Elinizdeki kitabın yazan Üstad Dr. Seyyid el-Cemilî'yi tanıdığımda O'ndaki din özlemi gözümde öylesine büyüdü ki, hemen O'nun Kur'an-ı Ke-rim'e ve Resululluh'ın (as) sünnetine sıkı sıkıya yapıştığı, görerek ve bilinçli olarak bunlarla amel ettiği yargısına varmıştım.
Böylece pek çok eserini okudum. Onun emanete (İslam'a) oian hırsı, a-raştırmalarında kaynakları gösterme hususundaki ilmî sorumluluk karşısında gösterdiği hassasiyeti ve Resulultah'm (as) hadisi olarak rivayet edilen herşe-yi iyiden iyiye araştırarak doğruları eğrilerden ayırması beni şaşırttı. Nitekim Şeyh Muhammed Mütevelli eş-Şa'râvî'nin fetvalarını da on cilt halinde tahkik edip yayınlamıştı. Şeyh Şa'râvî'nin kendisine yöneltilen sorulara verdiği ce*vapların bir fetva külliyatı halinde olduğu hemen herkesçe bilinmektedir. Bu fetvalarda, önceki nesi! alimlerinin görüşlerini yansıtmak, bu fetvaları verir*ken ana kaynak ve dayanak noktası olarak ilk sırada yer verdiği ve kendisi*ne dayandığı Kur'anî ve aklî delillerle hadislerin senetlerini gündeme getir*mek ve onlara işaret etmek yerine hemen hepsinde kendi görüşleri hakim*dir. Çünkü Onun fetvaları -adeta- soyutlanmış olan kendi görüşlerinden iba*rettir. Bu hususta aklî ölçüler ihtilaf halinde olabilirler.
Çoğu alim, Seyyid cl-Cemilîyi, tslam hukuk bilginlerinin söz sahibi o-lanlannın bile fetva verdikleri zaman yalnızca kendi görüşlerine dayanmak*tan sakınmalarına rağmen, -gücü yettiği halde- fetva verirken serî bir nassı yahut aklî bir delili kendisine destek olarak almaksızın yalnızca kendi görüş*leriyle Fetva veren Mütevelli eş-Şa>âvî'nin fetvalarını nakletmesi dolayısıyla kınamışlardı. Bu hususta İmam Şafiî kendine tabi olan kimseleri kendisini taklid etmekten sakındırarak, maksızın ona tabi olan kimsenin yaptığı hu iş helal değildir" demiştir.
îmam Ali ise herhangi bir hususta fetva verdiği zaman, Öğrencilerine, "fetvayı hangi hususta verdiğimi araştırın, zira bu bir dindir. Şu ravdanın sahibi olan şahıs (yani Resulullah) dışında herkesin sözleri kabul veya red-dolunabilif diyerek nasihat ediyordu.
İbn-i Hazm, Hz. îmam Ali'nin vefatı yaklaştığı sıralarda şöyle dediğini ri*vayet etmektedir: "İslam şeriatı hakkında, Resulullah'tan (as) herhangi bir şey öğrendiğimde ona hiçbir eklemede bulunmadığım ve Resulullah 'in (as) sünnetine aykırı hareket etmediğim halde şu anda kendi fikrimle yargıladı*ğım ve hüküm verdiğim her mesele konusunda kırbaçlanarak dövülmeyi is*terdim ".
Şeyh Şa'râvî herhangi bir sebebe tutunmaksızm kendi dini kültürüne ve parlak zekâsına göre görüş bildirmekte ve fetva vermektedir. Dr. Cemilî Şa'ravTyi ilme dayanarak savunmak istemiş ve böylece İbn-i Teymiye, İbnu'l Kayyım el-Cevziyye ve Nasıh Hanbelî gibi büyük müftülerin fikirlerine baş*vurmuştu. Bu alimler hadis ilimlerinde ve rivayetlerde uzmanlaşmış kişilerdi. Hadislere yalnızca inceleyip araştırdıktan sonra, hadisin Resulullah'a (as) u-laşma biçimi, kopuklukları, sıhhat derecesi, neshe uğrayıp uğramadığı; Kur'an ayetlerinden herhangi birisiyle çatışıp çatışmadığı ve ravisinin herhan*gi bir suçlamaya hedef olarak unutkanlık veya hile yapmak gibi niteliklere sahip olup olmadığı gibi hususları araştırdıktan sonra güvenirlerdi.
