Sayfa 3/5 İlkİlk 12345 SonSon
41 sonuçtan 21 ile 30 arası

Konu: SİLSİLE-İ SAADAT ve hayat hikayeleri

  1. #21
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.201, Level: 61
    Points: 8.201, Level: 61
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 249
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 249
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    haceesma - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    353
    Points
    8.201
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: SİLSİLE-İ SAADAT ve hayat hikayeleri


    20 - Derviş Mehmed (k.s.)

    Derviş Muhammed hazretleri, evliyanın büyüklerindendir. Silsile-i aliyyenin yirmincisidir.

    Ruh ilimlerinde mütehassıs idi. Büyük âlim ve kâmil bir veli olan dayısı Kâdi Muhammed Zâhid'in derslerinde yetişti. Dayısına talebe olmadan önce, on beş sene nefsinin isteklerinden kurtulmak için mücadele etmiş ve insanlardan uzak yaşamıştı.

    Bir gün ellerini açıp, acizliğini ve çaresizliğini Allahü teâlâya yalvararak arz etmişti. Aniden Hızır aleyhisselam gelip; "Eğer sabır ve kanaat istiyorsan, Muhammed Zâhid'in hizmet ve sohbetine kavuşmakta acele et. O sana sabır ve kanaati öğretir" buyurdu. Hemen Muhammed Zâhid'in yüksek huzuruna varıp, orada ilim tahsil etti. Güzel terbiye görüp, kemale geldi. Hocası ona, insanlara doğru yolu anlatmak, ebedi olan Cehennem azabından kurtaracak şeyleri bildirmek için hilafet verdi. Hocasının vefatından sonra yerine geçip, Semerkand'da, doğru yoldan ayrılanlarla ve dine sonradan sokulan bid’atlerle uğraştı. Bid’atleri yok etti. Çok veli yetiştirdi.

    İnsanları Allahü teâlânın yoluna çağırmada çok gayret gösterdi. Talebelerinin terbiyesi hususunda, insan üstü bir kuvvet ve gayrete sahipti. İmam-ı Rabbani hazretlerinin dünyaya gelmesinden bir sene önce, vefat etti. İnsanları irşad için yetiştirdiği yüksek talebeleri pek çoktur. Bunların en büyüğü, oğlu Hâce Muhammed Emkenegi'dir.




  2. #22
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.201, Level: 61
    Points: 8.201, Level: 61
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 249
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 249
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    haceesma - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    353
    Points
    8.201
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: SİLSİLE-İ SAADAT ve hayat hikayeleri


    21 - Muhammed Hacegi Emkengi (k.s.)

    Muhammed Emkenegi hazretleri, evliyanın büyüklerindendir. Silsile-i aliyyenin yirmi birincisidir.

    1512 yılında Buhara'nın İmkene kasabasında doğdu. 1599’da orada vefat etti. Evliyanın büyüklerinden Derviş Muhammed hazretlerinin oğlu ve Muhammed Bâkibillah hazretlerinin hocasıdır. Zahiri ve batıni ilimleri babasından öğrendi. Babasından feyiz alarak tasavvufta kemale erdi. Tasavvuf ilminin ve hallerinin mütehassısıydı.

    Bütün ömrü İslamiyet’e hizmetle ve Peygamber efendimizin güzel ahlakını insanlara duyurmakla ve öğretmekle geçti. Çok veli yetiştirdi. Yetiştirdiği velilerin en başta geleni kendisinden sonra halifesi olan Muhammed Bâkibillah'tır. Muhammed Bâkibillah hazretleri, bir gece rüyasında Hâcegi Muhammed Emkenegiyi gördü. Hocası ona; "Ey oğul, senin yolunu gözlüyorum" buyurdu. Bâkibillah hazretleri buna çok sevindi. Hemen huzuruna gitti. Huzuruna varınca ona çok iltifat gösterip, yüksek hâllerini dinledi. Sonra üç gün üç gece birlikte bir odada başbaşa kalıp, sohbet ettiler.

    Hâcegi hazretleri ona feyiz verip, yüksek faydalara kavuşturdu. Sonra Bâkibillah hazretlerine; "Sizin işiniz, Allahü teâlânın yardımı ve bu yüksek yolun büyüklerinin ruhlarının terbiyeleriyle tamam oldu. Tekrar Hindistan'a gitmeniz lazım. Çünkü bu silsile-i aliyyenin, orada sizin sayenizde parlayacağını görüyorum. Bereket ve terbiyenizden çok istifade edip, büyük işler yapacak kimseler gelecek" buyurdu.

