AKDAĞMADENİ'NDE TURİZM
İlçemize bağlı bulunan bazı tarihi ve turistik mekanlar hakkında detaylı bilgiyi bu sayfada bulabilirsiniz.
MUŞALİ (BEHRAMŞAH) KALESİ
Akdağmadeni-Muşalikalesi köyünde köyün kuzeyinde bulunan yüksek bir tepe üzerinde kurulmuş, ufak bir kaledir. Gıyaseddin Keykavus (1237-1246) emirlerinden Necmed-din Bahramşah-ı Candar’a ait olan bu kale, tahminen XIII. Yüzyılın ilk yarısında yapıldığı sanılmaktadır. Yüksek kale duvarları moloz taş üzeri kesme taş kaplıdır. İçte bu taş dizileri tuğla gibi çaprazlama dizilerle sıralanarak zikzag duvar örtüsünü oluşturmaktadır. Batı ve Kuzey dış duvarlarda uzun dikdörtgen üç ufak burç vardır. Halen büyük bir bölümü ayakta kalan kale görülmeye değerdir.
AKDAĞMADENİ KİLİSESİ İlçenin Yeşildere (Tahmaz) Mahallesinde bulunan kilisenin 1862 tarihinde yapıldığı kitabeden anlaşılmaktadır. Ön cephesi kesme taş, diğer cepheleri kesme mermer taşlardan yapılmış olan kilisenin, ön kısmında yuvarlak kemerli giriş boşluğu bulunmaktadır. Kemerler ortadan iki adet yuvarlak, yanlarda ise iki adet köşeli taşlarla birbirine bağlanmıştır. Giriş kapısı yuvarlak kemer süslemeli ve kapı üzerinde 11, çerçeve altında 2 adet Grekçe kitabe mevcuttur. Kilisenin iç kısmı dikdörtgen planlı olup, tabanı taş döşemelidir. Kilisenin içerisinde kiliseyi doğu, batı doğrultusunda üç eşit parçaya bölen sekiz adet yuvarlak sütun bulunmaktadır. Sütunlar birbirlerine yuvarlak kemer ve ağaç hatıllarla bağlanmıştır. Kilisenin iç kısmındaki sıva üzerinde yer yer haç ve geometrik süslemeler gözükmektedir.
NİZAMOĞLU KONAĞI
Kültür ve Turizm Bakanlığınca Etnoğrafya Müzesi olarak hizmete sunulmak üzere 1979 yılında 4.000.000 TL’ye kamulaştırılmıştır. Müze ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün büyük gayretleri sonucunda onarımı Bakanlıkça tamamlatılmış 1985 yılı Nisan ayında Müze olarak ziyaretçilerin hizmetine sunulmuştur. Bina 1. sınıf Mimarlık örneklerinden birisidir. Başçavuşoğlu Camisi’nden 70 yıl sonra yapılmış olup 1871 tarihlidir. Bu yapı kuruluşu kadar içindeki duvar resimleriyle de ilgi çeken bir eserdir. Binanın kendisi bir müzedir. Yozgat’ın İstanbulluoğlu Mahallesi Emniyet Caddesi güzergâhında yer almaktadır. Meyilli bir araziye yerleştirilen yapıyı güney, batı ve kuzey taraftan eski büyük bahçeden arta kalan küçük bir bahçe çevirmektedir. Doğu cephesi ise sokağa bakmaktadır. İki katının da duvarları ağaç iskelet aralarına yerleştirilen ve doldurulan kiremit parçalarıyla örülmüş, üzerine sıva çekilmiştir. Taban ve Tavan ahşaptır. Evin zemin katındaki mekanla depo, mutfak ve hizmet odaları gibi kullanılmış olmalıdır.
AKDAĞMADENİ ÇALIŞKAN KÖYÜ ALİ ÇELEBİ TÜRBESİ
Köyün kuzeyinde her tarafa hakim bir kale (Muşallim Kalesi) ile batı eteğinde kurulmuş iki türbe bulunmaktadır. Bunlardan kaleye yakın olanı Ali Çelebi aşağıda olanı ise Mahmut Çelebi Türbesidir. Türbe içinde ve dışında birer mezar taşı vardır. Üzerindeki kitabelere göre türbe 871/1466 veya 875/1471 tarihleri arasında yapılmış olmalıdır. Her hangi bir sösleme unsuru yoktur.
