50-....... Sehl ibn Sa'd şöyle demiştir: Bir kadın Rasûlullah'a geldi de:
— Yâ Rasûlallah! Ben nefsimi sana hibe etmek için geldim, dedi.
Rasûlullah kadına baktı. Bakışı yukarıya kaldırıp doğrulttu, sonra başını aşağıya indirdi. Kadın, Peygamber'in kendisi hakkında her-hangibir hüküm vermediğini görünce oturdu. Müteakiben Peygam*ber'in sahâbîlerinden bir kimse ayağa kalktı da:
— Yâ Rasûlallah! Eğer Sen'in bu kadına ihtiyâcın yoksa, beni onunla evlendir, dedi.
Rasûlullah (S) ona:
— "(Mehr olacak) birşeyin var mı?" diye sordu. O zât:
— Hayır vallahi yâ Rasûlallah (yoktur), dedi. Rasûlullah:
— "Akrabanın yanına git de bak, birşey bulacak mısın?" bu*yurdu.
Bunun üzerine o zât gitti, sonra dönüp geldi de:
— Hayır vallahi yâ Rasûlallah, hiçbirşey bulamadım, dedi. Rasûlullah:
— "Bak, velev demirden bir yüzük olsun (bul)" buyurdu. O zât yine gitti, sonra dönüp geldi de:
— Hayır yâ Rasûlallah, demirden bir yüzük de bulamadım. Ve-Iâkin şu izârım (belden aşağı örten ihramım) var. -Sehl: Onun ridâsi, yânî belden yukarısını örten ihramı yoktu, dedi.- Bunun yarısı onun olsun, dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah:
— "İzârınla ne yapabilirsin; onu sen giyersen kadının üstünde ondan birşey bulunmaz, açıkta kalır; kadın giyerse senin üzerinde on*dan birşey kalmaz, sen çıplak kalırsın" buyurdu.
Adamcağız bulunduğu yere oturdu. Bu oturuşu uzayınca da ni*hayet kalkıp (üzüntülü hâlde) gitti. Rasûlullah bu zâtın (hüzünlü ve ümîdsiz) arkasını çevirip gittiğini görünce, onun geri getirilmesini em*retti. O zât çağırıldı. Geldiği zaman:
— "Kur'ân'dan senin ezberinde ne var?" diye sordu.
— Ezberimde şu sûre, şu sûre, şu sûre var! diye birtakım sûreler saydı.
Rasûlullah ona:
— "Sen bu sûreleri ezberinden okuyor musun?" diye sordu O zât:
— Evet (okuyorum), dedi. Rasûlullah:
— "Öyleyse git, Kur'ân 'dan ezberindeki sûrelerle seni bu kadı*na mâlik kıldım" buyurdu