    Hace Bâkibillah kendilerini bu işe layık görmediğinden, özür dilediyse de, Hâcegi Emkenegi, ona istihare yapmasını emretti. Rüyasını Emkenegi hazretlerine anlattığı zaman, şu karşılığı aldı:
    "Derhal Hindistan'a gidiniz. Orada sizin bereketli nefeslerinizden bir aziz meydana gelecek, bütün dünya onun nuruyla dolacak. Hatta, siz de ondan nasibinizi alacaksınız."

    Hace Bâkibillah hazretleri Hindistan'da Serhend şehrine geldiği zaman, kendisine; "Kutbun etrafına geldin" diye ilham olundu. Bu kutub, imam-ı Rabbani hazretleriydi.
    Demek ki, bu kıymetli tohum, Semerkand ve Buhara'dan getirilmiş, Hindistan toprağına ekilmiş oluyordu.

    Hâcegi Muhammed Emkenegi hazretleri, ömrünün sonlarına doğru sık sık şöyle söylerdi:
    Ölümü hatırlar, gülemem asla,
    Bugün ne olacak bilemem asla,
    Maksadım Rabbime yakın olmaktır
    Bundan başkasını istemem asla.

    Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri bir mektubunda Hâcegi Emkenegi hazretlerinden bahisle şöyle buyurmuştur:
    "Hâcegi Emkenegi, Hak aşıklarını gerçek sevgiliye kavuşturmak için sıkıntılara katlanarak ve zahiren kırıklık içerisinde senelerce rehberlik yaptı. Bir gün talebelerinin bir kısmı ile dikenlik bir yerden geçiyorlardı. Bir talebesinin ayakları yalın idi. Ayağına hep diken batıyordu. İçinden gizlice ah çekiyor ve ayağını da hocasının izinden ayırmıyor, takip ediyordu. Hocası Emkenegi hazretleri onun bu hâline iltifat edip, "Kardeşim ayağa elem dikeni batmadıkça, murat gülü açılmaz" buyurdu. Bu söze talebe çok sevindi.”






  3. #23
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.201, Level: 61
    Points: 8.201, Level: 61
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 249
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 249
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    haceesma - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    353
    Points
    8.201
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: SİLSİLE-İ SAADAT ve hayat hikayeleri

    22 - Hace Muhammed Bakibillah (k.s.)

    Muhammed Bâkibillah hazretleri, Silsile-i aliyyenin yirmi ikincisidir. İmam-ı Rabbani hazretlerinin hocasıdır. 1563 yılında Kâbil’de doğdu. Kâbil'den Semerkand'a gidip, zamanın en büyük âlimlerinden olan Mevlanâ Sâdık-ı Hulvâni'den gerekli ilimleri öğrendi. Yüksek yaratılışı ve kabiliyeti ile kısa zamanda, talebeler arasında en yüksek seviyeye ulaştı. Sonra tasavvufa yönelip, bu yolun büyük âlimlerinden bâtıni ilimleri öğrenerek yüksek dereceye ulaştı. Hâcegi İmkenegi hazretlerinin sohbetleri, Behaeddin Buhari ve halifelerinin ruhaniyetlerinin yardımı ile, bu büyükler silsilesine dahil oldu.

    Muhammed Bâkibillah hazretleri hocasının emriyle Hindistan'a gidip, bir sene Lahor'da kaldı. Oradaki âlimler onun sohbetine gelip, istifade ettiler. Sonra Delhi'ye gidip, vefatına kadar orada kalarak, insanlara doğru yolu anlattı. İki-üç sene gibi kısa bir müddette, pekçok âlim ve veli yetiştirdi. Onun yetiştirdiği büyüklerin başında, kendisinden sonra halifesi olan, ikinci bin yılın müceddidi, İslam âlimlerinin gözbebeği imam-ı Rabbani gelir. İmam-ı Rabbani hazretleri yetişip kemale gelince, Muhammed Bâkibillah hazretleri bütün talebelerinin yetiştirilmesini ona bıraktı.

    Emr-i maruf ve nehy-i münker yaparken, şiddet ve sertlik göstermezdi. Bir kimse dine uygun olmayan bir iş yapsa veya söz söylese, yumuşaklıkla, kinaye ve ima ile sakındırır, kalb kırmak istemezdi. Emr-i maruf yaparken, kendini diğer insanlardan ayırmamak ve üstün görmemek için çok gayret sarf ederdi. Sohbetlerinde hiç bir müslüman kötülenmezdi. Eğer birinin kalbinden bir müslüman hakkında kötü bir düşünce geçse, derhal hakkında kötü düşünülen kimseyi övücü sözler söyleyerek konuşmaya başlardı.