ÇALIŞKAN KÖYÜ MAHMUT ÇELEBİ TÜRBESİ
Muşallim Kalesi’nin batısındaki iki türbeden aşağıda kalanı, kubbesi yıkık türbedir. Yukarısındaki Muşallimoğlu Ali Türbesi’nden farkı farklı yanı yoktur. Kubbesi ve üst kısmı yıkılmıştır. Türbe içindeki kırık mezar taşı üzerinde Kuran’ın 112. Suresi yazılıdır. Diğer ikisinde de merhumun adı ve ölüm tarihi yazılıdır. Büyük Emir Ali Çelebi’nin Oğlu Mahmut Çelebi’nin Oğlu Mahmut Çelebi Recep 882/1477 tarihinde yapılmış olabilir. Bu yapı Muşallim’in torunu Ali Çelebi’nin oğlu Mahmut Çelebi’ye aittir. Mezar odasının üzeri ardıç ağaçlarıyla kaplıdır.
ZİRAAT BANKASI BİNASI
Akdağmadeni İlçe merkezi Ahisavi Mahallesi’nde olup dış cephe süsleme elemanları bakımından önemli tescilli konaklardandır. Binanın kesin yapılış tarihi bilinmiyor. Binada kullanılan malzemeler İbrahim Ağa mahallesinde Rum kilisesinin enkazından faydalanılarak ilçenn zenginlerinden Faik Tatlıoğlu tarafından yaptırılmıştır. Ev ve misafirhane olarak kullanılmış, Faik Tatlıoğlunun ölümünden sonra mirasçılarından Ulvi Tatlıoğlu tarafından 1950 yıllarında T.C.Ziraat bankasına satılmıştır. Halen T.C.Ziraat Bankası Akdağmadeni şubesi olarak kullanılmaktadır.
ESKİ HAPİSHANE BİNASI Akdağmadeni Ahisavi Mahallesi’nde yer almaktadır. Tescillidir. Bina han olarak kullanılmış daha sonra hapishane haline getirilmiştir, bugün ise boş olarak durmaktadır. Ön cephesi kesme mermer taşlarla inşa edilmiştir. Süsleme elemanları yönünden dikkat çekmektedir. Yapılış tarihi bilinmiyor. Yaptıranın Gazarosun Hüseyin efendi olduğu söylenmektedir. Rumken Müslüman olmuş, tekrar Rum olarak mubadeleye tabi olarak gitmiştir. Çok zengin olduğu söylenen Gazarosun Hüseyin binayı kendi işlerinde kullanırmış.
ESKİ PTT BİNASI Akdağmadeni İlçe merkezi Ahisavi Mahallesi’ndedir. Dükkân olarak inşa edilen bu tescilli bina daha sonra PTT binası olarak hizmete girmiştir. Bilhassa ön cephe görünüşü itibariyle ender bir yapıdır. Binanın ana giriş kapısının sol bölümünde Osmanlıca 1216 sağ bölümünde 1719 tarihleri bulunmaktadır. Hangi amaçla yapıldığı ne olarak kullanıldığı bilinmiyor. Mübadeleden sonra hazineye geçmiştir. Şimdi ise belediye tarafından kullanılmaktadır.
ENDÜSTRİ MESLEK LİSESİ BİNASI
Akdağmadeni Tahmaz Mahallesi’ndedir. Dış cephe duvarları kesme mermer taştan inşa edilmiştir. Tescillidir.
KİLİSE CAMİİ 1907 yılında kilise olarak yapılmış, kilise olarak senelerce hizmet etmiştir. Rumlar gittikten sonra ofis olarak kullanılmış zamanın belediye başkanı Necati ERDOĞAN tarafından 1962 yılında camiye dönüştürülmüştür. Halen cami olarak kullanılmaktadır. Camiye dönüştürüldükten sonra binanın ana giriş kapısının ön kısmında bulunan ve ana bina ile bağlantısı olan kemerlerin arası örülmek suretiyle oda haline getirilmiştir.
