İşlenen ameller ve bunların kabul edilmeleri arasında büyük farklılıklar vardır. Zira Allah Azze, kendisinden gerçekten korkan, buyruk ve yasaklarını gözeten muttakîlerden başka hiç kimsenin amelini kabul etmez. Amelleri bütün içtenlikleriyle yalnızca Allah Azze'nin zâtı için olan ve Muhammedi sünnete dosdoğru uyan muttakîler kimlerdir?
Yalnızca çokça ictihad yapmış olmak bir üstünlük değildir. Üstünlük, iş*lerinde ve sözlerinde doğruluk ve hidayet üzere olmaktır. Mesela hadiste şöyle geçmektedir: "(Gelişigüzel) icatlar yaparak ictihad edenlerin Allah'tan uzaklaşmaktan başka hiçbir kârları olamaz." Nebî (as) Haricîler hakkında şöyle buyurmuştur: "Sizden bazılarınız onlarla olup kıldığı namazı, tut-tuğu orucu ve okuduğunu (öğrendiğini tebliğ ettiğini) alçaltır, değersizleşti-rir. Onlar Kur'an-t Kerim'i okhrlar ama okudukları onların gırtlaklarından aşağıya (yani kalplerine) gitmez, böylece onlar da okun hedefi delip gittiği gibi İslam 'dan çıkar giderler".
Kıble ehlinden (Müslümanlardan) olup da bid'atçı olanlar pek çoktur. Bunlar, Râfızîler, Kaderciler, Cehmciler ve diğerleridir. Bunların ictihad açısın*dan, gerek ilimde (teoride) gerekse pratikte ehİ-i sünnetle pek ilişkileri oldu*ğu söylenemez. Ehl-İ Kitap ve müşriklerden pek çoğu için de durum bundan farklı değildir. Ama burada (bir anlamda ictihadla) amaçlanan güzelliktir. Me*sela Fadl b. İyâd, Allah Azze'nin, "hanginizin daha iyi (en güzel) amel yaptığını deneyelim diye..." ayeti konusunda yaptığı açıklamalarda, "(et*melin en güzeli ve en iyisi), en samimisi ve en doğru olanıdır" demiştir. O'na, "ey Ali'nin babası, en doğrusu ve en samimisi ne demektir?" denildi*ğinde şöyle demiştir: "amel, içten, samimi, halis olup da doğru olmazsa kabul edilesi değildir. Kabul edilmesi için hem halis (katıksız, içten ve samimi) olmalı hem de doğru (sevab) olmalıdır. Halis (içten, samimi, katıksız) 'Allah için olmak' demektir. Sevab (doğru, hak, gerçek) 'sünnete uymak' demektir".
"Ey Allah'ım! Bize, bizi sana asi olanlardan ayıran "Allah korkusu"nu, cennetine ulaştıracak olan "Allah'a itaat'% dünyanın belalarını küçümsete-cek olan (görünmeze -gaybe- inançtaki) "kesin bilme"yi ve iman gücünü ver. Bize verdiğin kulak, göz ve güç gibi nimetlerin ömürlerini uzun et, bu ni*metlere içimizden mirasçılar getir. Bize zulmedenden hakkımızı, intikamı*mızı al, bize düşmanlık edene karşı bize yardım et, belamızı kendi dinimiz içerisinden verme, dünyayı en büyük uğraşımız haline getirme, dünyalık bir şeyler elde etmeyi tek amacımız haline dönüştürme, ilmimizi dünya ile sınır*lı hale dönüştürme ve senden korkmayan ve bize rahmet etmeyen kimseleri günahlarımızdan dolayı başımıza bela etme."
Bu hadisi el-Hâkim, Tirmizî ve îbn-i Ömer'den rivayet etmiştir.