67- (2001) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Mâlik'e, İbn-i Şihab'dan dinlediğim, onun da Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan, onun da Âişe'den naklen rivayet ettiği şu hadîsi okudu: Âişe demiş ki: Resûlüllah (Sallalıahü Aleyhi ve Sellem)'e bal şerbetinin hükmü soruldu da:
«Sarhoşluk veren her İçki haramdır.» buyurdular.

68- (...) Bana Harmele b. Yahya Et-Tücîbî de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbn-i Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus, İbn-i Şihâb'-dan, o da Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan naklen haber verdi ki: Ebû Seleme Âişe'yi şunu söylerken işitmiş: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e bal şerbetinin hükmü soruldu da, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi've Sellem):
«Sarhoşluk veren her içki haramdır.» buyurdular.

69- (...) Bize Yahya b. Yahya ile Saîd b. Mansûr, Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, Amr'un-Nâkıd ve Züheyr b. Harb hep birden İbn-i Uyeyne'den rivayet ettiler. H.
Bize Hasan El-Hulvânî ile Abd b. Humeyd de Yakub b. İbrahim b. Sa'd'dan rivayet ettiler. (Demiş ki) : Bize babam Sâlih'den rivayet etti. H.
Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd dahi rivayet ettiler. (De*diler ki) : Bize Abdürezzâk haber verdi. (Dedi ki) : Bize Ma'mer haber verdi. Bu râvilerin hepsi Zührî'den bu isnadla rivayette bulunmuşlardır. Süfyân'la Salih'in hadîslerinde «bal şerbeti soruldu» cümlesi yoktur. Bu cümle Ma'mer'in hadîsinde vardır. Salih'in hadîsinde Âişe'nin Resûlüllah (Sallüllahü Aleyhi ve Seliem)'in :
«Her sarhoşluk veren içki haramdır.» buyururken işitmesi vardır.

70- (1733) Bize Kuteybe b. Saîd ile İshâk b. İbrahim rivayet ettiler. Lâfız Kuteybe'nindir. (Dediler ki) : Bize Veki', Şube'den, o da Saîd b. Ebî Bürde'den, o da babasından, o da Ebû Musa'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Muâz b. Cebel'le beni Peygamber (Sailailahü Aleyhi ve Seliem) Yemen'e gönderdi. Ben :
— Yâ Resulallah! Bizim memlekette bir içki vardır, ona bira derler. Arpadan yapılır. Bir içki de vardır ki, ona bit' derler. Baldan olur, dedim. Bunun üzerine :
«Sarhoş eden her şey haramdır.» buyurdular.

(...) Bize Muhammed b. Abbad rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfyân b. Amr'dan rivayet etti. O da Saîd b. EH Bürde'den, o da babasından, o da dedesinden dinlemiş ki, Peygamber (Sailailahü Aleyhi ve Seliem) dedesi ile Muaz'i Yemen'e göndermiş ve kendilerine:
«Tebşîr edin ve kolaylaştırın; öğretin, nefret ettirmeyin!» buyurmuş*lar. Zannederim «Uyuşun» da buyurmuş. Râvi diyor ki': O gittiği zaman Ebû Musa dönerek:
— Yâ Resulallah! Onların I: a idari yapma bir içkisi var ki, tutunun-caya kadar pişirilir. Bir de bira vardır ki, arpadan yapılır, dedi. Bunun üzerine Kesûlüllah (Sailailahü Aleyhi ve Seliem) ı
«Namazdan sarhoş eden her şey haramdır.» buyurdular.

71- (...) Bize İshâk b. İbrahim İle Muhammed b. Ahmed b. Ebî Hanef de rivayet ettiler. Lâfız îbn-î Ebî Hanefindir. (Dediler ki) : Bize Zekeriyya b. Adiyy rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ubeydullah —Bu zât İbn-i Amr'ındır.— Zeyd b. Ebî Üleyse'den, o da Saîd b. Ebî Bürde'den naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Bize Ebû Bürde babasından rivayet etti. Babası şöyle demiş: ResûİüIlab. (SaUallahü Aleyhi ve Sellem) beni Muaz'la birlikte Yemen'e gönderdi de :
«İnsanları davet edin ama tebşir edin, nefreî ettirmeyin! Kolaylaştırın, güçleştirmeyİn!» buyurdular. Ben :
— Yâ Resûlallah! Bize iki İçki hakkında fetva ver. Biz bunları Ye-men'de yapıyorduk. Biri bit'dir. Bu baldandır. Şiddetlenînceye kadar ne-biz yapılır. Diğeri biradır. Bu darıdan ve arpadandır. Şiddeîleninceye ka*dar nebîz yapılır, dedim. Kesûlülîah (SaUaliahü Aleyhi ve Sellem) 'e Cevâ-miu'I-Kelim mühürleriyle verilmişti.
«Ben namazdan sarhoş eden her müskiri yasak ediyorum :: buyur*dular.