    Hân-ı Hânân ismiyle meşhur padişah Abdürrahim Hân onu sevenlerden biri idi. Bâkibillah hazretlerinin hacca gideceğini duyunca, yol parası olarak bol miktarda para gönderdi. "Bu hediyemi, lutfederek kabul buyurun efendim" dedi. O ise, “Müslümanların paralarını harcayarak hacca gitmemiz uygun olmaz" diyerek kabul etmedi ve hacca da gitmedi.

    Yemek pişirenin abdestli olmasını, yemek pişirirken dünya kelamı söylenmemesini tembih ederdi. "Salih olmayanın yemekleri feyzin gelmesine engel olur” buyururdu. Evliyadan bir zat gelip,; "Hâlimde bir bağlanma, kalbimde bir sıkıntı hissediyorum, fakat kabahatimin ne olduğunu bilemiyorum" dedi. Hâce hazretleri, "Yemeğinde ihtiyatsızlık vâki olmuş" buyurdu. "Her gün aynı yemekleri yiyorum" dedi. Hâce hazretleri, "İyi düşün” dedi. İyice düşününce, "Evet efendim şimdi hatırladım, yemek pişerken, helal olduğu şüpheli iki üç odun yakılmıştı" dedi.

    Bir gün Hâce Hüsameddin'in haber vermesiyle, görevliler içki içen ve başka kötülükler yapan bir genci yakalayıp hapse attılar. Hâce hazretleri bunu duyunca, Hâce Hüsameddine sitem etti. O da: "Çok kötü bir gençtir" deyince, üzüntülü bir şekilde, derin bir âh çekip buyurdu ki: "Sen kendini iyi gördüğünden o sana kötü görünüyor. Fakat biz kendimizi ondan farklı görmüyoruz. Nasıl olur da onu kötüleriz?"
    Sonra o genci, hapisten çıkardılar. O genç, komşusu hâce hazretlerinin yakın alakası karşısında son derece memnun olup, günahlarına tevbe ederek salihlerden oldu.

  4. #24
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.201, Level: 61
    Points: 8.201, Level: 61
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 249
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 249
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    haceesma - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    353
    Points
    8.201
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: SİLSİLE-İ SAADAT ve hayat hikayeleri


    23 - İmam-ı Rabbani Ahmed-i Faruk-i Serhendi (k.s.)

    Silsile-i Saadat’in yirmi üçüncüsü ve büyük nur merkezlerinin dördüncüsü Imam-i Rabbani Mücedid-i Elfi sani Ahmed-i Faruk-i Serhendi Hazretleridir.
    Alimlerin üstünü, vasillarin reisi, harikalarin, kerametlerin mazhari, sonsuz derecelerin camii, hakikat ehlinin öncüsü idiler. Hazreti Ömer (R.A.)’in 28. torunudurlar. Hicretin 971. senesi, asure günü Serhend sehrinde dogdular. Kadiriyye, Sühreverdiyye, Kübreviyye ve Çestiyye büyüklerinin bütün kemalatlarina sahip idiler. Abdullah-i Dehlevi Hazretleri talebelerinden birisine yazdiklari mektuplarinda söyle buyurdular:”Imam-i Rabbani’yi sevenler mü’min ve takva sahibidirler.” Sevmeyenler ise Saki ve münafiktirlar. Bütün Islam alemine Imam-i Rabbani’nin sükrünü eda etmek vaciptir. Mektubat-i Ahmediyye isimli kamil ve mükemmil kitaplari bu yüksek derecelerin hakikatlerine en adil delildirler. Bu kitaplarinda kendi hallerini ve nice nice Naksibendiyye makamlarini zikretmislerdir.
    Iki ciltten ibaret olan Mektubat isimli kitaplarinin ikinci cildinde buyururlar ki: “Bir gün murakabada idim. Hazret-i Resul-i Kevnevi (A.S.) efendimiz tesrif buyurup, bu sekilde ben kullarina hitap eylediler ki; {Sana simdiye kadar hç kimseye yazmadigimiz icazetnameyi yazmak için geldim}ve yine buyurdular {Hangi cenazenin namazini ifa etsen o meyyit af ve magfiret olunup cennete dahil olacaktir.}”
    Imam-i Rabbani söyle buyurdular : “Kiyamet gününe kadar Tarikat-i müceddideye dahil ve salik olacak mürid, hizmetçi dervis ne kadar insan varsa tamamina Allah tarafindan muttali oldum ve kaffesinin isimleri dahi bana bildirildi ve Tarikat-i Naksibendiye’ye salik olacaklarin tamaminin cehennemden azat olacaklarini Cenab-i Hak bana beyan etti.”


