2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: Gecemizi Aydınlatan Işık: Teheccüd Namazı

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Gecemizi Aydınlatan Işık: Teheccüd Namazı



    Teheccüd namazı, nimetlere karşı büyük bir şükür, kabir ve cehennem azabına karşı bir zırhtır. Gece namazı, Allah’ın sevgisini kazandırır, insanı faziletli kılar; manevî zevklerin kaynağıdır, acı ve felaketlerden korur, bedenin şifasıdır, ruhî ve kalbî terakkiye vesiledir. Bediüzzaman Hazretleri’nin ifadesiyle, “Kabir gecesinde ve berzah karanlığında ne kadar lüzumlu bir ışık”tır.

    Abdullah bin Ömer (r.a.) gençlik yıllarında geceyi mescitte geçirir ve orada uyurdu. Bir gece rüyasında iki melek onu yakalayarak cehenneme götürdüler. Cehennem kuyu duvarı gibi taşla örülmüş olarak görünüyordu. İki boynuz gibi iki yanı vardı. Burada kendilerini yakından tanıdığı kimseleri de görmüştü. O anda:
    “Cehennemden Allah’a sığınırım” demeye başladı. O sırada yanına başka bir melek gelerek ona:
    “Korkma, sen buraya atılmayacaksın. Senin için tasa ve endişe yoktur” dedi.
    Abdullah bu rüyasını Resulullah’ın (s.a.v.) hanımı olan ablası Hz. Hafsa’ya (r.a.) anlattı. Hafsa validemiz de Resulullah’a (s.a.v.) aktarınca Efendimiz şöyle buyurdu:
    “Abdullah ne iyi adamdır. Keşke gecenin bir kısmında kalkıp da ibadet etmeyi âdet edinseydi.”
    Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) burada kast ettiği ibadet teheccüd namazıydı. Abdullah bin Ömer bunu öğrenince gecenin pek azında uyuyup kalan zamanını ibadetle geçirmeye başlamıştı.
    Ömrünün büyük bir kısmı mescitte, namazda ve secdede geçen İki Cihan Serveri (s.a.v.) geceleri ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Zaten ümmetine sünnet olan teheccüd namazı, Rabbimiz tarafından ona özel bir farz olarak emredilmişti:
    “Gecenin bir kısmında sana mahsus bir nafile olan teheccüd namazı kılmak üzere uyan, böylece Rabbin seni övülmüş bir makam olan en büyük şefaat makamına ulaştırır.” (İsra Suresi, 79)
    Peygamberimiz (s.a.v.) bu emri öylesine bir aşk ve şevkle yerine getiriyordu ki, onun namaza olan sevgisi, değerli hanımı Hz. Aişe validemizi bile hayrete düşürüyordu. Onun anlattığına göre, Efendimiz (s.a.v.) bir gece namazında ayakta ve rükûda sakalı ıslanıncaya kadar ağlamıştı. Secdede de ağlamayı sürdürmüş, gözyaşıyla yer ıslanmıştı. Bu hâli gören Aişe validemiz:
    “Ya Resulallah, Allah sizin geçmiş ve gelecek günahlarınızı bağışladığı halde niçin ibadet konusunda kendini bu kadar zorluyorsun” diye sorunca şu cevabı almıştı:
    “Ben Allah’ın bu mağfiretine karşı şükreden bir kul olmayayım mı?”


    Sahabe, teheccüdü asla terk etmezdi:

    Teheccüd namazı, nimetlere karşı büyük bir şükür, kabir ve cehennem azabına karşı bir zırhtır. Gece namazı, Allah’ın sevgisini kazandırır, insanı faziletli kılar, manevî zevklerin kaynağıdır, acı ve felâketlerden korur, bedenin şifasıdır, ruhî ve kalbî terakkiye vesiledir. Bediüzzaman Hazretleri’nin ifadesiyle, “Kabir gecesinde ve berzah karanlığında ne kadar lüzumlu bir ışık”tır.
    Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ibadet hayatını kendilerine rehber edinen sahabeler gece namazına da büyük önem verirlerdi. O kadar ki gece namazını, yolculuk, hastalık, savaş gibi ağır ve sıkıntılı durumlarda bile terk etmezlerdi. Bunu gösteren şöyle muhteşem bir hadise yaşanmıştı:
    Zâtü’r-Ri¬kâ Savaşı’nda, ordu istirahata çekilince Peygamberimiz (s.a.v.), Ammar bin Yasir (r.a.) ile Abbad bin Bişr’i (r.a.) nöbetle görevlendirdi.
    İkisi aralarında anlaşarak ilk bölümde Abbad’ın nöbet tutmasına karar verdiler. Bunun üzerine Ammar, kendi nöbeti gelinceye kadar arkadaşının yanında uyumaya başladı. Nöbete duran Abbad da çevrenin sakin olduğunu görünce vaktini değerlendirmek için gece namazına durdu.
    Abbad bin Bişr, gecenin sessizliğinin verdiği huzurla namaza kendini vermiş, bütün benliğiyle Allah’a ibadet etmenin hazzını yaşıyordu.
    Bu sırada bir müşrik, çok uzak mesafedeki karaltıyı görünce, yayına bir ok yerleştirdi ve bıraktı. Ok eliyle koymuş gibi, Hz. Abbad’ın vücuduna saplandı. Bu sırada Abbad, on bir sayfalık Kehf Suresi’nin ortalarına gelmişti. Eliyle oku çıkardı ve namaz kılmaya devam etti.
    Biraz bekleyen müşrik, önceki okun yerini bulmadığını sanarak Abbad’a ikinci okunu da fırlattı. İkinci ok da eliyle koymuş gibi namazda olan Abbad bin Bişr’e saplanmıştı.
    Abbad, bu oka da aldırmadan çıkardı ve namazına devam etti. Sanki atılan oklar onun vücuduna saplanmamış gibi huşu içinde namaz kılıyordu.
    Büyük bir öfkeye kapılan müşrik, bu okun da isabet etmediğini düşünerek üçüncü bir ok fırlattı. Üçüncü okun da eliyle koymuş gibi isabet ettiği Abbad bu oku da çıkardı. Bir müddet sonra arkadaşı uyandı. Müşrik, onların iki kişi olduk¬larını görünce kaçtı.
    Ammar, saplanan üç oku ve arkadaşından akan kanları görünce şaşkına dönmüştü:
    “Sübhanallah! Sana ilk oku atınca beni niye uyandırmadın” diye sordu. Hz. Abbad, yaptığından gayet memnun ve huzur dolu bir sesle şu ibretli cevabı verdi:
    “Öyle bir sure okuyordum ki kesmek istemedim. Eğer Resulullah’ın verdiği görevin aksamasından korkmasaydım, ölünceye kadar namaz kılmaya devam ederdim” dedi.
    Hz. Abbad’ın tavrı öyle bir namaz aşkıydı ki, saplanan oklara bir diken kadar bile değer vermemişti. İşte onlar namazdan böylesine zevk alır, haz duyarlardı.



