Aşkıyla yüzleşip de içinden sağ salim çıkamayınca bu kez aşkın kavram olarak kusurlu olduğuna
karar verdi. Yaradılışından mücrimdi aşk duygusu. Neticede aşkı yalanlamaktan
başka varlık hükmü kalmıyordu.
Ama aşk yalanlanınca da geriye bir tek karanlık kalıyordu.Oysa karanlığa tahammülü yoktu Elif'in.
Karanlık bir oturursa yüreğinin orta yerine, ona yaşamak kalmazdı.
Acıydı karanlılğın taşınması, taşınamayan yine de aşkın acısı olsundu.
Acıyla savrulduğunda iki değirmen taşı arasındaki buğday tanesine benzedi en fazla.
Savunmasız.
İki büklüm savrulurken bile isyansız.
Kimi coşkun azgın atıp duran bir ana damar kesiği, kimi bir taşın kanaması gibi ağır ve sessiz,
kanadı durdu.
Bir karar tutturamadı, kalbi sormuyor ki! Bir o duyguya gitti bir bu duyguya geldi. Kimi nefret etti kimi
yeni baştan sevdi.
Halden hale geçti.
Şekilden şekile girdi.
Aşk onu da kendisine benzetti.
....
Nazan Bekiroğlu-Cam Irmağı Taş Gemi "Be"