151- (2485) Bize Amru'n-^akıd ile İshâk b. İbrahim Ye tbnü Ebî Ömer hep birden Süfyân'dan rivayet ettiler. Amr dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, Ztihrî'den, o da Saîd'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti ki: Hassan mescidde şiir söylerken Ömer yanına uğramış ve gözünün ucuyla onu süzmüş. Bunun üzerine Hassan :
— Ben bu mescidde senden daha hayırlısı varken de şiir okuyordum, demiş. Sonra Ebû Htireyre'ye dönerek : Allah aşkına söyle, Resâlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)i:
«Benİm namıma sen cevab ver! Allah'ım bunu ruhu'Ukudûs ile îe'yid buyur!» derken işittin mi? diye sormuş. Ebû Hüreyre : — Allah'ım evet! cevâbım vermiş.
(...) Bize bu hadîsi Ishâk b. İbrahim ile Mulıanımed b. Râîi' ve.Alad b. Hum ey d Abdürrezzâk'dan rivayet ettiler. (Demiş ki) : Bize Ma'mer, Zührî'den, o da İbni Müseyyeb'den naklen haber verdi ki, Hassan, içle*rinde Ebû Hüreyre'nin bulunduğu bir halkada :
— Senden Allah aşkına istiyorum ey Ebâ Hüreyre! Resûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem;'i işittin mi? demiş.
Ve râvi yukarki hadîsin mislini ııakletmişür.
152- (...) Bize Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû'l-Yeman haber verdi. (Dedi ki) : Bize Şuayb Züh*rî'den naklen ha1 er verdi. (Demiş ki) : Bana Ebû Seleme b. Abdirrah*man haber verdi ki: Hassan b. Sabit El-Ensârî'yi Ebû Hüreyre'yi Şald çağırırken işitmiş. Hassan :
— Allah aşkına söyle, Peygamber (Sallalkıhü Aleyhi ve S?!lem)'i:
«Yâ Hassan! Resûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve Selle m) namına cevap ver! Allah'ım! Bunu ruhu'l-Kudüs ile te/y'd buyur.» derken işittin mi? demiş. Ebû Hüreyre :
— Evet! cevabın vermiş.
Bu hadîsi Buhârî «Bed'ü-l-Halk» bahsinde tahric etmiştir.
Hassan b. Sabit EI-Ensârî Muhadramin'deridir. (Yâ*ni; hem Cahüiyyet devrinde, hem de İslâm'da yaşayanlardandır.) Yüz yir*mi sene yaşamış, bunun yarısını Câhil.iyyet devrinde, yarısını da İslâm'da geçirmiştir. Babasıyle iki ceddinin de yüzyirmişer sene yaşadıkları rİvâyet olunur. Künyesi Ebû'1-Ve1îd yahut Ebû Abdurrahman'dır. Ebû Ubeyde onun hakkında şunları söylemiştir : «Hassan 'in şâir şeyler üzerine üç cihetle üstünlüğü vardır :
1- Gerek Cahüiyyet, gerekse İslâmiyet devirlerinde ensârm şâiriydi.
2- İslâmiyet devrinde Resûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve Seilem) 'İn nü*büvvet hakkında şâiri idi.
3- İslâmiyet devrinde bütün Arabların şairi idi.»
Bu Hadisden Çıkarılan Hükümler:
1- Mubah şiiri mescidde okumak caiz, İslâm'ı ve müslümanları medh, kâfirleri hiciv veya tahkir eden şiiri okumak ise müstehabdır. Hz. Hassân'm şiirleri bu nevidendi.
2- Eu neviden şiir söyleyenlere duâ etmek müstehabdır.
3- Küffârdan yardım dilemek caizdir.
4- Ruhu'l-Kudûs 'den murad Cibril 'dir.
