130- (1337) Bana Harmele b. Yahya Et-Tücîbî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize îbni Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus, İbni ŞihaVdan naklen haber verdi. (Demiş ki) : Bana Ebû Seleme b. Atdirrahman ile Said b. Müseyyeb haber verdiler. (Dediler ki) : Ebû Hüreyre kendisinin Resûlüllah (Sailallahü Aleyhi ve Seilem)"ı şöyle buyururken işittiğini anlatı*yordu.
«Ben size neyi yasak edersem ondan sakının, neyi emredersem gücü*nüz yettiği kadar onu yapın. Sizden öncekileri ancak çok sualleri ve Pey*gamberleri üzerinde ihtilâfları helak etmiştir.»

(...) Bana Muhammed h. Ahmed b. Ebî Halef de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Üsâme rivayet etti. Bu zat Mansur b. Selemete'l-Huzâî'dir. (Dedi ki) : Bize Leys, Yezid b. Hâd'dan, o da İhni Şihab'dan naklen bu isnadla tamamıyle bu hadîsin mislini haber verdi.

131- (...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivayet et*tiler. (Dediler ki) : Bize Ebû Muâviye rivayet etti. H.
Bize İbni Nümeyr de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti.
Her iki râvi A'meş'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etmişlerdir. H.
Bize Kuteybe b. Said dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muğıra (ya*ni El-Hızamî) rivayet etti. H.
Bize İbni Ebî Ömer dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfyan riva*yet etti. Her iki râvi Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'*den naklen rivayet etmişlerdir. H.
Bize bu hadîsi Ubeydullah b. Muâz da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be Muhammed b. Ziyad'dan riva*yet etti. O da Ebû Hüreyre'den dinlemiş. H.
Bize Muhammed b. Kâfi' dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdür-rezzâk rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ma'mcr, Hemmam b. Münebbİh'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi.
Bu râvilerin hepsi Peygamber (Sallallahü A leyhi ve Selîem) 'den rivayet olunmuştur ki:
«Ben sizi bıraktığım müdetçe beni bırakın.» buyurmuşlar demişlerdir.
Hemmâm'm hadîsinde :
«Terkedildiğiniz müddetçe. Çünkü sizden öncekiler cfncak... helak ol*muştur.» ibaresi vardır. Bundan sonra bütün râviler Zührî'niıı Said ile Ebû Seleme'den, onların da Ebû Hüreyre'den naklettikleri hadîs gibi anlat*mışlardır.

132- (2358) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İb*rahim b. Sa'd, İbni ŞihâVdan, o da Amir b. Sa'd'dan, o da babasından naklen haber verdi. (Şöyle demiş) : Resûlüllah (Sallallahü Aleyi ve Sellem)
«Şüphesiz kî, müslumanların müslümanlar hakkında en büyük suçlusu o kimsedir ki, müslümanlara haram kılınmayan bîr şeyi sorar da, o sor*duğu için kendilerine o şey haram kılınır.» buyurdular.

133- (...) Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İbni Ebî Ömer de rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Süfyan b. Uyeyne, Zührî'den riva*yet etti. H.
Bize Muhammed b. Abbâd dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfyâu rivayet etti. (Dedi ki) : Ben bunu besmeleyi ezberlediğim gibi bellemİ-şimdir. Zührî, Âmir b. Sa'd'dan, o da babasından naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Selîem):
«Müslümanların müslümanlar hakkında en büyük suçlusu o kimsedir ki : Haram kılınmayan bir şeyi sorar da o sorduğu için insanlara o şey haram kılınır.» buyurdular.