RIFAT KOÇ KONAĞI
Konağın kesin yapılış tarihi bilinmiyor. Gümrükçünün Hasan Efendi ikametgah amacıyla yaptırmıştır. Bilahare varisleri tarafından Haşim Tatlıoğluna satılmıştır. Haşim Tatlıoğluda Rıfat Koç’a satmıştır. Halen ev olarak kullanılmaktadır.
SAĞLIK MERKEZİ BİNASI
Yapılış tarihi bilinmiyor. Rum Nigola ev olarak yaptırmıştır. Rivayete göre Endüstri Meslek Lisesi olarak kullanılan binada Nigola tarafından yaptırılıp kızına düğün hediyesi olarak verilmiştir. Rum Nigola çok zengin ve hatırı sayılır birisiymiş. Türklerin dinine küfrettiği için Atatürk’ün silah arkadaşı ve İstiklal mahkemesi 1.azası Bahri Tatlıoğlu tarafından asılarak idam ettirilmiştir. Bu bina halen Halk Eğitim binası olarak kullanılmaktadır.
HAMİ TÜZÜN DÜKKANLARI
Yapılış tarihi bilinmiyor. Hacı Hüsnü Efendinin Manifatura mağazası olarak biliniyor. Hacı Hüsnü’nün ölümünden sonra varisleri tarafından Hami Tüzün'e satılmıştır. Halen şahıslar tarafından Mobilya mağazası olarak kullanılmaktadır.
ESKİ ASKERLİK ŞUBESİ
Yapılış tarihi bilinmiyor. Rumlar tarafından ev olarak yapılmıştır. Rum ailesinin oturduğu bilinmektedir. Bu aile Mübadeleye kadar aynı yerde oturmuştur. Bilahere belediyeye devredilmiştir. Belediyeye devrinden sonra Askerlik şubesi,Halk Eğitimi Merkez Müdürlüğü olarak kullanılmıştır. Şu anda 2 Nolu Sağlık Ocağı olarak hizmet vermektedir.
KIZ MESLEK LİSESİ BİNASI
Yapılış tarihi bilinmiyor. Askeri Garnizon olarak yapılmıştır. Ana binanın 50 metre arkasında halen cephanelik olarak bilinen ve şu anda Lise Müdürlüğünce odun deposu olarak kullanılan ek bir bina vardır. Kuruluşlar tarafından değişik amaçlarla kullanılmıştır. Halen okul olarak kullanılmaktadır.
KÖYLERDEKİ TARİHİ KALINTILAR (ESERLER)
MUŞÂLİ KÖYÜ
Muşâli Köyü Akdağmadeni kazasına bağlı, kasabaya 11 km mesafede ve onun kuzey doğusunda bulunan bir köydür; Nüfusu,1470 sayımına göre 1434'dür. Meşhur Türk denizcilerinden Seydi Ali Reis Hindistan'dan dönerken Sivas'a uğramış,oradan Gen ovasına, sonra Kara Hisar-ı Berhamşah'a gelmiş ve Boz Ok'u geçip Hacı Bektaş'a ulaşmıştı. Bundan anlaşılıyor ki,Kara Hisar-ı Behramşah o zaman Sivas'tan,batı istikametinde Hacı Bektaş ve Kırşehir'e giden yol üzerinde bulunuyordu. Bu yol bir ihtimal Sivas,Yeni Han (Yıldız Eli),Kara Hisar-ı Behramşah,Kara mağra, Osman Paşa konaklarını takip ederek Hacı Bektaş'a iniyordu. Burada bulunan kale ve türbe evvelce,birçok Avrupalılar tarafından ziyaret edilmiş,P.Wittek burada bulunan kitâbelerden en mühimlerini yayınlamıştır. Bu kitâbeler açıkta bulunduklarından şimdi,daha az okunabilir durumdadır. Köyün içinde Ali Şîr tekkesi (daha doğrusu zâviyesi) bulunmaktadır. Tekkeye ait bir vakfiye sureti, Müşallim kalesinin eski Kara Hisar-ı Behramşah olduğunu meydana koymaktadır.
