Bırak bîçare feryâdı
Bırak bîçare feryâdı, belâdan; gel tevekkül kıl.


Zîrâ feryad belâ ender, hatâ ender belâdır; bil.





Belâ vereni buldunsa, atâ ender, safâ ender belâdır, bil.


Bırak feryâdı, şükür kıl; mânend-i belâbîl demâ keyfinden güler hep gül mül.





Ger bulmazsan, bütün dünya cefâ ender, fenâ ender hebâdır; bil.


Cihan dolu belâ başında varken, ne bağırırsın küçük bir belâdan; gel, tevekkül kıl.





Tevekkül ile, belâ yüzünde gül; tâ o da gülsün.


O, güldükçe küçülür; eder tebeddül.





Bil, ey hodgâm! Bu dünyada saadet, terk-i dünyada.


Hudâbîn isen, O kâfidir; bıraksan da, bütün eşya lehinde.





Ger hodbîn isen, helâkettir; ne yaparsan, bütün eşya aleyhinde.


Demek terki gerektir, her iki halde bu dünyada.





Terki demek, Hudâ mülkü, Onun izni, Onun nâmiyle bakmakta;


Ticaret istiyorsan ger, şu fânî ömrünü bâkîye tebdilde.





Eğer nefsine tâlip isen, çürüktür, hem temelsiz de;


Eğer âfâkı ister isen, fenâ damgası üstünde.





Demek değmez ki, alınsa; çürük maldır hep bu çarşıda.


Öyle ise geç; iyi mallar dizilmiş arkasında.