla gevşeklik de göstermezler. Kuran'da, müminlerin sarsılmaz karakteri şöyle anlatılır:
Nice Peygamberle birlikte birçok Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever. Onların söyledikleri: "Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı sağlamlaştır ve bize kafirler topluluğuna karşı yardım et" demelerinden başka bir şey değildi. Böylece Allah, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever. (Al-i İmran Suresi, 146-149)