153- (2486) Bize Ubeydullah b. Muâz rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şube Adiy'den, (bu zat İbni Sâbit'-tir.) rivayet etti. (Şöyle demiş) : Bera' b. Âzib'i dinledim. (Dedi ki) : Re*sûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve Sc!lem)'\, Hassan b. Sâbit'e :
«Onlara hicvet!» Yahut «Cibril beraberinde olduğu halde, onlara mu-hacât eyle!» buyururken işittim.
(...) Bana bu hadîsi Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ab-durrahman rivayet etti. H.
Bana Ebû Bekr b. Nâfİ' de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Gunder ri*vayet etti. H.
Bize Jbni Beggâr da rivayet etti. (Dedi ki) : Biae Muharnuıed b. Cafer ile Abdurrahman rivayet ettiler.
Bu râvİlerin hepsi Şu'be'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivayet et*mişlerdir.
Bu hadîsi Buhârî «Bed'û'1-Halk»,, «Edeb» ve «Meğazî» bahisle*rinde; Nesâî «Kitûbu'1-Gaza» ve «Kitâbu'I-Menâkıb»'de tahric et*mişlerdir.
Hecv ve Muhacât: Aynı mânâya gelen kelimelerdir. Yalnız babları değişiktir. Mânâları ayıplarını yüzüne vurarak tahkir etmektir. Râvi bu iki kelimeden hangisini söylediğinde şekketmiştir, Cibril'in bera*berliğinden murad; ona yardım etmesidir.
Hadîs-i şerif kendilerine emân verilmeyen kâfirlere -hiciv ve tahkir*de bulunmanın caiz olduğuna, Hz. Hassân'ın faziletine delildir.
154- (2487)Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivayet ettiler. (Dediler kî): Bize Ebû Üsâme Higâm'dan, o da babasından nak*len rivayet etti ki, Hassan b. Sabit Âişe aleyhinde çok konuşanlardandı. Bu sebeple ben de ona sövdüm. Fakat Âişe :
— Ey kızkardeşim oğlu! Onu bırak! Çünkü o Renûlüllah (Sallaüahü müdafaa ediyordu, dedi.
(...) Bize bu hadîsi Osman b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ahde, Hişâm'dan tu isnadla rivayette bulundu.
Bu rivayeti Buhârî «Kitâbu'l-Menâkıh- ile -Kitâbu'l-Edeb-'de tahric etmiştir.
Hz. Hassan 'm, Âişe (Radiyallahü anha) aleyhinde çok konuş*masından murad; ifk hâdisesine onun da iştirak edip ileri geri soylenme-sidir. Bu hâdisenin tafsilâtı inşaallah ilerde gelecek ifk hadîsinde görüle*cektir. Râvi Hişâm'ın babası Urve, Hz. Âişe 'nin kız kardeşinin oğludur. Teyzesi hakkında lâf ettiği için ona sitem etmiş, fakat Hz. Aişe onun Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i şiirle müdafaa etti*ğini göz, önüne alarak affetmek büyüklüğünü göstermiş, Urve 'nin atıp tutmasına mâni olmuştur.
155- (2488) Bana Bİşr b. Hâlid rivayet etti. (Dedi ki) : Bîze Mu-hammed (yâni îbni Cafer), Şu'be'den, o da Süleyman'dan, o <Ja Ebû'd-Ihıhn'dan, o da Mesrûk'dan naklen haber verdi. (Şöyle demiş) : Aişe'nin yanına girdim. Yanında Hassan b. Sabit vardı. Ona şiir okuyor, kendisi*nin bn beyitlerinden gazeller söylüyordu. (Şöyle dedi) :
«İffetlidir, akıllıdır; hiç bir şüphe İle itham olunamaz.» «Gafil kadınların etlerini yemeden aç sabahlar.» Bunun Özerine Aişe ona:
— Lâkin sen böyle değilsin! dedi. Mesrûk diyor ki: Ben de Âişe'ye : Yanma girmek için ona niçin izin veriyorsun. Halbuki Allah:
«Bu cemaattan iftira işinin büyük kısmını üzerine alan için, büyük azab vardır.buyuruyor dedim. Âişe :
— Körlükten daha şiddetli azab ne olabilir. Ama o Resûlüllah (SallallahtL Aleyhi ve Sellem) nâmına müdâfaada bulunuyordu yahut hicve*diyordu, dedi.
