İlk müdafaa hakkını kullanan sahabe
Sa'd b. Ebu Vakkas, İslam ile şereflendiği halde, Mekke reisi Ebu Süfyan'ın amcasının kızı olan annesi Hamne, İslam'a açıkça cephe almıştı. Bunu bildiği için Müslüman olduğunu gizliyordu. Ancak bu uzun sürmeyecek, bir gün her şey ortaya çıkacaktı.
İslam'ın ilk günlerinde, yalnızca sabah ve akşam ikişer rekât namaz farz kılınmıştı. Müslümanlar, namazlarını gizli gizli kılıyordu. Bir kısmı, şehir dışına çıkıp kimsenin göremeyeceği yerlere gidiyordu.
Bir gün Sa'd b. Ebu Vakkas ve birkaç arkadaşı, gizlice şehirden çıkıp bir vadiye gittiler. Burada namaz kılarken, oradan geçen müşriklere yakalandılar. Müşrikler onları görünce, yanlarına koşarak hakaret etmeye başladı. Biri sözlerinde fazla ileri gidince, sabrı taşan Sa'd b. Ebu Vakkas, yerden aldığı bir deve kemiğini kaldırıp adamın başına vurdu. Adamın başı yarılıp kanlar akmaya başlayınca müşrikler, oradan kaçıp uzaklaştılar. Böylece Müslüman olduğu anlaşılan Sa'd, İslam'da Allah için fiili müdahalede bulunan ve birini yaralayan ilk kişi oldu.(2)
Haber kısa sürede Mekke'ye yayıldı. Haberi duyan annenin tavrını bizzat oğlu Sa'd b. Ebu Vakkas şöyle anlatır: “Annem benim İslam'ı kabul ettiğimi duyunca:
— Ey Sa'd! Sonradan ortaya çıkan şu dine girmek de ne demek oluyor? Ya o dini terk edersin ya da ölünceye kadar hiçbir şey yiyip içmem, diye çıkıştı. Beni ayıpladı, ağzına geleni söyleyip:
— Ey anne katili! Diye bağırdı. Ben sakin bir şekilde:
— Böyle yapma anneciğim! Ne yaparsan yap, ben hiçbir şey için İslam'dan ayrılmam, dedim. Annem beni dinden döndürmeye kararlıydı. Bir gün bir gece boyunca, hiçbir şey yiyip içmedi. Onun bu durumunu görünce yanına gittim.
— Ey anneciğim! İyi bil ki senin yüz canın olsa; İslam'dan ayrılmam için bunlar tek tek çıksa, yine de dinimi terk etmem. Bundan sonra ister yemek ye, ister yeme, dedim. Benim dinimden vazgeçmeyeceğimi anlayınca, yiyip içmeye başladı.”
Sa’d’ın kardeşi Âmir’e de baskı yaptılar
Düşüncelerinde ısrar eden anne, daha sonraları İslam'ın anne-babaya iyi davranmayı emrettiğini öğrenince, tekrar oğlunun karşısına dikildi.
— Allah sana akrabalarınla irtibatı kesmemeni, anne-babana iyilik yapmanı emretmiyor mu?
— Evet, emrediyor.
— O zaman ben de sana dininden dönmeni emrediyorum.
Oğlu yine dininden dönmeyi kabul etmeyince, tekrar yiyip içmeyi bıraktı. Önüne getirilen yiyecek içecekleri kaldırıp attı. Üç gün boyunca yiyip içmeyince bitkin düştü, baygınlık geçirdi. Annesinin fenalaştığını gören diğer oğlu Ümâre, daha da kötüleşmemesi için ağzını zorla açtı, su ve sıvı yiyecekler içirdi. Kendine gelen annesi, Sa'd'a beddua etmeye başladı.
Bu olay üzerine şu ayet nazil oldu(3): “Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy! Sonunda dönüş ancak banadır. O zaman size yaptıklarınızı haber veririm.” (Lokman, 15)
Sa'd b. Ebu Vakkas'ın İslam'ı kabul etmesini içine sindiremeyen Hamne Hanım, diğer oğlu Âmir'in de Müslüman olduğunu duyunca çılgına döndü. Âmir'i sıkıştırarak onu da dinden döndürmeye çalıştı. Sa'd b. Ebu Vakkas anlatıyor:
“Avdan dönüp Mekke'ye geldiğim bir gün, insanların bir araya toplandığını gördüm. Merakla kalabalığa yaklaşıp orada bulunanlardan birine:
— Burada ne oluyor? İnsanlar niçin toplanmış? Diye sordum.
— Annen, kardeşin Âmir'i yakalamış dininden dönmesi için ona yemin ettiriyor. Ona dinini terk etmezse en sıcak günlerde bile güneşin altında kalıp gölgelenmeyeceğini, bir şey yiyip içmeyeceğini söylüyor, dediler.
Sa'd, kardeşinin annesinden etkilenip fitneye düşmemesi, annesinin ısrarından tamamen vazgeçmesi için biraz sert ve kararlı konuşması gerektiğine inanıyordu. Kalabalığı yarıp annemin yanına gittim. Ona:
— Ey anne bana bir söz ver, yemin et!
— Niçin?
— Cehenneme gidinceye kadar sakın ola bir şey yiyip içme, herhangi bir gölgede de gölgelenme! Dedi. Annesi onun gayet ciddi olduğunu görünce:
— Ben oğlumu iyi bir şey yapması için yemin ettiriyorum, dedi. Orada daha fazla duramadı, hemen uzaklaştı.(4)
(Acaba, günümüzde, kimler, ne tür baskılara maruz kalıyorlar? Allah (cc) yar ve yardımcıları olsun, âmin.)
Kaynaklar: 1- İbn Sa'd. Tabakât, 3/116; İbn Abdilberr, İstîab. 4/1473. 2- İbn Hişam, Sîre, 1-2/281. 3- Müslim, Fedâilü’s-Sahabe, 5. 4-İbn Sa’d, Tabakât, 4/92.
ABDULLAH KARA - DR. ELİF HİLAL KARA
GÜLİSTAN DERGİSİ