    İMAM-I Rabbânî HAZRETLERİ BUYURUYORLAR Kİ

    Bizim gibi fakirlere lazım olan şeyler şunlardır:

    ˝ Zül ve iftikârı tercih ederek, Hak Teâlâ’ya tazarru ve ilticâ etmek ve dâimî inkisar halinde bulunmak,

    ˝ Kulluk vazifelerini yerine getirmek, Şer’i şerîf’in hudûdunu muhafaza etmek,

    ˝ Her hususta Sünnet-i seniyyeye mutabaât ve hizmetlerde niyeti düzeltmek,

    ˝ Bâtını hâlis kılmakla beraber zâhirini de İslâm’a uygun hale getirmek,

    ˝ Günahların istilâ ettiğini müşâhede ederek kendini hep kusurlu görüp, ayıplamak,

    ˝ Gaybları bilen Allah Teâla’nın intikam almasından korkmak,

    ˝ Hasenâtı (sevap almak için yaptığı güzel işler) çok da olsa, bunları az görmek,

    ˝ Kötülükleri ve günahları az da olsa bunları çok görmek,

    ˝ İnsanlar tarafından kabul görmekten ve şöhretten hoşlanmamak, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

    “Bir kimseye şer olarak dînî veya dünyevî bir hususda parmakla gösterilmesi yeter. Ancak Allah (c.c.) korursa müstesna”

    ˝ Niyet ve işlerinin sağlamlığı sabah aydınlığı kadar net de olsa dâima (iyi değildir diyerek) itham etmek,

    ˝ Vâkıa uygun bile olsa (harikulâde) hallere ve mevâcide itibar ve itimat etmemek,

    ˝ Sırf dinin kuvvetlenmesi ve müslümanların takviye edilmesi, şer’-i şerîf’in revaçta kılınması için gösterdiği gayretleri, mahlukatın Hakk’a davet edilmesi gibi Allah yolunda yaptığı hizmetleri güzel görmek doğru değildir. Zira bu kısımda anlatılan hizmetler zaman zaman kâfir ve fâcir kimseler tarafından da yapılabilir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:

    “Muhakkak ki, Hz. Allah şu dini fâcir bir kimse ile de teyit eder.”


    ˝ Bu yola girmek arzusu ile bir mürîd gelir ve kendisinden yardım isterse onu ilk bakışta aslan ve kaplan gibi tehlikeli görmeli ve onun yüzünden bir tuzağa düşebilirim diye korkmalı. Çünkü nefis (bu hizmetinden dolayı) kendinde bir şey görecek (bu hizmeti ben yaptım diyerek bir pay çıkararak) sevinecek ve ferahlayacak olursa bu; hizmete ortaklık ve küfran-ı nimettir. Bu sevinçten bir eser kalmayıncaya ve korku hali gelinceye kadar tevbe etmeli, nedâmet ve istiğfar yolunu tutmalıdır,

    ˝ Bilhassa mürid’in malına ve onun dünyevî menfaatlerine karşı kendinde bir arzu meydana gelmesinden son derece kaçınmalıdır. Çünkü bu hizmet sadece Allah içindir. Bu durum müridin irşâdına mâni olduğu gibi mürşidini de tahrip eder. “Dikkat ediniz ! Sadece halis din Allah içindir.” Hz. Allah (c.c) kendisi için yapılan bir amelde hiçbir şekilde ortaklık kabul etmez.

    ˝ İyi bilin ki kalpte meydana gelen zulmet ve küdürat tevbe, istiğfar, nedâmet ve Allâhü Teâlâ’ya iltica ile kolaylıkla giderilir. Ancak dünya sevgisinden dolayı kalbe gelen zulmet müstesnâ, bu kalbi harâb eder. Bunun giderilmesi zor, hem de çok zordur. Fahr-i Kâinât (s.a.v.) ne güzel buyurmuşlardır:

    “Dünya sevgisi bütün hatâların başıdır.”
    Hz. Allah bizleri ve sizleri dünya sevgisinden, dünya ehlinden ve onları sevmekten, onlarla beraber kalıp sohbet etmekten kurtarsın. Çünkü bu öldürücü bir zehir, büyük bir belâdır. (İmam-ı Rabbânî, Mektubât, 1/171)







  5. #25
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.201, Level: 61
    Points: 8.201, Level: 61
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 249
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 249
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    haceesma - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    353
    Points
    8.201
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: SİLSİLE-İ SAADAT ve hayat hikayeleri


    24 - Hace Muhammed Masum (k.s.)

