Zanna Teslim Olmadan
Hicrî on üçüncü asrın müceddidi olarak bilinen ve sâdât-ı kirâmın büyüklerinden Mevlâna Halid Bağdadî k.s. anlatıyor:
Bir mürşit müritlerden birinden, gidip odasını açmasını ve düzenleyip hazırlamasını ister. Bir de kadınlar tarafında bulunan şu şekilde elbisesi olan bir hanımı çağırmasını emreder ve der ki:
– Ben odaya girdiğim zaman o hanımı da odaya al, kapıyı üzerimize kapat. Bir saat boyunca da içeriye kimseyi alma. Bir saat sonra kapıyı açabilirsin, der.
Mürit mürşidinin bütün dediklerini harfiyen yerine getirir. Nihayet kadın odadan çıkar. Mürşit, müridinin kalben bağlılığının devam ettiğini ve feyz talep eder halde huzurunda durduğunu görür ve der ki:
– Benim bu halimi gördükten sonra ne diye huzurumda duruyor, benden hâlâ feyz talep ediyorsun? Sence benim maneviyatımda bir şey kalmış mıdır?
Mürit:
– Evet. Önceki gibi sizden yine feyz alıyorum ve inanıyorum ki sizin yaptıklarınızda mutlaka bir hikmet var. Buna da her an şahit oluyorum. Çünkü sizden aynı tesir ve tasarrufu görüyorum, der.
Bu teslimiyet mürşidin hoşuna gider. Müridine o kadını bulup kim olduğunu sormasını emreder. O da hemen gider ve o hanıma kim olduğunu sorar. Hanım der ki:
– Ben mürşidinin kız kardeşiyim. Kardeşimi ziyaret etmek için gelmiştim ve onunla yalnız görüşmem gereken bir mesele vardı.
(Mevlâna Halid Bağdadî, Risâle-i Hâlidiyye)
İslâm Terazisi
Alimlerden Ali el-Havvas rh.a şöyle buyurur:
Tasavvuf yolu, altının sarraf elinde işlenmesi gibi Kur’an ve Sünnet’e uygun olarak işlenmiş ve düzenlenmiştir. Çünkü bu yolda olanlar, bütün hareketlerinde din terazisiyle ölçülmüş salih niyetler taşırlar. Bunu ancak İslâmî ilimlerde derin bilgi sahibi olan kimseler bilir.
(İmam Şa’rânî, Tenbîhü’l-Mugterrîn)
Abdullah S. DEMİRTAŞ
SEMERKAND DERGİSİ