162 gün sonra sana kırmızı güllerle geldim
Oysa yüreğimde saatlere sığmayacak cümleler vardı
Sustum o bir saat seni dinlemek için sustum…
Sustum çünkü benim hasretliğim sesinin nağmelerineydi
Sen susma konuş özledim işte.!
Hıçkırıklarımı dizlerime gerip öyle bağladım sımsıkı
Canımı kazıya kazıya söylediğin sözlere inat
Susmalıydım…..
Gözyaşlarım hiç görünmeyecekti sana
Öyle ya o gözyaşları değmeliydi ağladığına
Tuttum gözyaşlarımı..
Sustum….
Ahh malatyam ahhh yine beyazlar içinde
Ukde kaldı ya bende küskünüm beyazlara bu mevsimde
Avuçlarımda buz parçaları
Dilimde sabır duaları yanarken alev alev
Susmalıydım ….
Geldim işte geldim gönlümdeki yaralarımın şifası
Bir küçük kelimeydi senden beklediğim
Canımı kazma kürekle daha da bir kıracağına
Usulca “fatih” deseydin diyebilseydin
Ağrıdı yüreğimin her bir köşesi ama
Susmalıydım…
Ey benim deniz yürüyüşlüm
Sesinin nağmelerine hasretliğim ezelden midir benim
İçerime akan gözyaşlarım sende güneşlenmeliydi...
Son kez…
Gittin
Koskoca şehir yürüdü seninle
Utancımdan saklandığım küçük mescidin
Duvarları hıçkırdı benimle
Sensizliğin azabıyla coştu yüreğim gözlerime doğru
Duvarlar bile senden merhametli bu yoksul günümde….
Hatrıma gelecekler gözyaşlarım değil,
Kışın şefkatli soğudur ıslak gözlerim üşüsede....
Ağlayan güllerle gidiyorum
Olurda bir gün aklına gelirsem
Sen benim gibi gül alıp ağlamazsın
Hiç değilse küçük bir gül resmi al eline
Ve küçük bir dua ile an beni...
Kar yağarken ince ince ne biliyim işte alışık değilim böyle gitmeye,
Seni dünya gözüyle son görüşüm son bakışım ve en son,
Varmı benim için hazırladığın başka son ....
( En doğunun gülüne )
(yürekten gelen bir esinti)