(...) Bu hadîsi bana Harmele b. Yahya da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus haber verdi. H.
Bize Abd b. Humeyd de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdürrezzâk haber verdi. (Dedi ki) : Bize Ma'mer haber verdi.
Her iki râvi Zühri'den bu isnadla rivayette bulunmuşlardır. Ma'mer'in hadîsinde:
«Bir adam bir şeyi sorar da dibine darı ekerse...» ziyadesi vardır. Yûnus'un hadîsinde ise : «Âmir b. Sa'd'dan, o da Sa'd'dan işitmiş olmak üzere...» demiştir.
Bu rivayetlerden Hz. S a ' d hadîsini Buhârî «Kitâbu'1-İğti-sam»'da tahric etmiştir.
Babımızın birinci hadîsi İslâm'ın kaidelerinden bindir. Bu hadîs «Hac bahsinde geçmiş ve şerhedilmişti. Babımızın diğer hadîslerinden maksad da çök sual sormayı, bilhassa vuku bulmamış şeylerin sorulmasını yasak etmektir. Çok sual sormak şu sebeplerden dolayı kerih görülmüştür :
1- Müslümanlara o şeyin haram kılınmasına sebep olabilir. Bu su*retle onlara meşakkat celbetmiş olur.
2- Verilen cevabda soran için hoşlanmıyacağı bir şey olabilir.
3- Ashab-ı kiram tekrar tekrar sual sormakta ısrar ederlerdi. Bu ise Peygamber (Sailallahü Aleyhi ve Sellemj'e eziyet verirdi. Helâklarına sebep olabilirdi. Bundan dolayıdır ki, Teâlâ Hazretleri:
«Ey iman edenler, çok şeyler sormayın. Çünkü size açıklanırsa fena*nıza gider.» buyurarak lüzumlu lüzumsuz; olmuş veya olmamış her şe*yi yasak ettiği gibi,
«Şüphesiz ki Allah ve Resulüne eziyeî verenlere Allah hem dünyada, hem âhİrette lanet eder, onlar için dehşetli azab hazırlanmıştır.» buyu*rarak Resulüne eziyeti de haram kılmıştır.
Kaadî Iyâz hadîsteki cürmü müslümanlara meşakkat vermek diye tefsir etmişse de Nevevî bunu beğenmemiş, hattâ bâtıl oldu*ğunu söylemiş, sonra sözüne şöyle devam etmiştir : «Doğrusu bu hadîsin şerhinde Hattâbî ile Tahrir sahibinin ve cumhur ulemânın söyle* dikleridir. Ki şudur : Burada cürümden murad suç ye günahtır. Bu hadîs lüzumsuz yere tekellüf ve ısrar göstererek sual soranlar hakkındadır. Bir zaruretten dolayı meselâ bir şey vuku bulduğu için sual sormak günah değildir. Bu husûsda muaheze yoktur. Hadîs-i şerîfde başkasına zarar ve*recek bir şey yapmanın günah olduğuna delil vardır.»

134- (2359) Bize Mahmud b. Gaylan ile Muhammed b. Kudamete's-Sülemî ve Yahya b. Muhammed El-Lü'lüî rivayet ettiler. Lâfızları bir*birine yakındır. Mahmud : Bize Nadr b. Süleym rivayet etti, dedi. Öte*kiler : Bize Nadr haber verdi, dediler.) (Demiş ki) : Bize Şu'be haber verdi. (Dedi ki) : Bize Musa b. Enes, Enes b. Mâlik'den rivayet etti. (Şöy*le demiş): Eesûlüllah (Sailallahü Aleyhi ve Seltem) 'in kulağına ashabından bir şey geldi de hutbe okudu ve şunları söyledi:
«Bana Cennetle Cehennem gösterildi. Ama hayır ve serde bugün gi*bisini görmedim. Siz benim bildiğimi bilseniz muhakkak az güler; çok ağ*lardınız.»
Hakikaten Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ashabına o günden daha şiddetli bir gün gelmedi. Başlarını örttüler, genizden gelen feryad-ları vardı. Derken Ömer kalkarak : Biz Rab olarak Allah'a, din olarak İs*lâm'a, Peygamber olarak Muhammed'e razı olduk, dedi. Bir adam da kal*karak: Benim babam kim? diye sordu. Resûlüliah (ScMallahii Aleyhi ve Seltem):
«Senin baban filândır.» cevâbın verdi. Arkacığından :
«Ey iman edenler, çok şeyler sormayın. Çünkü size açıklanırsa fena*nıza gider.» âyeti indi.

135- (...) Bize Muhammed b. Ma'mer b. Rib'î EI-Kaysî de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ravh b. Ubade rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Musa b. Enes haber verdi. (Dedi ki) : Enes b. Mâlik'i şunu söylerken işittim. Bir adam :
__Yâ Resûlallah, benim babam kimdir? diye sordu.
«Baban filândır.» buyurdular. Ve:
«Ey iman edenler, çok şeyler sormayın. Çünkü size açıklanırsa fena*nıza gider.» âyet-i kerîmesinin tamamı indi.

