Ve En Büyük Mükâfat: Cennet

Şüphesiz ki muttakilerin elde edeceği nimetlerin, üs­tünlüklerin, ödüllerin en büyüğü ve ebedî olanı cennettir. Ölümden sonraki sonsuz kurtuluş ve sonsuz nimetlerin sunulduğu mükâfat yeridir. Orada muttakiler için hazırlanmış armağanları, makamları ve güzellikleri anlatmaya kelimeler yetmez. Bunlar, dünyada insanların gördükleri, sevdikleri ve peşlerinden gittikleri değerli şeyler gibi de­ğillerdir, daha da üstündürler.
Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki:
"İnsanın cennete girmesine en çok sebep olan şey, onun takvasıdır (Allah'a karşı duyduğu sorumluluk bilincidir).
Kur'an, muttakiler için hazırlanmış cennetin ve ora­daki armağanların özelliklerini anlatıyor. Şimdi onların bir kısmını beraber okuyalım:
"Rabbinizden olan mağfirete ve eni gökler ve yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın. O, muttakiler için hazırlanmıştır."
"(O gün) cennet takva sahiplerine yaklaştırılmıştır.
Muttakiler, kendileri için hazırlanan ve yaklaştırılan cennete zümre zümre sevkedilirler.
"Bu bir zikirdir (hatırlatma ve öğüttür). Şüphesiz muttakiler için, elbette varılacak güzel bir yer vardır.
Adn cennetleri; kapılar onlara açılmıştır.
İçinde yaslanıp dayanmışlardır; orada bir çok meyve ve içecek istemektedirler.
Ve yanlarında da bakışlarını yalnızca eşlerine çevir­miş yaşıt zevceler vardır.
İşte hesap günü size vaad edilen budur.
Hiç şüphesiz bu, bizim rızkımızdır; bitip tükenmesi de yok."
"Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler.
Oldukça kudretli, mülkünün sonu olmayan (Allah'ın) yanında, doğruluk makamındadırlar."
Kur'an, ittika edenlere Allah'ın söz verdiği cenneti şu örnekle anlatıyor:
"...İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren içecekten (şarap­tan) ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır; ve orada on­lar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret de vardır. Hiç (böyle mükâfatlandırılan bir kişi), ateşin içinde ebedî kalan ve 'bağırsaklarını parça parça ko­paran' kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu?""Takva sahiplerine vaad edilen cennetin misali: Onun altından ırmaklar akar, yemişleri ve gölgelikleri devamlıdır. Bu, Allah'a karşı sorumluluk duyanların (mutlu) sonu­dur; küfre sapanların sonu ise ateştir Kişi, böylesine arzuladığı bir yaşantıya, rahata ve em­niyete devamlı bir gayretle ulaşabilir. Böyle bir sonuç elde etmek üzere çaba göstermeli, bunun için gereken ameli iş­lemelidir. Bu da ancak takva bilinciyle olabilir.
Kıyamet saatini, ölümden sonra başlayacak hayatı in­kâr edenler, o gün ile karşılaştıkları zaman yok olmayı, ortadan kaybolmayı isteyecekler ama bu istekleri gerçekleş­meyecek. Kur'an bu gerçeği hatırlattıktan sonra şöyle so­ruyor:
"De ki: Bu mu daha hayırlı, yoksa takva sahiplerine söz verilen ebedî cennet mi? Ki orası, onlar için bir mükâ­fat ve son duraktır
"İnkarcılar, 'Rabbiniz ne indirdi?' diye sorulsa, 'Eskile­rin masallarını indirdi' derler ve İslâmdan yüz çevirirler. Ancak aynı soru takva sahiplerine sorulsa, 'şöyle derler: ...Rabbimiz hayır indirdi' derler. Dünyada ihsan edenlere (güzel davranışta bulunanlara) hasene (güzellik) vardır, ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir.
Adn cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar, içinde onların diledikleri her şey vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle ödüllendirir.
Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında, 'Selâm size, yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin.' derler
Dünya hayatında büyüklük taslayarak Allah'tan kor­kup sakınmayanlar, ahiret hayatında kötü bir sonuçla kar­şılaşacaklar. Azgınlıklarının karşılığını, zakkum ağacı, ce­hennemin kaynar suyu ve benzeri azaplarla görecekler. Buna karşın;
"Muttakilere gelince, muhakkak onlar, güvenli bir makamdadırlar, cennetlerde ve pınarlarda...
Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyi­nirler, karşılıklı olarak (otururlar).
İşte böyle; ve biz onları siyah, iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
Orada, güvenlik içinde her türlü meyveyi istemektedir­ler.
Orada, ilk ölümün dışında başka ölüm tatmazlar. Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur; senin Rabbinden bir fazl ve (lütuf) olarak. İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş' budur."
"Şüphesiz muttaki olanlar, gölgeliklerde ve pınar başlarındadır.
Ve canlarının çekip arzu ettiği meyveler (arasındadırlar).
Yapmakta olduklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yeyin ve için.
Elbette biz, ihsan edenleri (iyi ve güzel davrananları) işte böyle ödüllendirmekteyiz
Kur'an'ı ve onun haber verdiklerini yalanlayanlar sü­rüklenerek cehenneme atılırlar. Onlara; "...Girin oraya, siz ancak yapmakta olduklarınız ile cezalandırıyorsunuz." denir. Arkasından da Allah'tan ittika edenlerin durumu açıklanıyor
"Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nimet için­dedirler.
Rablerinin kendilerine verdikleriyle 'sevinçli ve mut­ludurlar'. Rableri, kendilerini 'çılgınca yanan cehenne­min' azabından korumuştur.
'Yapmakta olduklarınızdan dolayı afiyetle yeyin ve için
Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanıp dayanmışlar­dır. Ve biz, onları iri ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz. İman edenler ve soyları da kendilerini imanda izle­yenler (var ya); biz onların soylarını da kendilerine katıp eklemişiz. Onların amellerinden hiçbir şeyi eksiltmedik. Her kişi, kendi kazanmakta olduğuna karşılık bir rehindir.
Onlara, istek duyup arzuladıkları meyvelerden ve et­ten bol bol verdik.
Orada bir kadeh kapışır, çekişirler ki, onda ne 'boş ve saçma bir söz', ne de bir günah...
Kendileri için (görevlendirilmiş hizmetçi) civanlar, et­rafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) 'sedefte saklı inci' gibi tertemiz, pırıl pırıl.
Kimi kimine dönüp sorarlar:
Dediler ki: 'Biz doğrusu daha önce, ailemiz (yakın ak­rabamız) için de endişe edip korkanlardık
Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve bizi 'hücrelere kadar işleyen' kavurucu azabından korudu.
Hiç şüphesiz, biz bundan önce O'na dua (kulluk) eder­dik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta kendisidir.