Şimdiki durumda Kara Hisar-ı Behramşah adı ilk defa Celalettin Karatay'ın Vakfiyesinde geçiyor. Vakfiyeden anlaşıldığına Göre orada Karatay'ın bir hamamı,kardeşinin bir medresesi, Behramşah'ın bir hanı, Câmi ve dükkânlar vardır. Daha sonra kasabanın adı Hamdullah Müstevfi'nin Nuzhetül'-kulûb'unda (eserin yazılışı 1340) görülmektedir. Adın geçen Müellife göre,buranın geliri 11600 altındır. Hamdullah Müstevfî'nin bu kaydı,Kara Hisar-ı Behramşah'ın tanınmış bir yöre olduğunu gösteriyor. Bura ya, bir kale adı olarak, Kadı Burhanetdin (1382-1389) için yazılmış Bezm u rezm'de de ras gelinmektedir. Meskûr esere göre Burhanetdin bu kaleyi Moğol emîrlerinden Nebi-ye vermişti. Nebi sonra Kadı Burhanetdin'den ayrıldı ve onun can düşmanı olan Amasya hâkime Emîr Ahmet ve Tokat hakimi Şeyh Necib ile birleşti. Fakat kadı Burhanetdin'in hücumları karşısında müttefiklerinin perişan olduğunu gören Nebi,Yıldırım Bayazıt'a iltica etti ve çok geçmeden Osmanlı ülkesinde öldü. Bunun üzerine Nebi'nin kardeşi kaleyi Kadı Burhanetdine teslim etti. Burhanetdin burayı Nebi'nin kardeşinin elinde bıraktı mı,yoksa başkasına mı verdi, bilinmiyor. Ankara savaşından az sonra Moğol beylerinden Gözler Oğlu'nun Kara Hisar-ı kuşattığını,fakat Çelebi Mehmed tarafından bozguna uğratıldığını biliyoruz. Kalenin eteğinde,Şimdi çok harap bir durumda olan iki türbe bulunmaktadır. P.Wittek bu türbedeki mezar taşlarındaki kitâbeleri şöyle okumuştur.
Bu kitâbe Nusret oğlu Müşâllim oğlu Ali'nin 875 (1470-1471) yılında öldüğünü göstermektedir. Adı geçen şahıslar hakkında vekayinâmelerde hiç bir bilgiye rastlanmmıyor. Diğer bir mezar taşındaki kitâbe ise, yine Wittek'e göre ,şöyledir: Bu kitâbe de yukarda ki kitâbenin sahibi Ali Çelebi'nin oğlu Mahmud'a aittir. ayrıca kısmen okunan şu mezar taşı kitâbeleri de görülmektedir: Bu kitabelerin de Müşallim ailesine ait oldukları görülüyor. Müşallim adının menşei ve manası meçhuldür. Muşallim ailesinin varlığını XVI.yy da devam ettirdiği görülüyor. 19 numaralı ve 890(1485) tarihli Tokat tahrir defterine göre, Kara Hisar-ı Behramşah, Zile kazasına bağlı nahiyeler den biridir. Bu nahiyedeki köy ve ekinliklerden bazıları Müşâllim ailesinin tasarrufunda idi. Yöre de, Rûm (yani Sivas) vilayetinin pek çok yerlerinde görüldüğü gibi, mâlikâne-divâ sistemi uygulanmak ta, yani topraklar iki baştan tasarruf edilmektedir. Eymirek(arapça),Köklek, Kara Sofu ve diğer köylü ve ekinlikler Müşâllim Oğlu Ali Beğ ile Ahmet Beğ'in mülkü ulunmaktadır. Bazı köy ve ekinliklerin mâlikâne hisseleri de asıl Kara Hisar'daki Ali Şîr zâviyesi ile Karabıyık ve Alça Koca zâviyelerine tahsis edilmiştir. Bu tahsisin müşallim ailesi tarafından yapıldığı anlaşılıyor. Aynı devirde bütün Kara Hisar topraklarının divanî gelirleri ise Zile Zaîmi Kasım Beğ'e tahsis ediliştir ki, Kasım Beğ'deMüşâlim ailesinden ve adı geçen Ali Bey'in oğlu idi.982 (1574-1575) Tarihli defterde Ali Beğ, tabiî yukarda adı geçen Ali Beyde başkası olup başkası olup onun neslinden gelmektedir. XV.ve XVI asırdaki Türk ailesine dair bildiklerimiz bundan ibarettir. Kara Hisar-ı Behramşah adını,idari bir bölge olarak XIX.yy.ikinci yarısına kadar devam ettirmiştir.