    Muhammed Masum Faruki hazretleri, evliyanın meşhurlarındandır. İmam-ı Rabbani hazretlerinin üçüncü oğludur. Silsile-i aliyyenin yirmi dördüncüsüdür. Hindistan'ın Serhend şehrinde doğdu

    Daha üç yaşında iken, kelime-i tevhid söylerdi. Kur'an-ı kerimi kısa zamanda ezberledi. 11 yaşında iken, zikir ve murakabe yolunu babası imam-ı Rabbani hazretlerinden aldı. Babası istidadının yüksekliğini anlayınca, "Hâl, ilimden sonra olduğu için, önce ilim okumak gerekir" buyurup oğluna akli ve nakli ilimleri okutmaya başladı. Ona, "İlim tahsilini çabuk bitir ki, seninle büyük işlerimiz var" buyururdu. 14 yaşında iken babasına, "Kendimde bir nur görüyorum ki, bütün âlem güneş gibi ondan aydınlanmaktadır" diye arz edince, babası, "Sen zamanın kutbu olursun" müjdesini verdi. Daha sonra kendisi, "Allahü teâlâya hamd olsun. Babamın müjdelediğine kavuştum” demiştir.

    16 yaşında iken, bütün ilimlerin tahsilini bitirip tasavvufa yöneldi. Babasının feyizlerine kavuştu. Kendisi de, "O esrar denizlerinin dalgıcı oldum” buyurmuştur. Öyle yetişti ki, onun bereketi ve feyizleri bütün âleme yayıldı. İslam tarihinde hidayeti onunki kadar yaygın olan bir âlim ve mürşid görülmemiştir. 900 bin kişi ona talebe olmuş, talebelerinden 140 bini evliyalık mertebelerine kavuşmuş, 7 bini de mürşid-i kâmil olmuştur. Talebeleri onun huzurunda bazen bir ayda, bazen bir haftada evliya olurlardı. Bazılarını bir teveccühte, makamların hepsine ulaştırırdı.

    Babası ömrünün son günlerinde ona: "Benim bu dünyada kalmam yalnız kayyumluk vazifesi sebebiyle idi. Bu artık sana verildi. Bu dünyadan göç etmem yaklaştı" buyurmuştur.

    Talebelerinden olan Muhammed Hanif-i Kâbili, Hocasının himmeti ile çok büyük marifetlere kavuştu. Hocasından icazet alarak memleketi olan Kâbil'e döndü. Halkı irşada başladı. Onu da kıskananlar oldu. Bir grup insan, ona gelip, "Bir keramet görmedikçe, sizin büyüklüğünüze inanmayız. Biz bir ziyafet hazırlıyoruz. Üstadınızı davet ediyoruz. Bugün yemek vaktinde Serhend'den Kâbil'e bir anda gelmesini bekliyoruz. Eğer gelirse, hepimiz senin taleben oluruz" diye ilave ettiler. Serhend’den, Kâbile bir ayda gelinemezdi. Hâce Muhammed Hanif, hocasına olan bağlılığının çokluğundan bunu kabul edip, "Hocam yemeği yatsı namazından sonra yer. Siz yemekleri hazırlayın, geleceğini ümit ederim" dedi.

    Oradakiler gülmeye, alaylı bir şekilde yemekleri hazırlamaya başladılar. Vakit gelince "Yatsı vakti oldu. Artık yemek yiyelim" dediler. Hâce, "Yemeği getirin, üstadım bu saatlerde yemek yer" buyurdu. Oradakiler, yemekleri getirirken, Muhammed Masum hazretleri altı oğlu ile birlikte evin kapısından içeri girdi. Kendisine hazırlanan yere oturdu. Oradakiler bu hâli görünce, hayrete düşüp özür dilemek zorunda kaldılar. Muhammed Masum hazretleri "Yalnız Muhammed Hanif'in hatırı için geldim. Yoksa maksadım, sizin ikna olmanız değildir. Evliyadan keramet istenmez" buyurdu. Hep beraber yemeğe başladılar. Oradakiler, sohbetin bereketiyle kalblerindeki zulmetten kurtuldular. Onu sevenler arasına girip, saadete erdiler.






  6. #26
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.201, Level: 61
    Points: 8.201, Level: 61
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 249
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 249
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    haceesma - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    353
    Points
    8.201
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: SİLSİLE-İ SAADAT ve hayat hikayeleri


    25 - Şeyh Seyfüddin Arif Farukî (k.s.)

    Seyfeddin-i Faruki hazretleri, Silsile-i aliyyenin yirmi beşincisidir. İmam-ı Rabbani hazretlerinin torunu ve Urvetül-Vüskâ Muhammed Masum-i Faruki hazretlerinin beşinci oğludur. Doğum zamanında bir melek; "Doğduğu gün, öleceği gün ve dirileceği günde ona selam olsun" mealindeki Meryem suresinin 15. âyet-i kerimeyi okuyarak müjde vermişti. Küçük yaşından itibaren ilme yöneldi. Amcası Muhammed Said'den akli ve nakli ilimleri tahsil edip kısa zamanda âlim oldu. Zamanının bir tanesi ve marifet deryası olan babası Muhammed Masum-i Faruki'nin teveccüh ve sohbetleriyle, ilerleyip, kısa zamanda birçok kerametlere kavuşup âlimlerin baş tacı oldu.