72- (2002) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyei etti. (Dedi ki) : Bize Ab-dül-aziz (yâni Deraverdi) Umara b. Gaziyye'den, o da Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen rivayet etti ki, bir adam Ceyşan'dan gelmiş. (Cey-şan Yemen'dedir) ve Peygamber (SailaUahü Aleyhi ve SeUemj'e, memleket*lerinde içtikleri darıdan yapılan bira denilen bir içkinin hükmünü sor*muş. Peygamber (Sailallahu Aleyhi ve Selle m) de:
«Sarhoşluk verir mi o?» diye sormuş. Adam:
— Evet! cevâbını vermiş. Resûlüllah (Sallaliahü Aleyhi ve Seİlem): «Her sarhoşluk veren şey haramdır. Müskirat içene Tıyneîu'l-Habâl
sunacağına Allah (Azze ve Cette) 'nin ahdi vardır.» buyurmuşlar. Ashâb :
— Ya Resûlallah! Bu Tiynetü'1-Habâ! nedir? diye sormuşlar. «Cehennemliklerin teridir. Yahut Cehennemliklerin usaresidir.» bu*yurmuşlar.

73- (2003) Bize Ebû'r-Rabî' El-Atekî İle Ebü'I-Kâmil rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Hammad b. Zeyd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Eyyûb, Nâfi'den, o da İbn-i Ömer'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Her sarhoşluk veren şey şarabdır. Ve her sarhoşluk veren şey ha*ramdır. Bir kimse şarabı dünyada İçer de ona devam ederek tevbe etme*den ölürse; âhirette onu içmez.» buyurdular.

74- (...) Bize İsbâk b. İbrahim ile Ebû Bekr b. İshâk ikisi birden Ravh b. Ubade'den rivayet ettiler. (Derniş ki) : Bize İbn-i Cüreye rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Musa b. Ukbe Nâfi'den, o da İbn-i Ömer'den naklen haber verdi ki: Resûlüllah (Sallaliahü Aleyhi ve Sellem) :
«Her sarhoşluk veren şey şarabdır ve her sarhoşluk veren şey ha*ramdır.» buyurmuşlar.

(...) Bize Salih b. Mismar Es-Sülemî de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ma'n rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Afcdü'1-Aziz b. Rluttalib, Musa b. Ukbe'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivayet etti.

