169- (2502) Bize Abdullah b. Berrâd El-Eş'arî ile Muhammed b. Ala' El-Hemdânî rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Ebû Usâme rivayet elti (Dedi ki) : Bana Büreyd, Ebû Bürde'den, o da EbÛ Musa dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Biz Yemen'de iken Resûlüllah. (SullaUahü Aleyhi ve Seliem) in zuhuru kulağımıza geldi. Ben ve iki kardeşim —ki biri Ebû Bürde, diğeri Ebû Ruhm'dur. Ben en küçükleriyim — onun ya*nma gitmek üzere muhacir olarak yola çıktık. —Ya küsur demiş yahut kavmimden elliüç veya elliiki adam— sözüne şöyle devam etmiş: Bir gemiye bindik. Gemimiz bizi Habeş'deki Necâşî'nin yanma bıraktı. Onun yanında Ca'fer b. Ebî Tâlib ile arkadaşlarına rastladık, Ca'fer :
— Bizi buraya Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellerri\ gönderdi. Ve burada oturmamızı emretti. Siz de bizmle beraber kalın! dedi. Biz de top*tan hepimiz gelinceye kadar onunla beraber kaldık. Müteakiben Hayber'i fethettiği gün Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seliem)''e rastladık. Bize (ga*nimetten) hisse verdi. —Yahut bize ondan atıyye verdi demiş.— Hay-ber'in fethinde bulunmayan hiç bir kimseye ganimetten hisse ayırmadı. Yalnız kendisiyle birlikte bulunanlara hisse verdi. Ancak Ca'fer ve arka-daşlarıyle birlikte bizim gemimizde bulunanlar müstesna! Gazilerle be*raber onlara da hisse ayırdı. Bunun üzerine bazı insanlar bize —yâni ge*mide bulunanlara— biz hicrette sizi geçtik, diyorlardı.
(2503) Ebû Musa şunu söylemiş: Derken Esma Mnti Umeys —ki bi*zimle beraber gelenlerden biridir— ziyaret için Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellemyin zevcesi Hafsâ'mn yanma girdi. Esma, Necâşî'ye hicret edenler arasında hicret etmişti. Az sonra Ömer, Hafsa'nın yanına girdi. Esma da Hafsa'nm yanında idi. Ömer, Esma'yi görünce :
— Bu kim? diye sordu. O da:
— Esma iinti Umeys! dedi. Ömer :
— Şu Habeşistanlı mı? Şu denizli mi? diye sordu. Esma:
— Evet! cevâbını verdi. Bunun üzerine Ömer :
— Hicrette biz kizi geçtik. Binâenaleyh Kesûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve SelUm) n ezdin de biz sizden daha haklıyız, dedi. Esma kızdı. Ve şu i«üu söyledi:
— Yamldın yâ Ömer! Hayır! Vallahi siz Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)y\e birlikte idiniz. Aç olanınızı doyurur; câhilinize va'z ederdi. Biz ise uzaklar düşmanlar diyarında —yahut toprağında— Habeşistan'da idik. Bu da Allah ve Resulü uğrundaydı. Alrah'a yemin olsun Vi! Senin söylediğini Resûlulîah (Sallallahü Aleyhi ve Scllcm)'e anmadıkça ne yemek yerim, ne su içerim. Eziyet ediliyor ve korkutuluyorduk. Bunu Resûlüllah (Sallatlahü Aleyhi ve Sellem)'e söyleyeceğim ve ondan isteyeceğim. Vallahi ne yalan söylerim, ne de saparım. Bundan fazla bir şey de söylemem, de*di. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seliem) gelince Esma :
— Yâ Nebiyallah! Ömer şöyle şöyle söyledi, dedi. Bunun ürerine Resûlüllah (Saüallahü A Iryhi ve Seliem ı:
«O benim nezdimde sizden fazla hak sahibi değildir. Onun ve arka*daşlarının bir hicreti, sizİnse ey gemi yolcuları, iki hicretiniz vardır!» buyurdular.
Esma şöyle demiş : Gerçekten Ebû Musa ile gemi yolcularını takıın takını bana geldiklerini gördüm. Bana bu hadîsi soruyorlardı. Resûlüllab (Sallallahü Aleyhi ve Seliem fin onlar için söylediklerinden kalblerinde daha büyük, daha sevindirici dünyâda hiç lair şey yoktu.
Ebû Bürde demiş ki: «Esma': Gerçekten Ebû Musa'yı gÖrmüşümdür. Kendisi bu hadîsi benden tekrar tekrar dinlemeyi istiyordu, dedi.»
Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'I-Meğâzî»'de tahric etmiştir. . Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellemy'm Habeşistan'a giden*lere atıyye vermesi gazilerin nzâsıyle olduğuna hamledilmiştir. Buhârî'nin rivayetinde bunu te'yid eden sözler olduğu gibi, Beyhakî 'nin rivayetinde sarahaten beyân edilmiş : «Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selltm) müslümanlarla konuştu ve muhacirleri de onların hisselerine müş*terek yaptı.» denilmiştir.
Hz. Esma' binti Umeys, Peygamber (Sailallahü Aleyhi ve Sellem)'in zevcelerinden Meymûne (Radiyalîahu anhy nın kız kar*deşidir. Ebû Tâ1ib'in oğlu Ca'fer'le evli idi. O şehid edilince Hz. Ebû Bekr'le evlenmiş, ondan Muhammed b. Ebî Bekr doğmuştu. Ebû Bekr (Radiyalîahu anJı) 'mn vefatından son*ra Hz. Ali ile evlenmiş, ondan da Yahya b. Ali doğmuştu.
Esma' (R.adiyallahü anha), Hz. Ömer'e «Kezebte» diyerek söze bağlamıştır. Bu kelimenin asıl mânâsı «Yalan söyledin» demekse de Arab-lar onu «Yamldm, hatâ ettiıı» mânâsında kullanmışlardır.
Buadâ': Nesebde yâni soyda uzak olanlar. Buğadâ' : Dinde düşman olanlar mânâlarına gelir. Bu kelimelerle Habeşliler'in Arab ve Müslüman olmadıkları anlatılmak istenmiştir. Filhakika hükümdarları Necâşî'den maada bütün Habeş1i1er kâfirdirler. Necâji de müslümanlığm onlardan gizliyordu.
Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sel!em)'m, Hz. Ömer için:
«O benim nezdimds sizden daha ziyâde hak sahibi değildir.» buyur*ması mutlak mânâda değil, sadece hicret husûsundadır. Yoksa Ömer (Radiyalîahu anhyin mertebe ve hususiyeti herkesçe malûmdur.
Habeşistan 'a gidenlerin iki hicretinden murâd; biri Habe*şistan'a, biri de Uesûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanma göç