2-.......Ebû İshâk şöyle demiştir: Bana Amr ibn Meymûn tahdîs etti ki, kendisi Abdullah ibn Mes'ûd(R)'dan işitmiştir. O da Sa'd ibn Muâz el-Ensârî'den şöyle tahdîs etmiştir: Sa'd ibn Muâz, Mekkeli Umeyye ibn Halefin samîmî dostu idi. Umeyye ticâret için Şam'a giderken Medine'ye uğradığında, Sa'd ibn Muâz'a misafir olur, Sa'd da Mekke'ye uğradığında Umeyye ibn Halefin konağına iner, ona misafir olurdu. Rasûlullah Medine'ye hicret edip gelince Sa'd ibn Muâz, umre yapmak için Mekke'ye gitti ve Mekke'de Umeyye'ye inip ona misafir oldu da, ona hitaben:
— Benim için Harem'in tenhâ bir saatini gözetle de ben Ka'be'-yi rahatça tavaf edeyim, dedi.
Bu istek üzerine Umeyye, Sa'd'ı, gündüzün yansına yakın olan kuşluk vaktinde Ka'be'ye çıkardı. Umeyye, Sa'd'la beraber bulun*duğu bu sırada onlara Ebû Cehl kavuştu ve:
— Yâ Ebâ Safvân! Beraberinde bulunan bu adam kimdir? diye sordu.
Oda:
— Bu Sa'd ibn Muâz'dır, dedi.
Bunun üzerine Ebû Cehl, Sa'd'a hitaben:
— Dikkat et, ben seni görüyorum kî, sen Mekke'de emniyet içinde Ka'be'yi tavaf ediyorsun. Hâlbuki siz (Medîneliler), o dînlerini de*ğiştirenleri (yânî Muhammed ile sahâbîlerini) sığındırdınız ve onlara nusrat ve yardım etmekte olduğunuzu söylüyorsunuz. Şunu iyi bil ki vallahi sen eğer Ebû Safvân Umeyye ibn Halefin beraberinde bu-lunmayaydın salimen ailene dönemezdin, dedi.
Sa'd ibn Muâz da Ebû Cehİ'e karşı sesini yükselterek: —* Dikkat et, vallahi eğer sen beni bu tavaftan men' edersen, ben de sana. karşı bundan daha şiddetlisini yapar, senin Medîne üzerin*den geçen ticâret yolunu keser ve seni ondan elbette men* ederim, dedi.
Bunun üzerine Umeyye, Sa'd'a hitaben:
— Yâ Sa'd! Bu Mekke vâdîsi-ahâlîsinin seyyidi olan Ebu'l-Ha-kem'e (yânî Ebû Cehİ'e) karşı sesini yükseltme! dedi.
Sa'd bunun üzerine Umeyye'ye:
— Yâ Umeyye! Sen de (Ebû Cehl'i koruyarak) beni tutma, bı*rak. Vallahi ben Rasûlullah'tan işittim ki, kendilerinin seni öldüre*ceklerini söylüyordu, dedi.
Umeyye:
— Onlar beni Mekke'de mi öldürecekler? dedi. Sa'd:
— Bilmiyorum, dedi.
Umeyye bu sözden dolayı şiddetli bir şekilde korktu. Umeyye bu korku ile ailesinin yanma dönünce karısına hitaben:
— Yâ Ümme Safvân! Medîneli dostum Sa'd'ın bana ne dediği*ni bildin mi? dedi.
Karısı:
— O sana ne dedi? diye sordu. Umeyye:
— Sa'd, Muhammed'in sahâbîlerine, kendilerinin beni öldürecek*lerini haber verdiğini söyledi. Ben de ona: Mekke'de mi öldürecek? dedim. Sa'd: Bunu bilmiyorum dedi.
Ve Umeyye konuşmasını şöyle sürdürdü:
— Vallahi ben Mekke'den dışarı çıkmam, dedi.
Bir müddet sonra Bedir günü olduğu (yânî olacağı) zaman Ebû Cehl, insanların bu sefere çıkmalarım istedi ve:
— Muâviye'nin maiyyetinde gelmekte olan kervanınıza yetişin, dedi.
Umeyye, Mekke'den Bedir'e çıkmak istemedi. Ebû Cehl, Umey*ye'ye geldi de:
— Yâ Ebâ Safvân! Sen Mekke vâdîsi halkının seyyidi olduğun hâlde insanlar senin harbden geri kaldığını görünce seninle beraber geri kalırlar, dedi ve Ebû Cehl bu sözleri söylemekte devam ve ısrar etti.
Bunun sonunda Umeyye:
— Sana gelince, sen benim Mekke'den çıkmam hususunda ısra*rınla bana galebe ettin. (Bir tehlike hissettiğim zaman bin:p kaçmak için) vallahi ben Mekke'nin en hızlı koşan devesini bu sefer için mu*hakkak satın alacağım, dedi.
Sonra Umeyye (deveyi satın almasının ardından) karısına:
— Yâ Ümme Safvân, benim sefer hazırlığımı yap! dedi. Karısı da ona:
— Yâ Ebâ Safvân! Sen Yesribli kardeşin Sa'd'ın sana vaktiyle söylediği sözü unutmuş hâldesin dedi.
O:
— Hayır (ben o sözü unutmuş değilim, lâkin) ben onların bera*berinde ancak yakın bir yere kadar yürümek istiyorum, dedi.
Ebû Safvân Umeyye ibn Halef, Bedir'e doğru yola çıkınca artık konakladığı herbir konak yerinde muhakkak devesini yanında bağ-
layıp hazır bulundurmaya başladı. Ve yolculuğunu bu suretle devam ettirdi. Nihayet Azîz ve Celîl olan Allah, onu Bedir'de Öldürdü