    Kemale erdikten sonra babasının emriyle Âlemgir Han ile görüşmek üzere Delhi'ye gitti.
    Delhi'ye vardığı zaman, şehrin kapısında iki azgın fil ve bunları zabt etmeye çalışan iki heybetli pehlivanın resimlerinin asılı olduğunu gördü. Sultana o resimleri indirtip yok edinceye kadar şehre girmeyeceğini bildirdi. Sultan resimleri indirtince şehre girdi. Sultan Âlemgir Han, kendi isteğiyle ona talebe oldu. Sohbetleriyle şereflendi. Yaşı ilerlemiş olmasına rağmen Kur'an-ı kerim okumayı öğrenip ezberledi. Sohbetlerinin bereketiyle Hindistan'da yayılmış birçok bid’at ve sapıklık, Sultan Âlemgir Han tarafından ferman çıkartılarak ortadan kaldırıldı ve unutulmuş sünnetleri ortaya çıkarıldı. Diğer vezirler, valiler ve devlet adamları da sohbetleriyle şereflenip hidayete kavuştular.

    Himmet ve bereketiyle, Hindistan'ın her tarafında İslamiyet yayılıp müslümanlar kuvvetlendi. Bid’at sahipleri ve kâfirler perişan oldu.

    Delhi'de, sohbet meclisleri çok bereketli ve kalabalık olurdu. Kâfirler ve fasıklar da onun sohbetine gelip, yüksek huzuruyla şereflenince, hidayete kavuşup eski günahlarına tevbe edip, istiğfar ederek geri dönerlerdi. Sohbetinin bereketiyle, binlerce kişi hidayete kavuşup, yüksek derecelere ulaşmıştı. Dergahına her gün binlerce kişi gelir feyz alırdı.






  7. #27
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.201, Level: 61
    Points: 8.201, Level: 61
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 249
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 249
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    haceesma - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    353
    Points
    8.201
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: SİLSİLE-İ SAADAT ve hayat hikayeleri

    26 - Muhammed Nurü’l-Bedvani (k.s.)

    Seyyid Nur Muhammed hazretleri, evliyanın büyüklerindendir. Silsile-i aliyyenin yirmi altıncısıdır. Seyyid olup soyu Peygamber efendimize ulaşır. Türbesi, Hindistan'ın Delhi şehrindedir.

    Seyyid Nur Muhammed Bedâyuni hazretleri, ilmini ve feyzini imam-ı Rabbani hazretlerinin torunu, büyük âlim ve mürşid-i kamil Muhammed Seyfüddini Faruki'den aldı. Onun derslerinde ve sohbetlerinde yetişip icazet aldı. İlimde o kadar yükselmişti ki zamanının yegane âlimi ve rehberi idi.

    İnsanlar ondan feyz almak için sohbetine koşmuşlardır. Bir teveccühü ile talebelerinin kalbleri zikretmeye başlardı. "Sokakta günahkârla karşılaşmak kalbde zulmet hasıl eder" buyurur ve talebelerinin hangi günahı işleyenle karşılaştığını haber verirdi. Yetiştirdiği talebelerin en meşhuru ve halifesi, "Mazhar-ı Cân-ı Cânân" hazretleri olup, evliyanın büyüklerindendir.

    Şüpheli şeylerden ve haramlardan sakınma hususunda gayreti son dereceye ulaşmıştı. Yiyeceği ekmeğin ununu helalden tedarik eder, hamurunu kendi yoğurup, pişirir ve iyice acıkınca azar azar yerdi. Tasavvufta ilahi aşk ile kendinden geçme hâli pek ziyade idi. 15 sene bu hâl üzere yaşadı ve tasavvufi hâllere gark oldu. Ömrünün son zamanlarında bu hâlden ayıklık hâline dönmüştür.

    Sünnet-i seniyyeye uymakta, edeplerde de Peygamber efendimize tâbi olmakta büyük bir dikkat gösterirdi. Peygamber efendimizin hayatını ve yüksek ahlakını anlatan kitapları devamlı yanında bulundurur, bunları okuyup, hâllerinde ve işlerinde Resulullah efendimize uymaya çalışırdı.

    Bir defasında helâya girerken, yanlışlıkla önce sağ ayağını içeri atınca tasavvuftaki hâlleri bağlandı. Üç gün Allahü teâlâya yalvarıp, niyazda bulunduktan sonra hâlleri tekrar açıldı.

    Daima murakabede bulunurdu. Böylece, Allahü teâlâdan başka her şeyi unutup, Allahü teâlâya yönelerek çok ibadet yaptığından beli bükülmüştü.