(...) Bize bu hadîsi İbnü Müsennâ rivayet etti. (bedi ki) : Bize tbnü Eb! Adiy, Şu'be'den bu isnadda.rivayet etti ve şöyle demiştir:
«Âişe: O Besûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i müdâfaa ediyordu, dedi.» Fakat iffetlidir, akıllıdır sözlerini anmamıştır.
Bu hadîsi Buhâri «Kitâbu'l-Mcğazi» ile «Kitâbu't-Tefsir-'de tahric etmiştir.
Teşbih : Gazel okumak, yâni içinde kadınların medh-ü senâsma dâir sözler bulunan şiir söylemektir.
Hz. Hassân'ın okuduğu beyt uzun bir kasidesinden alınmadır. Burada o Hz. Âişe 'yi medh-ü sena etmektedir. Beytten murad; onun iffetli, akıllı, her şüpheden beri ve kimseyi gıybet etmez bir kadın oldu*ğunu anlatmaktır. Hz. Hassan bu beytte telmihli bir istiare yap*mıştır. Ve :
«Sizden biriniz, ölü olduğu halde kardeşinin etİnİ yemeyi sever mİ?» âyet-i kerîmesine işaret etmiştir. Bu âyette din kardeşini zemmetmek. onun ölü etini yemesine benzetilmiştir.
Gafil kadınlardan murad; kalblerinde kötülükten eser olmayan iffet ve namuslu hanımlardır. Böylelerİn kendi haklarında söylenenlerden bile haberleri olmaz. Binâenaleyh onlar hakkında bu tâbiri kullanmak iffetli demekten daha beliğdir.
Hz. Âişe 'nin Hassân’a : «Lâkin sen böyle değilsin» demesi ifk hâdisesinde Hz. Âişe'yi gıybet edenlerden biri olduğuna işaret içindir.
Hz. Hassan son Ömründe âmâ olmuştu. Âişe (Radiyallahü anha) «körlükten daha şiddetli azab ne olabilir.» sözüyle buna işaret et*miş; o hak ettiği belâyı buldu, demek istemiştir.
156- (2489) Bİze Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yahya b. Zekeriyya, Hişâm b. Urve'den, o da babasından, o da Âişe'den naklen haber verdi. (Şöyle demiş) :
Hassan yâ Resûlallah! Bana Ebû Sü£yân baklanda hiciv için izin ver dedi. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Ben ekrobos, olduğum halde onu nas.l yapacak™?» buyurdu. Has
Sâl1 L Seni kerim talan Allah'a yemin olsun ki, seni onlardan hamurdan
(...) Bize Osman b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bİze Abde ri*vayet etti. (Dedi ki) : Bize Hişâm b. Urve bu isnadla rivayet etti. Âişe : «Hassan b. Sabit müşrikleri hicvetmek için Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Se/tem/den izin istedi.» demiş.
Râvi Ebû SüfySn'ı anmamış; Hamîr kelimesinin yerine acîn demiştir.
Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'I-Menâkıb» ile «Kitâbu'l-Edeb»'de tahric etmiştir.
Ebû Süfyân 'dan murad; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)in amcası oğlu Ebû Süfyân b. Haris b. Abdil Mutta1ib'dir. O zaman henüz müslüman olmamış Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile müslümanlara eziyet ediyordu. Bilâhare o da müslli*manlığı kabul etti. Ve iyi bir müslüman oldu.
Hamîr ve Acîn kelimeleri hamur mânâsına gelirler. Hz. Has*san: «Seni onlardan, hamurdan kıl çeker gibi çekip çıkaracağım» sö*züyle : Senin nesebini onların hicvinden nazikâne bir şekilde kurtaraca*ğım. Öyle ki, nesebinden hiç bir cüz onlara yaptığım hicivde dâhil kal*mayacak. Nitekim bir kıl, hamurdan çekip çıkarılırsa, hamurda ondan hiç bir şey kalmaz. Fakat sert bir şeyden çekilirse, çok defa kopar da bir kısmı kalır, demek istemiştir.