136- (...) Bana Harmele b. Yahya b. Abdillah b. Harmele b. İmram Et-TÜcîbî de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus, İbni Şihab'dan naklen haber verdi. (Demiş ki) : Bana Enes b. Mâlik haber verdi ki: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seilem) güneş zevale erdiği vakit çıkarak cemaata Öğlen namazını kıldırmış. Selâm ve*rince minber üzerinde ayağa kalkmış ve kıyameti anlatmış. Ondan Önce büyük işler olacağını da anmış. Sonra şöyle buyurmuş:
«Kim bana bir şey sormak isterse hemen sorsun. Vallahi bana bir şey sorarsanız şu yerimde bulunduğum müddetçe onu size haber vereceğim.»
Enes b. Mâlik demiş ki: Cemâat Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Seilem) den bu sözü işitince çok ağladılar. Resûlüllah {Sallallahü Aleyhi ve Seilem) de;
«Sorun bana...» sözünü çok tekrarladı. Derken Abdullah b. Huzâfe kalkarak:
— Benim babam kim yâ Resûlallah! diye sordu.
«Baban Huzâfe'dir.» buyurdu. Resûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Seilem): «Sorun banu...» sözünü çok tekrarlayınca Ömer diz çökerek:
— Biz Rab olarak Allah'a, din olarak İslâm'a, Resul olarak da Mu-hammed'e razı olduk, dedi. Ömer bunu söyleyince artılc Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Seilem) sükût buyurdu. Sonra Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seliem) şunu söyledi:
«Yazıklar ola! Muhammed'in nefsi yed-i kudretinde olan Allab'a ye*min ederim kî, bana dem İn şu duvarın ardında cennetle cehennem göste*rildi. Fakat hayır ve serde bugün gibisini görmedim.»
İbni Şihab şöyle demiş: Bana Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe haber verdi. (Dedi ki) : Abdullah b. Huzâfe'nin annesi Abdullah b. Huzafe'ye şunu söyledi:
— Senden daha âsi bir evlât işitmedim! Annen cahiliyyet devri ka*dınlarının irtikab ettikleri bir şenaatta bulunmuş olsa; onu halkın göz*leri önünde kepaze etmeyeceğinden emin miydin? Abdullah b. Huzafe :
— Vallahi Peygamber (SaUallahü Aleyhi vs Seilem) nesebimi kara bir köleye katsa katılırdım, dedi.

(...) Bize Abd b. Humeyd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdürrezzâk haber verdi. (Dedi ki) : Bize Ma'mer haber verdi. K.
«ize Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû'l-Yeman haher verdi. (Dedi ki) : Bize Şuayb haber verdi.
Her iki râvi Zülırî'den, o da Enes'dcn, o da Peygamber (Sallallahü A ieyhi ve Seliem) 'den naklen bu hadîsi ve onunla birlikte Ubeydullah ha*dîsini rivayet etmişlerdir. Yalnız Şuayb, Zührî'den rivayetinde şöyle de*miştir : «Dedi ki, bana Ubeydullah b. Abdillah haber verdi. (Dedi ki) : Bana ehl-i ilimden bir adam rivayet etti ki: Ümmii Abdillah b. Huzâfe şöyle demiş...»
Râvi Yûnus'un hadîsi gibi rivayet etmiştir.

137- (...) Bize Yûsuf b. Hammad El-Ma'nî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdûl-A'la Said'den, o da Katâde'den, o da Enes b. Mâlik'den nak*len rivayet etti ki : Halk Nebiyyullah 'Sallallahü Aleyhi ve Seliem) 'e sual sor*muşlar, o derecede ki, kendisine çok sormakta ısrar etmişler. Derken bir gün minbere çıkarak şöyle buyurmuşlar :
«Sorun bana! Bana bir şey sorarsanız, onu mutlaka size beyan ede*ceğim!» Cemâat bunu işitince ağızlarını kapamışlar ve onun gelmiş bir şeyin huzurunda olmasından ürkmüşler.
Enes demiş ki: Ben sağa sola bakmaya başladım. Bir de ne göreyim herkes elbisesini başına dolamış ağlıyor! Derken mescidden bir adam söze başladı. —Bu adama sitem olunur ve babasından başkasına aid olduğu iddia edilirdi. —
— Yâ Nebİyyallah, benim babam kimdir? dedi.
«Senin baban Hüzafe'dİr.» buyurdular. Sonra Ömer b. Hattab (Radiyailühû anh) söze başladı ve: Biz Rab olarak Allah'a, din olarak İs*lâm'a, Resul olarak da Muhammed'e razı olduk. (Bunu) kötü fitnelerden
Allah'a sığınarak yaptık. Müteakiben Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem);
«Hayır ve şer hususunda bugün gibisini hiç görmedim. Bana cennetle cehennem tasvir olundu da onları şu duvarın dibinde gördüm.» buyur*dular.

(...) Bize Yahya b. Habib El-Hârisî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hâ-lid (yâni İbni Haris) rivayet etti. H.
Bize Muhammed b. Beşşâr da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muham-med b. Ebî Adiy rivayet etti.
Her iki râvi Hişâm'dan nakletmişlerdir. H.
Bize Âsim b. Nadr Et-Teymî dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mu'-temir rivayet etti. (Dedi ki) : Ben babamdan dinledim. Her iki râvi de*mişler ki: Bize Katâde bu kıssayı Enes'den naklen rivayet etti.

