101- (2452) Bize ETıû Ahmed Mahmud b. Gaylân rivayet etti. (De*di ki) :-Bize Fadl b. Musa Es-Sınânî rivayet etti. (Dedi ki) ; Bize Talha b. Yahya b. Talha, Âişe binti Talha'dan, o da Ümmü'l-Mü'minin Âişe'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Sizin bana en çabuk kavuşacak olanınız, kolu en uzun olanınızdır.» buyurdular,
Âişe demiş ki: Artık kadınlar hangisinin kolu en uzun olduğunu öl*çüyorlardı. Kolu en uzun olanımız da Zeyneb idi. Çünkü Zeyneb eliyle çalışır ve sadaka verirdi.
Bu hadisi Buhârî ile Nesâî «Kitâbu'z-Zekâ'da tahric etmişlerdir.
Buhârî 'nin rivayetinde Kesûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in zevcelerinden bazılarının ona : Bizim hangimiz sana önce kavuşacak? diye sordukları, onun da:
«Kolu en uzun olanınız...» cevabim verdiği, sonra bir kamışla birbir*lerinin kollarını ölçtükleri ve neticede Şevde binti Sem'a 'nın en uzun kollu çıktığı bildirilmektedir. Fakat Nevevî, Hz. Sev-d e 'nin burada bir vehm olarak yanlışlıkla zikredildiğini, bunun brlicma bâtıl olduğunu söylemiştir. Yine Nevevî 'nin beyânına göre Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'m kendisinden sonra hayatta kalan zevcelerin*den ilk vefat edeni Hz. Zeyneb 'dir. Babımızın hadîsinden de anlaşıldiğı vecihle kıssanın sahibi odur. Ezvac-ı Tâhirat Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in sözünü hakikî mânâya hamlederek birbirle*rinin kollarını kamışla ölçmüşler. Hz. Şevde 'nin kolları hepsinden uzun gelmiştir. Halbuki Resûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Seliem) 'in muradı azanın uzunluğu değil, sadaka vermektir. Bu hususta kolu en uzun olan ise Hz. Zeyneb Mir. Arab1ar bir kimsenin cömertliğirii ifade etmek için filânın kolu uzundur yahut eli uzundur, derler. Cimriliğini an*latmak için de : Filânın eli veya kolu kısadır tâbirini kullanırlar. Lisânı*mızda eli uzundur tâbiri, hırsızlık eder mânâsında kullanılır. Cömertliğini anlatmak için biz «Filânın eli açıktır», cimriliği için de «Eli sıkıdır» gibi tâbirler kullanırız.
Filhakika Zeyneb binti Cahş (Radiyallahu anha) el işleri yapar, kazandığını Allah yolunda tasadduk ederdi. Bu husûsda Ezvâc-ı Tâhirat içerisinde temayüz etmişti. Nitekim hepsinden evvel o vefat etmiş, bu suretle Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)ın bu mucizesi de anlaşılmıştır.

Bu Hadisden Çıkarılan Hükümler


1- Bir kimse bir sözü hakikat mânâya alır da, sonradan o sözden mecazî mânâ kastedildiği anlaşılırsa ayıplanmaz. Çünkü Ezvâc-ı Tâhirat Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seliem)'in sözünü hakikat mâ*nâya almışlar, fakat o kendilerine bir şey dememiştir.
2- Hüküm lâfza değil, mânâya göre verilir. Bu kaide Mecelle-i Ah-kâm-ı Adliyede: «Ukudda itibar Mekasıd ve Meânîyedir; Elfâz ve -Meba-niye değildir.» şeklinde tespit edilmiştir. Zîra Ezvâc-ı Tâhirat elin uzunluğundan azayı anlamış; halbuki Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Seliem) bu sözle çok sadaka vermeyi kasdetmiştir.
3- Hadîs-i şerîf'de peygamberliğin alâmetlerinden açık bir mucize vardır.