Binti Mahzûm Fâtıme binti Amr b. Âi.z b. Imran b, Mahzum 'dur' Bu kadın Abdulmuttalib oğul*larından üçünün îinnesidir. Bunlar Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) in babası Abdullah ile Ebû Tâlib ve Zübeyr 'dir. Hz. Hassan «Senin baban ise köledir.» sözüyle Ebû Süfyâ 'a sövmüştür. Öyle ki, Ebû Süfyân'm babaannesi Sümeyye
binti Mevheb 'dir. Mevheb Abdi Menâf oğullarının kölesidir. Ebû Süfyân'in annesi de öyledir.
Hz. Hassan bu beytten sonra şunu söylemiştir: «Onlardan Zühre oğullarını doğuranlar şereflidirler, senin- kocakarıların ise şer.efe yaklaşmazlar bile!»
İmam Müslim bu beyti almamıştır. Fakat asıl fayda ve murad bununla tamam olur. Hassan (Radtyailahu anh) : «Senin kocakarıların ise şerefe yaklaşmazlar bile!» sözüyle Ebû Süfyân'm annesini kasdetmiştir.
157- (2490) Bize Abdül-Melik b. Şuayb b, Leys rivöyet etti. (Dedi ki) : Bana baham dedemden rivayet etti. (Demiş ki) ■'. Bana Hfılid b. Yezid rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Saîd b. Ebî Hilâl, Umara b. Gaziyye1den, o da Muhammed b. İbrahim'den, o da Ebû Seleme b. Abdirrahnıan'-dan, o da Âişe'den naklen rivayet etti ki, Resûlüllah (Sallattahii Aleyhi ve Sellem):
«Kareyş'i hicvedin, çünkü bu onlara ok atmaktan daha ağır gelir.» buyurmuş ve tbnS Revfiha'y» haher göndererek : «Onları hicvetl» demiş. O da Kureyş'i hicivde bulunmuş, fakat Peygamber (SallalîahÜ Aleyhi ve SeUem)'i razı edememiş, Bunun Üzerine Ka'b b. Mâlik'e, daha sonra Has*san h. Sâhit'e haber göndermiş. Hassan onun yanına girince : Sizin için kuyruğu ile çarpan bu arslana (haber) göndermeniz zamanı gelmiştir, de*miş. Sonra dilini çıkararak onu oynatmağa "başlamış ve :
— Seni Hak (din) ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, onları di*limle deri parçalar gibi parçalayacağım! demiş. Bunun üzerine Resûlfillah (SallalîahÜ Aleyhi ve Sellem):
«Acele etme! Çünkü Eb& Bekr Kureyş'in neseblerini en iyi bilen kim*sedir. Benim de onlar arasında nesebim var. Tâ ki, senin için benim ncseini hülâsa etsin.» buyurmuş. Hassan hemen ona gitmiş sonra dönerek:
— Yâ Resûlallah! Bana senin nesebini hülâsa etti. Seni hak (din) ile Öndercn Allah'a yemin ederim ki, seni onlardan hamurdan kıl çeker gibi çekip çıkaracağım, demiş.
Âişe şunu söylemiş: Bunun üzerine Kesûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i Hassân'a :
«Sen Aliah ve Resulü namına müdafaada bulundukça hiç şüphesiz Ruhu'l-Kudüs seni te'yide devam edecektir!» buyururken işittim.
Âişe şunu da söylemiş: Ben Resul ülhıh (Sallallah'û Aleyhi ve Sellem)'i:
«Hassan onları hicvetti ve hem şifa verdi, hem şifa buldu.» buyurur*ken işittim.