    Bir gün birisi yiyecek bir şey hediye getirmişti. Kendisine takdim edilince, "Bu yiyecekte bir zulmet gözüküyor, lütfen bir araştırınız!" buyurdu. Bu yiyecek helaldendir diye arz ettiler. Fakat araştırınca, bu yiyeceğin gösteriş niyetiyle hazırlandığını anladılar.

    Dünyaya düşkün olan bir kimse, kendisinden emanet bir kitap istediğinde verirdi. Kitap geri getirilince o kitabı bir yere koyar üç gün bekletirdi. Verdiği kimseden kitap üzerine sirayet eden zulmet, sohbeti bereketiyle dağıldıktan sonra alıp okurdu.

    Bir defasında bir talebesi huzuruna giderken, yolda gözü yabancı bir kadına takılıp ona bakmıştı. Hocasının huzuruna girince, sende zina zulmeti görüyoruz buyurarak yabancı kadına bakması sebebiyle günaha girdiğine işaret etmiştir.

    Eshab-ı kirama düşmanlık besleyen, rafizi iki kişi , rafizi olduklarını saklayıp, kendisine tâbi olmak istediklerini söylemişlerdi. Onlara, "Önce bozuk itikadınızdan vazgeçin sonra tâbi olma arzusunda bulunun" buyurdu. Biri, bu kerameti görünce, hemen tevbe edip, sapık itikadından vazgeçti.

    Kendisi anlatır:
    "Bir gün hocamın kabrini ziyarete gitmiştim. Kabri başında murakabeye daldım, hocamı kabrinde görüp, konuştum. Kefeni ve bedeni hiç çürümemişti. Sadece ayaklarının alt kısımlarına toprak tesir edip hafif dökülmüştü. Bunun sebebini kendisinden sordum, dedi ki: "Sahibinden izinsiz, o geldiği zaman geri vermek niyetiyle bir taş alıp, abdest aldığım yere koydum. Abdest alırken o taşın üzerine bastım. Ayaklarımda gördüğün toprağın tesiri bu sebepledir."

  8. #28
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.201, Level: 61
    Points: 8.201, Level: 61
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 249
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 249
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    haceesma - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    353
    Points
    8.201
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: SİLSİLE-İ SAADAT ve hayat hikayeleri

    27 - SEMSÜDDİN HABİBULLAH İBN-İ MİRZA CAN (K.S.) :

    Hicri 1111’de bir Cuma gününde dünyayi tesrif etmislerdir. Muhammed Nurü’l Bedvani Hazretleri’nin en efdal talebesi ve en büyük halifesidir. Evliyanin siginagi, kamil bir mürsid ve alim bir zat idi. Semsüddin Habibullah Hazretleri 16 yasina geldiklerinde mübarek babalari Mirza Can vefat etmisler, 18 yasina geldiklerinde de Muhammed Nurü’l Bedvani Hazretleri ile karsilasarak Naksibendi yoluna intisab etmislerdir. Dört yil seyh hazretlerinin sohbetlerinde kaldiktan sonra hilafet almis ve Müceddidiye yolunda pek çok nasiplenmistir. Seyh Hazretleri, 1195 senesi Muharrem’in 9. günü irtihal-i dar-i naim eylediler.



  9. #29
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.201, Level: 61
    Points: 8.201, Level: 61
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 249
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 249
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    haceesma - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    353
    Points
    8.201
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: SİLSİLE-İ SAADAT ve hayat hikayeleri


    28 - Abdullah-ı Dehlevi (k.s.)

    Seyyid Abdullah Dehlevi hazretleri, Silsile-i aliyyenin yirmi sekizincisidir. 1745 yılında Hindistan'ın Pencab şehrinde doğdu. 1824’de Delhi'de vefat etti. Kabri Şâhcihân camii yakınındaki dergahındadır.

    Babası, Abdullatif efendi âlim, salih ve zahid bir zat idi. Bir gün rüyasında Hazret-i Ali ona:"Allahü teâlâ sana bir oğul ihsan edecek, o büyük bir zat olacak. Ona bizim ismimizi koyarsın" dedi.
    Resulullah efendimiz de evliyadan bir zat olan amcasına rüyasında, doğacak çocuğa Abdullah isminin verilmesini emretti. Çocuk doğduğunda, ismini babası, Ali, amcası Abdullah koydu. Abdullah-ı Dehlevi hazretleri, altı yaşına gelince, Hazret-i Ali'ye karşı sevgi ve edebinden kendisine Ali denmesini istemeyip Ali'nin hizmetçisi manasına gelen Gulam Ali dedi ve bu isimle tanındı.

