Ellerimizin büyük boşluğunda çırpınırken,
dilimiz acziyetle münacata dokunur: ''yar!''deriz...
içimizin ah'ları yankılanır gök kubbede.
Bir annenin bağrı kadar sıcak olur o an arz bize...
Kucakla bizi; annemizin ilk seni anlattığı gün tekerrür etsin zihnimizde;
hissedelim sevildiğimizi...
ağlarsak bilelim yaslanacak bir omzumuz olduğunu;
bilelim duanın yuvamız kadar sıcak olduğunu...
Ey er-Rahman olan Rabbim !...
Rahmetin öyle aşikar ki, içimizde gizlenmiş şirki dahi yüzümüze vurup bizi utandırmazsın;
setreylersin hatalarımızı, bağrına alırsın hatalarımızla bizi...
EL-Latif olan Rabbim !...
Lütfunla bizi ağırlarken alemde, her günün ahirinde şükrü söylet dilimize, ismini zikir kıl yürek dilimize...
Ey eL-Muktedir olan Rabbim !...
bileyelim kudretinin himayesinde bıçaklarımızı, içimizdeki Ruh'umuzu küstüren tüm kötülüklere karşı.
Uhuvvetin kasnağı oluşsun bağrımızda, kurtulalım vesveselerden; içimizin boşluğu aşk'ınla dolsun...
Ey eL-Vedud olan Rabbim !...
Sev bizi...
Çok sev...
Öyle ki, kıpır kıpır olsun içimiz; hissedince sevildiğimizi...
Öyle ki, diz çöküverelim muhabbetinin karşısında; seni sevmekten öte yol görünmesin bize;
Sen'den ziyade yar tanımasın yüreğimiz....
Diz çökelim yar!...
Önünde !...
Sadece senin önünde !...
Senin için !...
(alıntı)