138- (2360) Bize Abdullah b. Berrâd Eİ-Eş'arî ile Muhammed b. Alâ' EI-Hemdânî rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Ebû Üsâme, Büreyd'-den, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Musa'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seliem)1 e hoşlanmadığı bir takım şeyler soruldu. Sualler çoğalınca kızdı. Sonra halka :
«Bana dilediğiniz şeyi sorun!» buyurdu. Derken bir adam:
— Benim babam kimdir? diye sordu.
«Senin baban Hüzafe'dİr.» buyurdu. Bir başkası kalkarak;
— Benim babam kimdir, yâ Resûlallah? diye sordu.
«Senin baban Şeybe'nin azatlısı Sâlim'dir.» buyurdular. Ömer Resûlül-
lah (Sailaiîahü Aleyhi ve Sellem) 'in yüzündeki gazabı görünce:
— Yâ Resûlallah! Biz Allah'a tevbe ediyoruz, dedi.
Ebû Küreyb'in rivayetinde de: «Benim babam kimdir, yâ Resûlallah dedi. Senin baban Şeybe'nin azatlısı Salimdir.» ifadesi vardır.
Hz. Enes rivayetlerini Buharı «Tefsir», «Deavât», «Rikak» ve «İ'tisam» bahislerinde; Tirmizî «Tefsir»'de; Nesâi «Rikak» da, Ebû Musa rivayetini Buhârî «îlim», «t'tisam» ve «Fedâ-rl» bahislerinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.
«Hayır ve serde bugünkü gibisini görmedim...» cümlesinden muraıd : Bugün cennette gördüğüm hayırdan daha çok hayır cehennemde gördü*ğüm serden daha çok şer hiç bir zaman görmüş değilim. Bunu siz de gör*müş olsanız son derece ürker ve gülmeniz azalır. Ağlamanız çoğalırdı, demektir.
Hanın: Burundan gunne ile çıkan ağlama sesidir.
Hadîsin müteaddit rivayetlerinden anlaşılıyor ki : Resûîüllah (Salîallohü Aleyhi ve Sellem) çok sual sormaktan canı sıkılarak müteaddit defalar:
«Sorun bana...» sözünü tekrarlamış. Nihayet Hz. Ömer diz çöke*rek : «Biz Rab olarak Allah'a, din olarak İslâm'a, Resul olarak da Muhammed'e razı olduk.» demiş. Ondan sonra Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sükût buyurmuştur. Hz. Ömer'in bu yaptığı bir edeb ve nezaket, Resûîüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ikram, müslümanlara da Peygamberlerine eziyet ederek helak olmasınlar diye bir şefkattir. Sö*zünün manâsı: Biz elimizdeki Kitabullah'a ve Peygamberimizin sünnetine razıyız. Bunlar bize yeter. Başka sual sormaya hacet yoktur, demektir.
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in müteaddit defalar:
«Sorun bana...» demesine gelince: Bu söz sorulacak her suâle o anda cevab verebileceği kendisine vahyle bildirilmiştir manâsına alınmıştır. Aksi takdirde gaibe ait her sorulanı bilemez, yalnız Allah'ın bildirdiğini haber verirdi.
Hz. Abdullah b. Huzafe 'nin : «Babam kimdir?» diye sor*ması câhiliyyet âdeti iktizası bazı kimselerin nesebine ta'n etmelerinden ve Huzafe'nin oğlu olmadığını söylemelerindendir.
Annesinin Abdullah'a; «Annen câhiliyyet devri kadınlarının irtikab ettikleri bir şenâatta bulunmuş olsa, onu halkın gözleri Önünde kepaze etmeyeceğinden emin miydin?» diye çıkışmasından murad: Ben zina etmiş olsam da Resûîüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sana Huzafe'nin oğlu olmadığını söyleseydi, sen beni âleme karşı rezil ederdin, demektir. Hz. Abdullah'in kara bir kölenin oğulluğunu kabul et*mesi mütesavver değildir. Çünkü zina ile nesep sabit olmaz. Burada onun kara bir köleye oğul olmayı kabul edecek olması iki vecihle izah edilir:
1- Bu hükmü henüz duymamıştır. O ana kadar kendisi zinadan do*ğan bir ;ocuğun nesebinin sabit olduğunu zannetmiştir.
2- Nesebin ilhak ve isbatı, kadın şüphe ile cima edilmişse caizdir. Çocuğun nesebi cima sahibinden sabit olur.

Bu Rivayetlerden Çıkarılan Hükümler:


1- Resûîüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in gadab halinde hüküm vermesi caizdir. Çünkü onun bütün hallerinde söyledikleri hak ve haki*kattir. Sair hâkimler bu hususta ona kıyas edilemezler.
2- Bu rivayetler Hz. Ömer'in ilim, fazilet ve kemâline delil*dirler.
3- Lüzumsuz yere ve ta'ciz maksadıyle sual sormak mekruhtur.
4- Hadîs-i şerif Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve SeUernj'in bir mucize-sidir.