    Allah vergisi çok üstün bir zekaya sahipti. Kur'an-ı kerimi kısa zamanda ezberledi. Dini ilimleri ve zamanının fen ilimlerini öğrendi.

    Mazhar-ı Can-ı Canan hazretlerinin huzuruna varıp, kendisini talebeliğe kabul buyurmasını istedi. O da: "Sen hoşlandığın bir yere git. Bizim yolumuz, tuzsuz taşı yalamak gibidir" buyurdu. "Ben her şeye razıyım efendim" dedi. "Mübarek olsun" buyurup talebeliğe kabul edildi. Abdullah-ı Dehlevi hazretleri, 15 yıl sohbetiyle şereflendi. Evliyalıkta yüksek derecelere kavuşunca, mutlak icazet alıp, halifesi oldu.

    Abdullah-ı Dehlevi hazretleri buyurdu ki:
    Talebe, sadık olan talip demektir. Allahü teâlânın sevgisi ile ve Onun sevgisine kavuşmak arzusu ile yanmaktadır. Bilmediği, anlayamadığı bir aşk ile şaşkın haldedir. Uykusu kaçar, göz yaşları dinmez. İşlediği günahlarından utanarak başını kaldıramaz. Her işinde Allah’tan korkar, titrer, Allahü teâlânın sevgisine kavuşturacak işleri yapmak için çırpınır. Her işinde sabreder. Her geçimsizlikte, sıkıntıda kusuru kendisinde görür. Her nefeste Rabbini düşünür. Gaflet ile yaşamaz. Kimseyle münakaşa etmez. Bir kalbi incitmekten korkar. Kalbleri Allahü teâlânın evi bilir. Eshab-ı kiram hakkında hayır konuşur ve isimleri anıldığında "radıyallahü.anhüm" der. Hepsinin iyi olduğunu söyler. Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiram arasında olan şeyleri konuşmamayı emir buyurdu. Salih müslüman, bunları konuşmaz, yazmaz ve okumaz. Böylece, o büyüklere karşı bir edepsizlikte bulunmaktan kendini korur. O büyükleri sevmek, Allah’ın Resulünü sevmenin alametidir. Kendi bilgisi, kendi görüşü ile evliyayı kiramı, birbirinden aşağı ve yukarı diye ayırmaz. Birinin, daha yüksek, daha üstün olduğu ancak âyet-i kerime, hadis-i şerif ve Sahabe-i kiramın sözbirliği ile anlaşılır. Muhabbet sarhoşluğu ile başka türlü söyleyenler mazurdur.




  10. #30
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.201, Level: 61
    Points: 8.201, Level: 61
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 249
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 249
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    haceesma - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    353
    Points
    8.201
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: SİLSİLE-İ SAADAT ve hayat hikayeleri

    29 - Hafız Ebu Said Sahib (k.s.)


    Silsile-i aliyyenin yirmi dokuzuncusudur. Asrının müceddidi idi.

    Altun silsile´nin 28ci halkasi olan Abdullah-i Dehlevi Hazretlerinin en büyük halifesidir.
    Hicri 1217 (M.1802) senesinde dünyaya tesrif etmislerdir. 1277(m.1861)de medine'de , Rasulullah'ı ziyarette iken vefat etmiştir .Bakî Kabristanı'nda medfundur.

    11yasinda iken Kuran-i Kerimi hifzettiler.
    daha çocuk iken , salih ve kıymetli bir zat olacağı konuşulmuştur.

    1225 Hicri senesinde Abdullah-i Dehlevi Hazretlerinin sohbetlerine nail oldular. Hfiz Ebu Said Hazretleri, 15 sene Abdullahi Dehlevi Hazretlerinin kaldiktan sonra O´nlarin irtihalleri üzerine irsad makamina oturdular. Seriati Mustafafiyeyi ve Tarikati Naksibendiyeyi nesir hususunda büyük gayret ve ohtimam gösterdiler. Daha sonra eshabinin talebi üzerine Tarikat ahkamina dair << Hidayetül Talibin>> namina bir Risale yazdilar.

    günümüze kadar gelen 8 eseri mevcuttur .


Sayfa 3/5 İlkİlk 12345 SonSon

Benzer Konular

  1. Yaşanmış İbretlik Osmanlı Hikayeleri
    By BuRaK in forum Osmanlı tarihi
    Cevaplar: 101
    Son Mesaj: 13.06.09, 15:02
  2. Nasreddin Hoca Hikayeleri
    By BuRaK in forum E-kitap bölümü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.06.09, 06:27
  3. Silsile-i saadat
    By ACİZKUL in forum İslam Büyüklerimiz ve Alimlerimiz..
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 19.01.09, 19:22
  4. Sİlsİle-İ alİyye
    By Konyevi Nisa in forum S -Harfi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 17.12.08, 12:57

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •