26- (2401) Bize Yahya b. Yahya ile Yahya b. Eyyub, (Kuteybe ve İbni Hucur rivayet ettiler. Yahya b. Yahya : Ahberana, ötekiler: Hadde-senâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki) : Bize İsmail (yâni îbnî Cafer) Muhammed b. Ebî Harmele'den, o da Yesâr'ın iki oğlu Ata' ile Süleyman'*dan ve Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan naklen rivayet etti ki: Âişe şöyle demiş:
Resûlüllah (Sailallahü Aleyhi ve Stltem) benim evimde iki uyluğunu ve*ya iki baldırını açmış olarak yaslanmıştı. Derken Ebû Bekr (içeri girmek için) izin istedi. Resûlüllah (Sailallahü Aleyhi ve SeHem> o halde iken ona izin verdi. Ve konuştu. Sonra Ömer izin istedi. Yine aynı halde ona da izin verdi. Ve konuştu. Sonra Osman izin istedi. Resûlülîah (Sailallahü Aleyhi ve Sellem) hemen oturdu. Ve elbisesini düzeltti. —Râvi Muham*med : Bu bir günde oldu demiyorum, demiş. — Ve Osman girdi. Onunla da konuştu. O çıktığı zaman Âişe şunları söyledi:
— Ebû Bekr girdi. Ona güleryüz göstermedin ve aldırış etmedin. Son*ra Ömer girdi. Ona da güleryüz göstermedin, aldırış etmedin. Sonra Os*man girdi. Hemen oturdun ve elbiseni düzelttin!
Bunun üzerine Resûlüllah (Sailallahü Aleyhi ve Sellem):
«Kendisinden melekler utanan bir zattan ben utanmayayım mı?» buyurdular.
27- (2402) Bize Abdulmelik b. Şuayb b. Leys b. Sa'd rivayet etti. (Dedi ki) : Bana babam, dedemden rivayet etti. Bana Ukayl b. Hâlid, İb*ra Şihab'dan, o da Yahya b. Saîd b. Âs'dan rivayet etti. Ona da Saîd b. Âs haber vermiş; ona da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selîem)'in zevcesi Aişe ile Osman rivayet etmişler ki: Ebû Bekr, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanına girmek için izin istemiş. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Âîşe'nin çarşafına bürünmüş olarak döşeğinin üzerine uzanmış imiş. Kendisi o halde iken Ebû Bekr'e izin vermiş ve onun hacetini gör*müş, sonra o gitmiş. Bilâhare Ömer izin istemiş. Aynı halde ona da izin vermiş ve onun da hacetini görmüş. Sonra Ömer gitmiş. Osman demiş ki: Sonra yanma girmek için ben izin istedim. Hemen oturdu. Âişe'ye de:
«Elbiseni üzerine topla!» dedi. Ben de hacetimi gördüm. Sonra ayrıl*dım. Bunun üzerine Âişe :
— Yâ Resûlallah! Acep neden Osman'dan endîşe ettiğin gibi Ebû Bekr'le, Ömer (Radiyallahû anhüma'dan da endişe ettiğini görmedim! de*miş. Resûlütlah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Şüphesiz Osman utangaç bir zattır. Ona bu halde girmek için izin versem hacetini bana ulaştıramiyacağından korktum!» buyurmuşlar.
(...) Bize bu hadîsi Amru'n-Nâkıd ile Hasen b. AH Elhulvânî ve Abd b. Humeyd hep birden Ya'kub b. İbrahim b. Sa'd'dan rivayet ettiler. (De*miş ki) : Bize babam Salih b. Keysan'dan, o da İbni Şihab'dan naklen ri*vayet etti. (Demiş ki) : Bana Yahya b. Saîd b. Âs haber verdi. Ona da Saîd b. Âs haber vermiş. Ona da Osman ile Âişe rivayet etmişler ki, Ebû Bekr'i Siddîk, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seltem)"m yanma girmek için izin istemiş...
Ve râvi, Ükayl'in Zührî'den rivayet ettiği hadîs gibi nakletmiştir.
Bu hadîs uyluk avretten değildir diyen Mâlikiler'le, onlara muvafakat eden diğer bir takım ulemânın delillerindendir. Fakat Nevevî'nin de beyân ettiği vecihle hadîs onlara delil olamaz. Çünkü râvi Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in uylukları mı, yoksa baldırları mı açık olduğunda şekketmiştir. Şüphe gösteren bir delille ise kat'î hüküm isbat edilemez.
Hadîs-i şerîf Hz. Osman'ın meleklerce bile hürmete değecek kı*ratta büyük bir zat olduğuna ve utanmanın Melek sıfatlarından sayılacak kadar' güzel bir haslet olduğuna delildir.
28- (2403) Bize Muhammed b. Müsennâ El-Anezî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbnü Ebî Adiy, Osman h. Giyas'dan, o da Ebû Osman En-Nehdî'-den, o da Ebû Mûsa'l-Eş'arî'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Bin defa Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Medine'nin bahçelerinden birin*de dayanmış olduğu halde yanındaki bir değneği su ile çamur arasına dik*meye çalışırken aniden bir adam kapıyı çaldı.
Bunun üzerine Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem),
«Aç! Ve onu cennetle müjdele!» buyurdular. Bir de baktık Ebû Bekr'-miş. Ben ona kapıyı açtım. Ve kendisini cennetle müjdeledim. Sonra başka bir zat kapının açılmasını istedi. Resûlüllalı (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) !(yine) :
«Aç! Ve onu cennetle müjdele!» buyurdular. Ben (kapıya) gittim. Bir de baktım ömer'miş. Ona da kapıyı açtım ve kendisini cennetle müjde*ledim. Sonra başka bir zat kapıyı çaldı. (Bu sefer) Peygamber (Sailaliahü Aleyhi ve Sellem) oturdu. Ve:
«Aç da onu başa gelecek bir musibet şartıyle cennetle müjdele!» buyurdular. (Kapıya) gittim. Bir de baktım (gelen) Osman b. Affan'miş. Ona da kapıyı açtım. Ve kendisini cennetle müjdeledim. Peygamber (Sallatlahü Aleyhi ve Sellem)’in dediğim de söyledim. Osman:
__Allah'ım sabır! Yahut yardım dilenecek (merci) Allah'dır, dedi.
(...) Bize Ebû'r-Rabi' El-Atekî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hammad, Syûb'dan, o da Ebû Osman En-Nehdî'den, o da Ebû Musa'l-Eş'arî'den nak-en rivayet etti ki: Resûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) bir bahçeye gir*di. Bana da kapıyı beklememi emir buyurdu... demiş.
Râvî Osman b. Gıyâs'ın hadîsi mânâsında rivayette bulunmuştur.
29- (...) Bize Muhammed b. Miskin El-Yemâmî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yahya b. Hassan rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süleyman (bu zat İbni Bilâl'dır.) Şerik b. Ebî Nemr'den, o da Saîd b. Müseyyeb'den naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Bana Ebû Mûsa'l-Eş'arî haber verdi. Ki kendisi evinde abdest almış, sonra (dışarı) çıkarak: Bugün mutlaka Resûlüllah (Sallallahıü Aleyhi ve Sellem)’in yanına gideceğim. Ve onunla beraber olaca*ğım, demiş. Ve mescide gelmiş. Peygamber (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) 'i sor*muş :
— O çıktı; şu tarafa doğru gitti, demişler. Ebû Musa diyor ki: Ben de onu soruşturarak izinden yola çıktım. Nihayet Eriz kuyusuna girdi. Ben de kapıda oturdum. Onun kapısı hurma dalından idi. Resûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) hacetini görüp abdesti alınca kalkarak yanına vardım. Bir de baktım. Eriz kuyusunun kenarına oturmuş, kuyunun ke*narını ortalamış, baldırlarını açmış ve onları kuyunun içine sarkıtmış. Ona selâm verdim. Sonra giderek kapının yanma oturdum. (Kendi ken*dime) Bugün mutlaka Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’ın kapıcısı olacağım, dedim. Az sonra Ebû Bekr geldi ve kapıyı çaldı.
— Kim o? dedim. !
— Ağır ol! dedim. Sonra giderek: - Ebû Bekr! cevâbım verdi.
__Yâ Resûlallah! Bu (gelen) Ebû Bekr'dir. İzin istiyor, dedim.
«Ona izin ver! Ve kendisini cennetle müjdele!» buyurdu. Ben dönüp geldim ve Ebû Bekr'e :
— Gir! Hem Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) seni cennetle müj*deliyor, dedim. Ebû Bekr girdi. Ve Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) in sağ tarafına onunla birlikte kuyunun kenarına oturdu. Ayaklarını da Peygamber (Satlallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yaptığı gibi kuyuya sarkıttı. Ve baldırlarını açtı. Sonra ben (kapı yanma) döndüm ve oturdum. Kardeşimi abdest alırken bırakmıştım. Bana yetişecekti. (İçimden kardeşimi kasde-derek) Eğer Allah filâna hayr murad etti ise, onu (buraya) getirir, dedim. Bir de baktım. Bir insan kapıyı kıpırdatıyor:
— Kim o? dedim.
— Ömer b. HattâVım! dedi.
— Ağır ol! dedim. Sonra Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)''e gele*rek selâm verdim ve:
— Bu (gelen) Ömer'dir, izin istiyor! dedim.
«Ona izin ver; ve kendisini cennetle müjdele!» buyurdular. Hemen Ömer'e gelerek:
— İzin verdi. Hem Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) seni cennetle müjdeliyor! dedim. O da girdi. Ve Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'le Dirlikte onun sol tarafına kuyu kenarına oturdu. Ayaklarını da kuyuya sarkıttı. Sonra (ben kapı yanma) dönerek oturdum. Ve (kardeşimi kasde-derek) Allah filâna hayır murad etti ise onu (buraya) getirir, dedim. Der*ken az sonra bir insan gelerek kapıyı salladı:
— Kim o? dedim.
— Osman b. Affân'im! cevâbını verdi.
—Ağıf ol! dedim ve Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)^ gelerek kendisine haber verdim:
«Ona izin ver; ve başına gelecek bir belâ İle birlikte kendisini cen*netle müjdele!» buyurdu. Hemen geldim ve:
— Gir! Hem Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) başına gelecek bir belâ ile birlikte seni cennetle müjdeliyor, dedim. O da girdi. Fakat kuyu kenarını dolmuş buldu. Ve Öbür taraftan onların karşılarına oturdu.
Şerik demiş ki: Saîd b. Müseyyeb: Ben bunu kabirlerine yordum, dedi.
(...) Bana bu hadîsi Ebû Bekr b. İshâk rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Saîd b. Ufeyr rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Süleyman b. Bilâl rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Şerik b. Abdillah b. EM Nemir rivayet etti. (Dedi ki) : Saîd b. Müseyyeb'İ şunu söylerken işittim : Bana Ebû Musa'l-Eş'arî şurada rivayet etti. Süleyman köşe tarafına Saîd'in oturduğu yere işaret etti,
Ebû Musa demiş ki: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemfı murad ederek (evden) çıktım. Kendisini mallara doğru yol alırken buldum. Ve arkasından gittim. Onu bir malın içerisine girmiş buldum. Kuyunun çev*resine oturdu. Baldırlarını açtı ve onları kuyuya sarkıttı...
Râvi hadîsi Yahya b. Hassan'm hadîsi mânâsında nakletmiş, yalnız Saîd'in : «Ben bunu kabirlerine .yordum» sözünü anmamıştır.
(...) Bize Hasen b. Ali El-Hulvâni ile Ebü Bekr b. İshâk rivayet et*tiler. (Dediler ki) : Bize Saîd b. Ebî Meryem rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer b. Ebî Kesir rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Şerik b. Abdillah b. Ebî Nemr, Saîd b. Müseyyeo'den, o da Ebû Mûsa'i-Eş'arî'den naklen haber verdi. Ebû Musa şöyle demiş: Bir gün Resûlüllah (Sallaltahü Aleyhi ve Sellem) bir haceti için Medine'de bir bahçeye çıktı. Ben de izin*den çıktım...
Râvi hadîsi Süleyman b. Bilâl'in hadîsi mânâsında hikâye etmiştir. Bu hadîsde şunu da anmıştır : «İbni Müseyyeb dedi ki : Ben bunu onların kabirlerine yordum.-Üçü şurada toplanacaklar. Osman ayrılacak.»
Bu hadîsi Buhârî «Fedâilü Ashabi-n-Nebi» ve «Fiten» bahis*lerinde tahric etmiştir.
Hâit: Bahçe demektir.
Mal: Esas.itibariyle altın ve gümüş gibi milk edinilen şeylerdir. Son*ra kıymeti olan her maddeye mal denilmiştir. Arablarca mal denilince ekseriyetle deve kasdedilir. Burada maldan murad bahçelerdir.
Bi'rî Erîz: Yerinde de görüldüğü vecihle Medine'de Kûba'ya yakın bir su kuyusudur. Hz. Osman'ın parmağından Resûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Sellem)'in yüzüğü bu kuyuya düşmüştü.
Kırf: Kuyunun etrafına taştan veya ağaçtan çevrilen çemberdir. As*lında yüksek yer demektir.
Hz. Ebû Bekr'le Ömer’in bu kuyuya ayaklarını sarkıtma*ları Peygamber (SaUallahü Aleyhi ve Sellem)'e uymak ve onun rahatını boz*mamak içindir. Çünkü onun gibi oturmasalar, ihtimal onlardan utanır. Ve ayaklarını kuyudan çıkarırdı.
Hz, Saîd b. Müseyyeb'in: «Ben bunu kabirlerine yordum» sözü doğru bir firasetdir. Yâni üçünün bir arada oturmasını, Öldükten son*ra üçünün bir yere defnedileceklerine, Hz, O sman'in karşılarına otur*masının da vefatından sonra onlardan ayrı, fakat karşılarına gelen bir ye*re defnedileceğine yormuştur ki, bunda tamamıyle haklı olduğunu vukuat göstermiştir. Bugün Hz. Ebû Bekr'le Ömer Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)n iki tarafında Mescid-i Nebevî'de Hz. Os*man ise onların karşılarına düşen «El-Bâki'» kabristanında medfun-durlar.
Bu Hadisden Çıkarılan Hükümler:
1- Hadîs-i şerif üç halifenin ve Ebû Mûsa'l-Eş'arî 'nin faziletine ve cennetlik olduklarına delildir. Hz. Ebû Musa kendi*sine yetişmek niyetiyle abdest almakta olan kardeşinin de yetişerek bu bahtiyarlar araşma katılmasını gönülden dilemişse de; bu alenî müjde ona nasib olmamıştır. Ebû Musa 'nın Ebû Ruhm ve Ebû Bürde namlarında iki kardeşi vardır. Muhammed isminde üçüncü bir kardeşi olduğunu söyleyenler de vardır. Bunların içinde en meşhuru Ebû Bürde olup, ismi Âmir 'diri O gün beklediği kar*deşi ihtimal budur.
2- Şımarmayacağından emin olmak şartıyle bir insanı yüzüne karşı medhüsenâ etmek caizdir.
3- Bu hadîs bir yere girmek için izin isteme hususunda gösterilen terbiye ve nezakete örnektir,
4- Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selleın) 'in bu hadîsi bir mucizedir. Nitekim haber verdiği şekilde zuhur etmiş; Hz. Osman başına gelen bir fitne neticesinde şehid edilmiştir.
5- Baş sıkısında Hz. Osman'ın dediği gibi «Vallahul-Müsteân» demek müstehab'dır.