22- (2891) Bana Harme'e b. Yahya Et-Tücîbî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize îbnû Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus, İbııû Şihab'dan naklen haber verdi ki : Ebû İdris El-Havîânî şöyle diyormuş. Huzeyfe b. Yeman dedi ki:
— Vallahi ben kendimle kıyamet arasında vuku bulacak her fitneyi insanların en iyi bileniyim. Ben de Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in bu hususta bana gizlice bildirdiği, benden başka hiç bir kimseye söyleme-| diği bir sırdan başka bir şey yoktur. Lâkin Resulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) benim de bulunduğum bir mecliste fitnelerden bahsederken söyle*di. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) fitneleri sayarken şöyle buyur*dular :
«Onlardan üç tanesi hemen hemen hiç bir şey bırakmayacaklardır. Onlardan yaz rüzgârları gibi bir taksm fitneler vardır ki, bazıları küçük, bazıları büyüktürler.»
Huzeyfe tu cemaatın benden gayri hepsi gitmiştir, demiş.

23- (...) Bize Osman b. Ebî Şeyhe ile İshâk b. İbrahim de rivayet eltiler. Osman : Haddescna; İshak ise : Ahberanâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki) : Bize Cerir, A'meş'den, o da Şakık'den, o da Huzeyfe'den naklen haber verdi. Iluzeyfe şöyle demiş: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) aramızda öyle bir kalkış kalktı ki, o kalkışında kıyamete kadar olacak şeylerden söylemedik bir şey bırakmadı. Bunları belleyen belledi, unutan unuttu. Bunları benim şu arkadaşlarım bilir. Caiz ki ben bunlar*dan bir şey unutmuş olurum da, arkadaşımı görür hatırlarım. Nasıl ki, bir adam kirinden ayrıldığı vakit, onun yüzünü hatırlar, sonra gördü*ğünde onu tanır.

(...) Bize bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivayet etti, (Dedi ki) : Bize Vekİ', Süfyan'dan, o da A'meş'den naklen bu isnadla: «Onları unutan unuttu...» cümlesine kadar rivayet etti. Sonrasını anmadı.

24- (...) Bize Muhammed b. Beşşâr dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Bİze Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be rivâyeİ etti. H.
Bana Ebû Bekr h. Nâfi* de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Gunder ri-vâyet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Adiy b. Sâbit'den, o da Abdullah b. Yezîd'den, o da Huzeyfe'den naklen rivayet etti ki, şöyle demiş : Bana Resûlüîlah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kıyamet kopuncaya kadar olacak her şeyi haber verdi. Bunlardan hiç bir şey yoktur ki, ona sormuş olmayayım Yalnız ona Medînelileri Medine'den ne çıkaracak? diye sormadım.

(...) Bize Muhammed b. Müsennâ rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Veh b. Cerir rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be bu isnadla bu hadîsin mislini haber verdi.

25- (2892) Bana Ya'kub b. İbrahim Ed-Devrakî ile Haccâc b. Şâir hep birden Ebû Âsım'dan rivayet ettiler. Haccac dedi ki: Bize Ebû Âsim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Azra b. Sâbİt haber verdi. (Dedi ki) : Bize Ilbâ b. Ahmer haber verdi. (Dedi kî) : Bana Ebû Zeyd (yâni; Amr b. Ah-tab) rivayet etti. (Dedi ki) : ResûIüHah (Salhllahü Aleyhi ve SeUem) bize sabah namazını kıldırdı ve minbere çıkarak tâ öğle vakti gelinceye kadar bize hutbe okudu. Müteakiben inerek namazı kıldırdı. Sonra (yine) min*bere çıktı ve bize ikindi vakti gelinceye kadar hutbe okudu. Sonra ine*rek namazı kıldırdı. Sonra tekrar minbere çıktı ve bize güneş kavuşun*caya kadar hutbe okudu. Artık bize olmuş ve olacak her şeyi haber verdi. Bunları en iyi bilenimiz, en helleyişli olammızdır.
Hz. Huzeyfe hadîsini Buhâri «Kitâhu'l-Kader»'de tahric etmiştir.
Ulemadan bazıları Hz. Huzeyfe'nin sözündeki «illâ»'nın hazfı lâzım geldiğini söylemişlerdir. Çünkü bu kelime cümleden atılmazsa mâ*nâsı : «Ben sır biliyorum...» demek olur. Halbuki Huzeyfe hazret*leri Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in fitneleri bir meclisde cemaat arasında söylediğinden bahsetmektedir. Binâenaleyh hem cemaat arasın*da konuşmuş, hem de Hz. Huzeyfe'ye sır olarak söylemiş mânâsına gelir ki, bu iki söz birbirini nakzeder. Cümleden illâ atılırsa mânâ düze*lir. Ve şöyle olur : «Bana gizli bir şey söylemedi, hepimize birden anlat*tı.» Nitekim Hz. Huzeyfe'nin hadîsin sonunda : «Onları belleyen belledi, unutan unuttu.» demesi de bu mânâyı teyid eder. Bu babdaki il*min ona mahsus olması arkadaşları dünyadan gittiği ve kendisinden baş*ka bilen kalmadığı içindir. Bununla beraber Kesûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Hz. Huzeyfe'ye başka bir yerde sır söylemiş olabilir. Bu takdirde Huzeyfe (Radîyaüahu anh): İşittiklerimin hepsini size anlatmama bir mâni yoktur. Yalnız bana sır olarak söyledikleri müstesna de*mek istemiştir.
Hadîsin ikinci rivâyetindeki temsil hakkında Kaadî lyâz sun*arı söylemiştir. Bazıları bu cümlede râviler tarafından yapılma bir bo*zukluk olduğunu söylemişlerdir. Doğrusu şöyledir : Nasıl ki, bir adam uzun kaman birinden ayrıldığı vakit onun yüzünü hatırlamaz, sonra onu gör*düğünde tanır.»