***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Mutlu olmaya mahkûmsunuz!
Mutlu olmaya mahkûmsunuz!
Hepimiz kendi dünyamızda benzersiz mutluluk şatoları kurarız. Hayalimizi bir ucu asumana değen saadet kuleleri süsler. Yıllar geçer umutsuzluk ve kötümserlik orduları her yanımızı kuşatır. Birer birer ideallerimizden vazgeçeriz. Ufuklarımız kararmış, dönülmez bir yola girilmiş ve artık kurtuluş ümidi kalmamıştır. Hep suçlu, başkalarıdır. Karşı taraftır, çevredir, kaderdir. Ne yapalım, imtihan oluyoruzdur. Bu sabır ve tahammül imtihanını başarıyla geçersek müthiş bir makam kazanacağızdır.
Oysa ben aksini iddia ediyorum. Gerçekten problemi olanlara bir diyeceğim olamaz. Onlar elbette imtihan oluyor ve büyük sevap kazanıyorlar. Ama başkalarını suçlamadan önce kendimizi sorgulamayı niçin düşünmüyoruz? Bırakın geçimsizliğin ve mutsuzluğun sorumluluğunu başkasına atmayı. Önce kendinizi sorgulayın. Başka faktörleri inkâr etmiyorum. Ama en evvel sorumlu olduğumuz kişi, kendimiz değil miyiz?
Çok mutlu olduğuna inandığım bir çift vardı. Erkek çok güzel ve başarılı bir şirkete sahipti. Çok kazanıyordu. Bir gün eşinden yakındı. Çoktandır anlaşamadığını ve sık sık tartıştığını söyledi. Zaman zaman çok bağırıyor ve hatta vuruyormuş. “İşte şimdi olmadı” dedim. “Haklı olabilirsin. Ama önemli olan haklılığını, eşinin kabul etmesidir. Eğer o haksızlığına inanıyorsa, sen haklı olsan ve bütün dünyayı arkana alsan yine başarılı olamazsın.”
Ona, tanıştığı ilk günleri hatırlamasını önerdim. Evliliğinin ilk günlerinde yüreğinin nasıl kıpır kıpır attığını ve birbirlerini üzmemek için nasıl çırpındıklarını düşünmelerini istedim. “Şimdi bile onun tek koruyucusu sen değil misin? Bir tehlike söz konusu olsa canını siper etmez misin? Geçmişi hatırla ve onu tekrar sev. Hatalarına takılmak yerine, iyiliklerini düşün. Çünkü geçinmeye ve mutlu olmaya mahkûmsun” dedim.
Unutmayın: Olumsuz yaklaşım daima sizi haksız çıkarır. Haklı olsanız bile. Oysa hoşgörü ve olumlu yaklaşım, bir anda kar fırtınasını bahara çevirir. Mutluluk iksirini bizim ruhumuza ve kalbimize yerleşmiştir Yaratan. Onu kullanmayan biziz.
Boşanmak en sevimsiz helâl
Niçin evlendiğimizi düşünelim. İnanan bir insan için evlilik Peygamberimizin (a.s.m.) sünnetidir. Tavsiye eden odur. Evlenip çoğalmamızı istemiş ve bizim çokluğumuzla övüneceğini söylemiştir. Demek ki görevimiz, onun övünebileceği bir nesil yetiştirmektir. Ailemiz bir nevi okuldur. Burada yetişecekler, onun övünebileceği kadar nitelikli olmalıdır.
Yoksa evlilik, bizim gönül eğlendirme aracımız değildir. Rahat bir yuva, duyguların tatmini, ev işlerinde kolaylık, maddî geçim gibi noktalar sonraki hedeflerdir ve okul olma niteliğinin peşin birer ücretidir ancak. Peygamberimiz (a.s.m.) sürekli iyi geçinmeyi tavsiye etmiş ve kendisi de yaşamıştır. Kendisi asla boşanmamış, boşanmayı, “Allah'ın en sevimsiz gördüğü helâl” olarak nitelendirmiştir.