Nâhiye muhtemelen XVIII.yy sonlarında veya XIX.yy başlarında Boz Ok sancağına bağlanmıştır. XIX.asrın sonlarında yapılan idari değişiklikler neticesinde bu isim ortadan kalkmış ve nâhiyenin merkezine de Müşâllim adı verilmiştir. Kara Hisar'ın ad aldığı Behramşah'a gelince, Selçuklu tarihinde bu adda üç veya iki emir görülmektedir. Biri İzzettin Keykâvus'un (1211-1220) büyük emîrlerinden Emir-i Meclis Mübarizettin Behramşah olup kendisi aynı zamanda Sivas valisi idi. Adı geçen Selçuklu emiri 1216 da Ermeni kralı ile yapılan savaşta yararlık göstermiş ise de,1218 yılında Eyyubiler'e karşı girişilen sefer,onun hatası yüzünden başarısızlığa uğramıştır.1220 de Selçuklu tahtına geçen Alâddin keykubat hâkimiyeti için tehlikeli gördüğü büyük emîrleri cezalandırırken Mübarizettin Behramşah'ı da zamantı kalesine attırmıştır. Kendisinin çok geçmeden orada öldürüldüğünden şüphe edilmez. Mübarizettin Behramşah ile çağdaş bir emîr de Necmettin Behramşah'ın Candar idi. Ancak 1240 Yılında Babailer'in üzerine yürüyen Selçuklu ordusunun öncü kuvveti kumandanlarından Behramşah-ı Candar'ın aynı emîr olduğunda tereddüt edilebilir. Tereddüte zebel zaman farkı değil,bu sonuncusunun ikinci derecede emirler arasında gösterilmesidir. Buna sonuncunun Necmettin lâkabını taşımamasıda ilave edilebilir. Kalenin bu Behramşahlar'dan birinin adını taşımış olduğu şüphesizdir. Bazı parçalarda kaybolmuş ve bazı yerleri aşınmış olan kale kitâbesi bu hususta bize faydalı olmuyor. Eğer kitabenin II.Gıyaseddin keykavuz zamanına (1237-1246) ait olduğu hakkındaki P.Wittek'in görüşü doğru ise, kale'nin adının Babailer isyanı dolayısı ile adı geçen Berhamşah-ı Candar'dan almış olduğnu kabul etmek daha isabetli olur.
ALİŞİR ZAVİYESİ
Muş Ali Köyü’ndendir. Zaviye kalenin güney tarafına rastlayan aşağı kısmında yer alır. Kırma çatılı dikdörtgen planlı büyük bir ev görünümünde moloz taş bir yapıdır. Zaviye, Ali Şir tarafından yaptırılmıştır. Ali Şir XIII.yy ikinci yarısı ile 14.yy başlarında yaşamıştır. Birçok onarımlar sonucu zaviye, özelliğini tamamen kaybetmiştir. Son cemaat yerinden hareme giriş kapısın üzerinde yer alan, gelişigüzel yazılmış H.1192/ M 1778 tarihi bize yapının büyük bir onarım geçirdiğini,belki de kuzey -batı köşesinde bulunan minarenin de bir onarım geçirdiği belli olmaktadır. Yeni avlu ortasında kurulan bu yapıya,dikdörtgen bir kapıdan son cemaat yerine girilir. Harem dikdörtgen planla,düz tabanlıdır. Yapı içinde ve dışında herhangi bir süsleme unsuruyla karşılaşılmaz. Mihrap, yarım yuvarlak bir niş şeklindedir. Minber yeniden yapılmıştır.
