10-.......Bize Şuayb haber verdi ki, ez-Zuhrî şöyle demiştir: Muhammed ibn Cubeyr, Kureyş tarafından sefirlikle gönderilen bir hey'et arasında bulunduğu hâlde Muâviye'nin huzurunda geçen bir vak'ayı ve ondan işittiklerini şöyle tahdîs ediyordu: Abdullah ibn Amr ibni'l-Âs'ın:
— İleride Kahtânîler'den bir melik olacak... diye tahdîs eder ol*duğu Muâviye'ye ulaştı.
Muâviye bu sözden sinirlendi de hemen hey'et karşısında ayağa kalktı ve Allah'ı lâyık olduğu sıfatlarla sena etti. Sonra "Amma ba'du" deyip şöyle hitâb etti:
— (Ey Kureyş hey'eti!) Sizden bâzı adamların Allah'ın Kitâbı'n-da olmayan ve Rasûlullah'tan da rivayet edilmeyen birtakım sözler söyleyip nakletmekte oldukları haberi bana ulaşmıştır. Bu adamlar sizin câhillerinizdir. Sizler, sahibini sapıklığa sürükleyen bâtıl sözler*den sakınınız! Ben Rasûlullah(S)'tan şöyle buyururken işittim: "Şüb~ hesiz bu iş (yânî devlet başkanlığı) Kureyş üzerinde bulunacaktır. Onlar dînî vecîbelerini îfâ ettikleri ve adaleti yürüttükleri müddetçe, onlara hiçbir kimse bu hususta düşmanlık edemiyecektir. Meğer ki onlar dînden, adaletten saparlar, bu hâlde Allah Kureyş'i yüzüstü sürçtürür, rezîl eder" .

11-.......Bize Âsim ibn Muhammed tahdîs edip şöyle dedi: Ben babam Muhammed ibn Zeyd'den işittim; o da İbn Umer'den. Pey*gamber (S): "Kureyş'ten iki kişi kaldığı müddetçe bu iş (hilâfet işi) Kureyş'ten ayrılmaz" buyurmuştur .

12-.......Cubeyr ibn Mut'ım (R) şöyle demiştir: Rasûlullah ganîmet malından kendisine âid beşte bir hisseyi hısımları arasında taksîm ederken, Nevfel oğulları'ndan olan ben, Abduşems oğulları'ndan olan Usmân ibn Affân ile yürüdüm. -Rasûlullah, Nevfel oğulları ile Ab*duşems oğullan'na birer pay ayırmamıştı.- Rasûlullah'm yanına gel*diğimizde Usmân:
— Yâ Rasülallah! Muttalib oğulları'na verdiniz de bizi bıraktı*nız. Hâlbuki biz, nesebimiz cihetiyle bizimle Muttalib oğulları bir soy*da (hepimiz büyük babamız Abdu MenâP da) birleşiyoruz, dedi.
Peygamber (S) de:
— "Hâşim oğutları'yla Muttalib oğulları bir soydur" buyurdu.
Ve el-Leys şöyle dedi: Bana Ebû'l-Esved Muhammed tahdîs etti ki, Urve ibnu'z-Zubeyr şöyle demiştir: Abdullah ibnu'z-Zubeyr, Zuhre oğulları'ndan birtakım insanların beraberinde Âişe'ye gitti. Âişe Me-dîneli Zuhre oğulları'nın, anası tarafından Rasûlullah'a yakınlıkla*rından dolayı, onlara çok şefkatli idi .

13-.......Buradaki iki senedde Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir:
Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: "Kureyş, Evs ileHazrec, Cuhayne, Mu-zeyne, Eşlem, Eşca', Gıfâr (kabileleri ferdleri) benim hâlis yardımcı-lanmdır. Onların da Allah'tan ve Rasûlullah'tan başka velîleri (himaye edenleri) yoktur" .

14-.......Urvetu'bnu'z-Zubeyr şöyle demiştir: Abdullah ibnu'z-Zubeyr, Âişe'ye Peygamber'den ve Ebû Bekr'den sonra insanların en sevgilisi idi. Abdullah da Âişe'ye insanların en itaatlisi idi. Âişe öyle bir cömert idi ki, kendisine gelen Allah rızkından hiçbirşeyi tutmaz, sadaka yapar idi.
İbnu'z-Zubeyr:
— Âişe'nin elleri üzerlerinden tutulmaya (yânı atıyye vermek*ten men' olunmaya ve hacr edilmeye) lâyık olur, dedi.
Bunu duyan Âişe:
— Benim ellerim üzerlerinden tutulur mu? Eğer Abdullah ile ke*lâm edersem üzerime adak olsun! dedi.
Müteakiben Abdullah, Kureyş'ten birtakım adamlarla ve has*saten Rasûlullah'm dayıları vâsıtasıyle kendisinden razı olması, danlmaması için Âişe'den şefaat istedi. Âişe bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Peygamber'in dayıları olan Zuhrîler -ki Abdurrahmân ibnu'l-Esved ibn Abdi Yegûs ile el-Mısver ibnu Mahrame de bu Zuhre oğullan'ndandılar- Abdullah ibnu'z-Zubeyr'e:
— Bizler Âişe'nin yanına girmek için izin istediğimiz zaman sen de bizimle beraber izin istemeden kendini pencereden içeriye at! dediler.
Abdullah onların dediğini yaptı. Âişe onların şefaatini kabul et*tiği için Âişe'ye -yeminine keffâret olarak istediği kadarını âzâd et*mesi için- on tane köle gönderdi. Âişe onların hepsini âzâd eyledi. Bundan sonra Âişe köleleri âzâd etmeye devam etti. Nihayet kırk sa*yısına ulaştığında:
— Yemîn ettiğim zaman işleyip de kendisinden kurtulabileceğim belli bir iş, bir sayı ta'yîn etmiş olmamı çok arzu ettim, dedi