Eğer gerçekten objektif şartlar oluşmuşsa boşanabilirsiniz. Ama dikkat! Boşanmak, Allah'ın en sevmediği helâldir. Rabbimiz, bizim irademize karışmıyor, boşanmayı gerektiren şartlarda bizi geçinmeye zorlamıyor, ayrılığa izin veriyor. Ama bundan “hoşlanmıyor.”
İşte asıl mesele burada. Gerçek şartlar oluştuğunda bile boşanmak Rabbimizin hoşuna gitmemişse, ona sevimsiz gelirse, kişilere göre değişen göreceli gerekçelere dayanan tartışmalardan, küskünlüklerden hoşlanır mı hiç?
İster bey olun, ister hanım. Eğer evlenmişseniz, geçinmeye ve mutlu olmaya mahkûmsunuz. Çünkü Allah böyle istiyor. Hangimiz Ona sevimsiz gelen bir işi yapmaya cür'etkâr olabiliriz?
Geçinmek veya mutlu olmak, sizin için zor olabilir. Belki de imkânsızlığına inanıyor, “Artık böyle gelmiş böyle gider” diye düşünüyorsunuzdur.
Ama şu temel kuralda anlaşalım: Allah ve Resulü (a.s.m.) bizden geçim ve mutluluk istiyor; boşanma istemiyor. İşte bu büyük gaye uğruna her acıya dayanır, her fedâkârlığa katlanırsınız.
İkinci evlilikte mutluluk garanti mi?
Eğer evlenmişseniz, geçinmeye ve mutlu olmaya mahkûmsunuz. Hem boşansanız bile ikinci evliliğinizde kesinlikle mutlu olacağınızı garanti edebilir misiniz? ABD, boşanmanın en yoğun olduğu ülkelerden biri. Buradaki evlilerin yüzde 40’ı ilk eşinden boşanıyor. Bundan sonraki evliliklerinde daha tecrübeli ve başarılı olduklarını sanmayın. İkinci defa evlenenlerin yüzde 60’ı, üçüncü defa evlenenlerin de yüzde 75’i boşanarak yuvasını yıkıyor. Demek ki boşanmak her zaman çözüm değil.
Sonraki evliliğinizde mutlu bile olsanız, yıkılan yuvanın enkazından gelen hatıralar ya da geride kalan çocukların hüznü sizi mutsuz etmeyecek mi? Bunları göze alabilir misiniz?
Geride kalan çocuklarınız sizden bir parçadır. Onların yaban ellere gitmesine kalbiniz dayanabilecek mi? Her şey bir yana, sadece dünya tatlısı çocuklarınızdan hiç ayrılmamak ve onları üvey anne babanın eline bırakmamak için bile her türlü fedakârlığa katlanırsınız.
Üstelik fedakârlığı tek taraflı düşünmeyin. İkiniz de birbirinize katlanıyorsunuz. Herkes kendisini sever ve doğru olduğuna inanır. Sizin için o ne kadar çekilmezseki böyle tek taraflı değerlendirmelere her zaman itiraz ederimsiz de ona göre çekilmezsiniz.
Geçen bölümde Sokrat'ın olumlu davranışını anlattım. Belki de, “Allah hiç kimseyi Sokrat'ın durumuna düşürmesin” diyeceksiniz. Tarihin bize anlattığına göre eşi huysuzdu ve o sabrediyordu. Şimdi geçmişe gidip onları yargılayamam. Ama belki de, asıl sabırlı olan eşiydi. Belki de Sokrat'ın felsefik tartışmalar ve arkadaşlarıyla fazla zaman kaybedip kendisini ihmal ettiğini düşünüyordu. Bu varsayımların sonu gelmez. Ancak apaçık bir gerçek var: Eşler arasındaki tartışmalar, siyahla beyaz kadar net değildir.