75- (...) Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Hatim dahi rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Yahya —Bu zât Kattan'dir— Tebeydul-lah'dan rivayet etti. (Demiş ki) : Bize Nâfi', Ibn-i Ömer'den naklen haber verdi. İbn-i Ömer bunu Peygamber (Sallaücıhü Aleyhi ve Seilem) 'den başka hiç bir kimseden işittiğimi bilmiyorum.
«Her sarhoşluk veren şey şarabdır ve her şarab haramdır.» buyur*dular, demiş.
Babımızın Hz. Âişe rivayetini Buharı «Abdest» bahsinde Ebû Dâvud,'Tirmizî, Nesâî ve İbn-i Mâcc «Ki-tâbu'l-Eşribe»'de; Ebû Musa hadîsini Buhârî «Kitâbu'l-Meğazî»'de; Abdullah b. Ömer hadîsini Buhârî ile Nesâî «Kitâbu'l-Eşribe»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.
Nevevî şöyle diyor: «Bu hadîsler açık açık gösteriyor ki, her sarhoşluk veren içki haramdır. Ve şarabdır. Ulemâmız bütün bu şıralar*dan yapılan içkilere şarab ismi verileceğine ittifak etmişlerdir. Lâkin ek*serisi bunun yalnız üzüm suyu hakkında hakikat, diğerlerinde mecaz ol*duğunu söylemiş. Bir cemâat da hadîslerin zahirine bakarak hakikat ol*duğunu bildirmişlerdir.»
Resûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Selîemj'in :
«Sarhoşluk veren her içki haramdır.» hadîsi hakkında Hattâ bî şöy*le bir mütalâa dermeyan etmiştir; «Bu hadîste sarhoşluk veren şeyin azı da, çoğu da haram olduğuna delil vardır. Hangi neviden olursa olsun î Çünkü umum sîgasryle. sarhoşluğu doğuran içkinin cinsine işaret edilmiş*tir. Bu söz «karın doyuran her yemek helâldir.» demeye benzer. Çünkü mânâsı fiilen doyurmasa bile doyurmak şanından olan her yemek helâldır, demektir.» Hattâbî'nin bu mütalâasına karşı allâme Aynî şunları söylüyor :
«Hangi nev'iden olursa olsun sarhoşluk veren içkinin azı da, çoğu da haramdır. Sözü her içki hakkında geçerli değildir. Bu söz yalnız şa*raba mahsustur. Çünkü İbn-î Abbâs (Radiyallahu anh) 'dan mev*kuf ve merfû' olarak rivayet edilen bir hadîste : «Muayyen olarak haram kılınan şarabdır. Her içkinin sarhoş edeni de haram kılınmıştır.» denil*mektedir ki, bu hadis şarabın sarhoş etsin, etmesin; azı da, çoğu da ha*ram olduğunu, başka içkilerin ise ancak sarhoş ettiği zaman haram kılın*dığını gösterir. Bu meydandadır. Ama Peygamber (SaltaUahü Aleytv ve Sellemyin «Her sarhoşluk veren içki şarabtır. Ve her sarhoş eden içki ha*ramdır...» buyurduğu rivayet edilmiştir dersen, ben de derim ki : Bu ha*dîse Yahya b. Maîn tan etmiştir. Sahîh olduğunu teslim etsek bile esah kavle göre İbn-i Ömer 'e mevkuftur. Bundan dolayıdır ki, Müslim onu zanla rivayet etmiş : (Ben onu ancak merfû' ola*rak biliyorum) demiştir. Merfû' olduğunu da teslim etsek hadîsin mânâsı şudur: Çok içildiği zaman sarhoş eden içkinin hükmü, şarabın hükmü gibidir.
Bit': Bal şerbetinden yapılan içkidir. Cevheri bu kelimenin bet' şeklinde de okunduğunu söylemiştir. Yemenliler bunu içer-lermiş. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sel!em)'e bal şarabının hükmü sorul*duğu zaman :
«Sarhoşluk veren her içki haramdır.» diye cevap vermesi; O'nun ce-vâmi-ul-kelîm (yâni, sözü az, Özü çok) sözlerinden sayılır.
Babımız rivayetlerinden birinde : «Resûlüllah (SallaVahü Aleyhi ve Sellem)e cemâmi-ul-kelîm mühürleriyîe verilmişti» deniliyor. Bundan murad bu az sözlere ifade ettirdiği çok mânâların üzerine sanki mühür vuruyordu da bu mânâlar soranların gözünden kaçmıyordu, demektir. Resûlüllah (Sallallahü Aîeyhi ve Sellemf'in :
«Ben namazdan sarhoş eden her müskiri yasak ediyorum.» sözün*den murad : Sarhoş ettiği İçin namazdan alıkoyan her içkiyi haram edi*yorum, demektir.
Resûlüllah ($allallahü Aleyhi ve Sellem) Ebû Musa ile Muaz'a:
«Tebşir edin ve kolaylaştırın; öğretin, nefret ettirmeyin.» buyurmuş' tur. Buradaki tebşirden murad hayırlı haber vermektir. Tebşirin zıddı in-zardır. Ki, o da kötü haber vermek mânâsına gelir. Hadîsten murad: «Halka Allah Ta âl ânın sevâfcmı rahmet ve ihsanının genişliğini müjdele*yin. Tehdit ve azab nevilerini sayıp dökerek onları korkutmayın ki, yeni müslüman olanlarla bulûğ çağına yaklaşan çocuklar İslama yatışsınlar,»
demektir. Gerçi bir şeyi emir, zıddının nehyini icabeder. O halde «Kolay*laştırın» emrinden sonra «Güçleştirmeyin» diye nehiyde bulunmanın ne faydası vardır? gibi bir sual hatıra gelebilrise de. bunun cevâbı şudur : Evvelâ biz bu kaideyi teslim etmiyoruz. Etsek bile burada maksat zım-nan anlaşılan bir şeyi te'kid için sarahaten beyândır. Şayet «Kolaylaştı*rın» diyerek bununla iktifa etseydi; kelime nekre olduğu için bir defa kolaylaştırıp bir daha güçlük çıkaran kimseye uyardı. Fakat «Güçleştir-meyin» deyince bütün hallerde güçlük çıkarmak nefyedilmiş olur.
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in :
«Bİr kimse şarabı dünyada İçer de ona devam ederek tevbe etmeden ölürse; âhİrerfe onu içmez.» hadîs-i şerifi o kimsenin Cennete giremiyece-ğinden kinayedir. Çünkü cennete giren, cennet şarabından içecektir. Şu halde hadîs-i şerîf müstehil ile tevil edilir. Yâni Ömrü sarhoşlukla geçip de tevbe etmeden ölen kimsenin cennete girmesi imkânsızdır. Yahut gü*nahları affedilip cennete girse bile, cennetin şarabını canı çekmez mânâ*sına gelir. «El-Mebârik» nâm eserde : «Denildi ki : Böylesi cennet şara*bını arzu etmeyi unutmak; yahut unutmasa bile arzu etmemek suretiyle hakikatte mahrum bırakılacaktır. Bu ise cennet nimetlerinin en şerefli*sinden mahrum kalmak demek olacağından büyük bir eksikliktir.» de*niliyor.