Bunlardan, namaz, Kur'an okuma, hac, cihad ve zühd konusunda olmak üzere aldanmış bulunan pek çok grup vardır.
FARZ YERİNE NAFİLE İLE UĞRAŞANLAR
Onlardan bir kısmı, farzları ihmal edip nafilelerle meşgul olmuşlardır. İşi tam bir aşırılığa vardıraracak kadar derine dalmışlardır. Meselâ; kimisi abdestte vesveseye mağlup olmuştur; işi aşırıya vardırarak, dinde temizliğine hükmedilen suya razı gelmez ve necaset konusunda uzak ihtimalleri dahi yakın kabul eder. Fakat iş haram yemeye gelince yakın ihtimalleri uzak değerlendirir. Bazen de tamamen haram olan şeyi yer. Eğer onun ihtiyatlı davranışı su hakkında olacağına yemek konusunda olsaydı daha uygun olurdu. Aslında bu konuda Sahâbilerin yaşantısını delil alabilirdi: Hz. Ömer (r.a.), necaset bulunma ihtimâline rağmen hristiyan bir kadının testisindeki su ile abdest almıştır. Bununla beraber o, nice helâl yolları, harama düşme korkusuyla terk ederdi.
VESVESEYE KAPILANLAR
Başka bir gruba ise, namaza niyette vesvese galip olmuştur. Şeytan onu bırakmaz ki doğru bir niyet edebilsin. Bilakis ona vesvese verir. Bu yüzden cemaati kaçırır. Bazen namazın vaktini kaçırır. İftitah tekbirini tam olarak alsa bile yine kalbinde niyeti sahih mi değil mi diye bir tereddüt meydana gelir. Tekbirde vesveseye öyle kapılır ki, aşırı ihtiyatından ötürü tekbirin özelliğini değiştirir. Cemaatle namaz kılarken fatihayı dinlemeye vakit bulamaz. Bunu namazın başında yapar. Sonra bütününde gafil duruma düşer.Kalbi huzur bulmaz. Aldanmış olur. Bilmez ki, namazda kalp huzuru şarttır. Onu İblis aldatarak yaptığını süslü göstererek derki: 'Sen gösterdiğin bu dikkatle diğer insanlardan farklı, seçkin konuma gelmektesin. Rabbin katında da hayır üzeresin.'
HARFLERE TAKILIP KALANLAR:
Diğer bir grup ise Fâtiha'nın harflerini doğru okumakta vesveseye mağlup olmuşlardır. Öbür zikirlerde de durumları aynıdır. Hep 'şed-deler'de ve 'dâd' ve 'zâ' harfleri arasındaki farkta ihtiyatlı davranırlar ve başka bir şey onları ilgilendirmez. Fâtiha'nın ne sırları ne de mânâları konusunda tefekkür ederler. Bilmezler ki, insanlar, Kur'an tilavetinde, konuşma dilinde alışageldikleri şekil dışında, harfleri kaynaklarından çıkarmakla yükümlü değildirler. Onlarınki ise büyük bir aldanmadır. Sultanın huzuruna mektup götüren kişiye benzerler: Sultan ona gerektiği şekilde mektubu okumasını emreder.O ise harflerin mahreçlerinde hassas davranarak okumaya başlar ve tekrar tekrar okur. Düzgün okuyacağım derken mektubun amacından ve meclis saygısını gözetmekten uzaklaşır. Halbuki mektubun içeriği üzerine bir siyaset kurulacaktır. Bu durumda o kişinin aklını kaybettiğine hükmedilir ve akıl hastanesine gönderilir.
KUR'aN-I KERİM'İN TİLAVETİNDE ALDANANLAR:
Başka bir grup da, Kur'an okuma konusunda aldanırlar. Kur'an'ı bağıra bağıra okurlar Kur'an'ı. Belki de bir günde ve bir gecede onu baştan sona okurlar. Dilleri onunla meşgul olur, ama kalpleri kuruntu vadileri ile dünyâyı düşünme arasında gider gelir. Öğütlerinden kendilerine bir ders çıkarmazlar. Emir ve yasakların üzerinde durmak, ibret alınacak yerlerinden ibret almazlar. Nazım yönünden değil de mânâ yönünden lezzet almak için, âyetlerin manaları üzerine düşünmezler.Bir kişi Kur'an'ı gündüz ve gece olmak üzeri re isterse yüz defa okusun, eğer onun emir ve yasaklarını terkederse cezayı haketmiş olur. Belki de onun güzel bir sesi vardır; okur ve bundan zevk alır, aldığı zevkten dolayı gurura kapılır. Zanneder ki bu, ALLAH'a münâcattan ve O'nun kelâmını dinlemekten kaynaklanan lezzettir. Oysa nerede? Çünkü onun aldığı lezzet, sesindendir. Eğer ALLAH'ın kelâmının lezzetine varsaydı, sesine ve sesinin güzelliğine bakmaz, bunu aklına getirmezdi bile. ALLAH'ın kelâmının lezzeti sadece anlam yönündendir; bun-larınki ise büyük bir aldanıştır.
ORUÇ:
Bunların diğer bir kısmı,oruçta gurura kapılmıştır. Belki bütün zamanını, mübarek günleri oruçla geçirir. Halbuki oruçlu iken dillerini gıybetten, niyetlerini riyadan, iftar ederken karınlarını haramdan ve daha bir sürü gereksiz hezeyandan korumazlar.Onlar farzı terk etmişler,menduba tabi olarak kurtulacaklarını zannetmişlerdir. Heyhat! Sadece ALLAH'ın huzuruna kalb-i selim ile gidenler kurtulurlar. Bunlar ise, en aşırı derecede bir yanılgıya kapılmışlardır.
İMAM GAZALİ-ALDANANLAR