AKDAĞMADENİ HACIHAMAMI
Akdağmadeni çarşısında, üst çarşı caddesini kesen dar bir aralık içinde yer alan sekizgen iki büyük kubbeli, meyilli bir zemine oturan moloz taşı bir yapıdır. Şimdi depo olarak kullanılan bu yapı zeminin kuzey tarafı daha yüksektir. Buradan bakıldığında yapının örtü sistemi tamamen görülebilir. Hamamın kim tarafından yaptırıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Sadece soğuktan sıcaklığa geçiş kapısı üzerinde kare bir kitabe vardır. Kitabeye göre H 1331 /M .1895-96 tarihinde yapılmıştır. Doğudaki dikdörtgen iki pencerenin yanındaki kapıdan direk olarak soğukluğa girilir. Soğukluğun sağ tarafı üç yuvarlak kemerle bu mekana açılan soyunma yerleri vardır. Kemer araları şimdi tamamen kapatılmıştır. Soğukluğun üç tarafını çeviren "U" şeklinde bir teras bulunur. Bunun ortasında yuvarlak fıskiyeli bir havuz yer alır. Soğukluğun büyük kubbesini köşelerde yarım kubbe tramplar ve kemerler taşır. Sekizgen kubbe kasnağının dört yüzünde sivri kemerli pencereler vardır. Soğukluk ve sıcaklık arasında yer alan enine dikdörtgen bir ılıklık yer alır. Girişin solunda tek kurnalı temiz odası bulunur. Üzeri beşik tonozla örtülüdür. Beşik tonozun orta kısmı küçük kubbe ile örtülüdür. Ortasında yuvarlak göbek taşı bulunan sıcaklık mekanının etrafı set şeklinde yüksek oturma yerleri ile çevrilidir. Bu set üzerinde altı kurna taşı ile sıcaklığın Kuzey-Doğu köşesinde büyük bir havlet odası vardır. Üzeri beşik tonozla örtülü dikdörtgen planlı, havlet odasında da iki kurna taşı yer alır. Sıcaklığın üstünde soğuklukta olduğu gibi büyük kubbe ile örtülüdür. Kuzey duvarına bitişik hazne ve külhan bulunur. Şu anda hamam yıkık ve virane durumdadır.
BABU HARABELERİ
Akdağmadeni'ne bağlı Babu (Umutlu) köyü sınırları içerisindedir. Burada bir Hitit kaya anıtı mevcut olup ve havalide Çolak Papaz heykeli diye tanınmaktadır. Kayalıklardan oluşan merdivenlerle inilen mabet olması çok enteresandır. Yine Babu köyünde vakur bir insan heykeli mevcuttur.
BOĞAZKÖY KALECİK'TEKİ KALINTILAR
Hititlerden kalma tarihi kalıntılar yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çekmektedir. Hitit krallığının başşehri HATTUŞAŞ İ.Ö.1200 yıllarında Hitit hakimiyetinin Anadolu da son bulmasına kadar sürmüştür. Bu kalede birçok eserler ve defineler bulunduğu söylentiler arasındadır.
ERMELİK KÖYÜNDEKİ KALE
İraniler'e ait olduğu sanılan bu kale, tamamen yıkılmış olup, tarihi özellikleri artık kalmamış durumdadır. Ermelik Kalesi'nde görülmeye değer mağaralar vardır.
ÇATAL ALANDAKİ MAĞARA
Bozhüyük Köyü ile Yukarı Çulhalı köyü arasındaki Çatalalan mevkiinde büyük bir mağara bulunmaktadır. Hangi devre ait olduğu bilinmeyen bu mağara TABERİ TARİHİ'nde GÜLŞENALNANI adıyla kaydedilmiştir. DARA DEVRİ'nde olduğu yazılan bu mağarada, birçok su depolarının olduğu bilinmektedir. Yolları bozuk ve uzun olduğundan içerisine girilememektedir. Yalnız bu mağaranın içerisinden geçen kuvvetli bir suyun 40 km güneyinde Sivas ili Şarkışla ilçesi Sızır Kasabası önüne çıktığı söylenmektedir.
İNSANÜLHAMİT KÖYÜ'NDEKİ MAĞARALAR
Ali Kayası, ayak izleri bulunan gezinti yerleri, Çıkrıkçı Köyü'nde eski eserlere rastlanmaktadır. Fakat bunlarda ciddi araştırmalar yapılmamıştır.