Hassan şöyle demiş :
«Sen Muhammed'i hicvettin. Ben de onun nâmına çevab veriyorum. Bunda Allah katında .mükâfat vardır. Sen Muhammed'i nezih, mütteki, Resûlüllah, ahlâkı vefakârlık olduğu halde hicvettin. Hiç şüphe yok ki, babam onun babası ve benim ırzım, Muhammed'in ırzını sizden korumak için muhafızdır. Eğer atlar;mızi Kedâ yolunun iki tarafından toz kaldı*rırken görmezseniz kızcağızımı kaybedeyim. O atlar üzerinize gelirken gemlerini çekerler. Sırtlarında ince mızraklar vardır. Atlarımız pek hızlı koşarlar. Kadınlar baş örtüleriyîe onların tozlarını alırlar. Şayet bizden yüz çevirirseniz ömre yaparız. Fetih müyesser oHır. Perde de kalkar. Aksi takdirde Öyle bir günün çarpışması için sabredin ki, o günde Allah dile*diğini aziz kılar. Allah : Ben hakkı söyleyen, bunda hiç bir gizlilik olma*yan bir kul gönderdim, demiştir. Allah : Ben bir ordu hazırladım ki, on*lar maksatları düşmanla karşılaşmak olan ensârdır, buyurmuştur. Bizler için ma'd'dan {yâni Kureyş'den) her gün ya sövmek, ya harb, yahut hiciv vardır. Ama Resûlüllah'ı sizden hicvedenle medhedip yardımında bulu*nan müsavidir. Allah'ın Resulü Cibril aramızdadır. Bûhu'l-Kudüs'ün hiç bir dengi yoktur.
Bu hadîsi Buhâri muhtasaran «Menâkıb», «Megâzî» ve «Edeb» bahislerinde tahric etmiştir.
Peygamber (SaîlaUahii Aleyhi ve Seüem) 'in müşrikleri hicvettirmesinden maksat müşrikleri kahretmektir. Ccnâb-ı Hak küf fara karşı sert davran*mayı ve cihâdı emretmiştir. Bu hiciv onlara harbte atılan oklardan da ağır gelmiş; çantalarına ot tıkamıştır. Bundan dolayı küffarı hiciv men-dûb olmuştur. Yalnız harbte olduğu gibi burada da hicve evvelâ küffârm başlamasını beklemelidir. Zira müslümanlarm başlaması küffânn İslâm dinine ve müslümanlara sövmelerine sebep olur. Bu ise nass-ı Kur'ân'la menedilmiştir. Teâlâ Hazretleri :
«Allah'tan başkasına ibâdet edenlere sövmeyin ki, onlar da hiç bir bilgileri olmadığı halde (yerlerinden) sıçrayarak Allah'a sövmesinler!» [24] buyurmuştur. Bunda bir de müslümanlarm dillerini fuhşiyata alışmaktan korumak vardır. Mamafih zaruret varsa hicve müslümanlar da başlayabilir.
Hz. Hassan kendini kükremiş arslana, dilini de onun kuyru*ğuna benzetmiştir. Arslan kızdığı vakit kuyruğun sağa sola çarpar. Buna işaretle o da dilini çıkararak iki tarafa hareket ettirmiştir.
Resûlüllah (Salhllahü Aleyhi ve Sellem) 'in :
«Hassan hem şifâ verdi, hem şifâ buldu.» sözünden murâd; hem mü'-minlere şifâ verdi, yâni onları memnun etti. Hem de İslâm'ı ve müslü-manları müdâfaa etmek suretiyle kendi gönlü rahat oldu, demektir.
Kedâ : Mekke 'nin yükarısmdaki dağ yoludur. Aşağısındaki yo*lun ismi de Küdâ'dır.
«Müslim» sarihlerinden Übbi'ye göre Hz. Hassan bu hicvi Mekke 'nin fethinden önce Hudeybiye ömresinde müslümanlar Kâ'be'yi tavafdan men edildikleri vakit yapmıştır. İbnü Hişâm'-m kavli de budur.
Hadîs-i şerif kendilerine emân verilmemiş olan küffârı hicvetmenin caiz olduğuna ve Hz. Hassân'ın faziletine delildir.