Dr. Seyyid el-Cemüî, Şeyh Mütevelli eş-Şa'râvî'yi en güzel şekilde tanıt*mıştı. Oysa şimdi İslam toplumuna sunacağı şahıs peygamberlerin sonuncu*su ve tüm yaratıkların seyyidi olan bir kimse, yani efendimiz Muhammed b. Abdullah (as) idi.'O'na uyan, O'nu tasdik eden, Ö'nun rehberliğini kabulle*nen kimselerin zaten Şa'râvfye, Onu okumaya ve dinlemeye ihtiyaçları yok*tu.
Dr. Cemilî, Resulullah'ın (as) fetvalarını seçme, kıyaslama, bir ölçüye gö*re belirleme, güzel ve şık bir üslûpla insanlara sunma ve ince bir zevkle dü*zenleme hususlarında başarı göstermiştir. Bu nedenle bu kitabından hemen sonra sahabelerin, büyük İslam hukuk bilginlerinin ve îmam Malik gibi müf*tülerin fetvalarını da bu şekil bir çalışmayla kitap haline getirmesini temenni ediyorum. Mesela îmam Malik hakkında, "İmam Malik Medine'de fetva ver*memiştir" deniyor.
Gerçi öyle bir dönemde yaşıyoruz ki eline kalem alan yahut güzel yazı yazan hemen fetva vermeye başlıyor. Allah İçin şu satırları söyleyen şair de bunu belirlememiş midir: Hevaya uymuş hepsi dinlerini kınıyorlar/ Binlerce müftü, Medine'de bir tek Malik var.
"Hiçbir gölgenin olmadığı bir günde, Allah Azze'nin, gölgesiyle gölge-lendirmeyi vaad ettiği yedi kimse şunlardır; ...Allah Azze'ye itaat ederek yeti*şen genç de bunlardan biridir" diyen hadis-i şerifi her okuyuşumda Dr. Sey*yid el-Cemilî hatırıma geliyor; her okuyuşta O'nu hatırlıyorum. Çünkü kendi*si ilmî bakımdan yetişmesi ve pratik uzmanlığı yanında, dinî ilimlerde uzmanlaşma gibi ruhsal ö?.Icmfere de yöncklİ. Bu husustaki başarısı oeiki ü'C na ve babasından kaynaklanmaktadır. Zira onlar ta küçüklüğünden itibaren oğullarına ruhun durumuyla ilgili olan bazı meseleleri aşılamışlardır. Böylece oğullarının yazıda, konuşmada tatbikatta ilgi alanı hep psikoloji olup yıkmış*tı. Allah Azze bu uğraşılarını, Ona adeta olgun bir güle benzeyen güzel bir kız çocuğu vererek ödüllendirdi. O da çocuğun adını "Dua" koydu. Allah Azze onu verimli bir kimse, göz nuru ve kalb süruru kılsın, zürriyyetini şey*tanın şerrinden korusun.
Umuyorum ki bu kitap fetva kitaplarının ilki ya da sahabelerin, tabun a-limlerinin ve İbn-i Teymiyye, ibnuTKayyım el-Çevziyye, İbn-i Hacer el-Aska-lanî. Şeyh Muhammed Abduh, Şeyh Abdutmecid Selim, Kcşİd Rıza, Mahcnud Şeltııt, Şeyh Cadu'l Hak, Hasan. Me'mun gibi alimlerin fetvalarından oluşacak bir külliyatın başlangıcı olsun. Nitekim Seyyid Cemilî'nİn basılmış eserlerinin yeniden basılmasını da istemiştim. Zira yazarın bu eserleri verirken çektiği e-meği çoğu alim hemen hiçbir eserde çekmiş değildir. Bunlardan Sekretu'l Mevt, Met'âktfu Yevmi'l Kıyamet, Kitabu's Sibr ve Tasdirıl Ervah beyne'l Bi-da vel Hakâik ve tüm bunlardan daha öncelikli olan el-İ'câzu't Tıbbı Fİ'I Kur'an adlı eserlerini sayabiliriz.
Allah A/zc'den Onun kalemini İslam İçin bereketli kılmasını temenni e-cliyoıum. Selamlarım ve dualarım Dua'mn babasına olsun. O'na temizlik, gü*zellik, doğruluk, kurtuluş vç Allah korkusu ilham etsin. Allah duaları işiten*dir.