    Gece ibadeti bir yıl farz kılınmıştı:


    Cenab-ı Hak, Müzzemmil Suresi’yle Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) ve bütün müminlere gece ibadetini bir yıl boyunca farz kılmıştı. Çünkü gece, sükûneti ve bir meşguliyetin olmayışı sebebiyle ruhî eğitim ve yükseliş için daha uygundu. Müminler müşriklerin tepkilerine ve işkencelerine, ancak gece ibadetindeki namaz ve dualarla karşı koyabiliyorlardı. Yine Bedir Savaşı’nın gecesinde sabaha kadar namaz kılıp dua eden Peygamberimiz (s.a.v.) bu benzersiz namazın mahiyeti sorulunca şu cevabı vermişti: “Bu namaz, ümit, korku ve yalvarma namazıdır.”
    Demek ki, başta İslâm davetçileri olmak üzere, zor imtihanlardan geçenler, olağanüstü sıkıntısı olanlar her şeyden önce geceleri teheccüd kılarak Allah’ın sonsuz hazinesinden istemeli, yardım ve desteğini talep etmelidir.
    Teheccüd, adeta sevenin ezelî ve ebedî Sevgili’siyle buluştuğu, O’nu tesbih ve tazim ettiği, derdini döktüğü, yardım istediği özel dakikalardır. Teheccüd namazı, maddî ve manevî sayısız dertlerle mahzun, birçok arzusu ve emeli bulunan, nihayetsiz ihtiyacı olan insana sunulan eşsiz bir hazinedir. Rabb’imizin hazinesinden istifade etmenin tek şartı, bir zahmet kalkıp abdest alıp o yüce dergâha yönelmektir.


    Ne zaman kalkmalı?:

    Teheccüd namazı, geceleyin bir müddet uyuduktan sonra kalkıp kılınır. Çünkü gece rahmet, mağfiret, feyiz ve bereketin coştuğu bir zaman dilimidir. Bir hadiste şöyle buyrulmuştur:
    “Gecenin (üçte ikisi geçip de) son üçte biri kaldığında Rabbimiz dünya semasına inerek (rahmetiyle tecelli ederek) buyurur ki: Hani bana kim dua eder ki, duasını kabul edeyim! Benden kim istekte bulunur ki, dileğini vereyim! Benden kim mağfiret diler ki, onu bağışlayayım!” (Buharî, Teheccüd: 14)
    İşte teheccüde kalkmak, Rabbimizin bu sorularına karşı, “Ya Rabbi, ben dua ediyorum. Ben istekte bulunuyorum. Ben mağfiret istiyorum” diyebilmektir. Bu hadisten anlıyoruz ki, teheccüd namazı kılarak kim ne isterse Rabbimiz onu verecektir. Dünya ve ahiret saadeti için tüm isteklerimizi sıralayabilir ve inşaallah onlara kavuşabiliriz. Bütün bu hazineler için yapacağımız tek şey, “istemek”tir.
    Teheccüdün vakti biraz uyuyup uyandıktan sonra başlayıp imsak vaktine kadar devam eder. En faziletlisi, gecenin son üçte biridir. Söz gelişi, sabah namazının vaktinin girdiği imsaktan bir müddet önce kalkıp teheccüdü kılmak, sonra bir müddet daha uyuyup güneş doğmadan sabah namazını kılmaya kalkmak mümkündür.
    Sahabe ve Allah dostlarının gece ibadeti uygulamaları çok farklıdır. Gecenin tümünü, yarısını veya son üçte birini ibadetle geçiren olmuştur. Bunlar içinde her gece yüz rekâttan bin rekâta kadar namaz kılanlar vardır.
    Gecenin feyizli anlarından birkaç dakika bile olsa yararlanmak büyük bir nimettir. Bunun için herhangi bir vakitte uyanıp iki rekât namaz kılmak bile güzeldir.

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 6.328, Level: 51
    Points: 6.328, Level: 51
    Level completed: 89%,
    Points required for next Level: 22
    Level completed: 89%, Points required for next Level: 22
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Ammar bin yasir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    mersin
    Mesajlar
    232
    Points
    6.328
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart

    birkaç sefer kıldım emin olu hiçbukadar tat almamıştım ama şimdi tembellik ediyom inşallah eksiksiz kılarız amin




Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •