108- (1877) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi kî): Bize Ebû Hâlid EI-Ahmar, Şu'be'den, o da Katâde ile Humeyd'den, onlar da Enes b. Mâlik'den, o da Peygamber (Sailalîahü Aleyhi ve Seîlem) 'den naklen rivayet etti :
«ö/en hiç bîr nefis yoktur ki, Allah indînde bir hayrı olsun da dünyaya dönmeyi ve dünya İle onun içinde bulunan büfün varlıkların kendisinin ol*masını arzu etsin. Yafnız şehîd müstesna! Çünkü o, şehîdliğin faziletini gör*düğü için dönmeyi ve dünyâda tekrar Öldürülmeyi temenni eder. buyur*muşlar,
109- (...) Bize Muhammed b. Müsennâ île İbni Beşşâr da rivayet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Katâde'den naklen rivayet etti. (Demiş ki): Ben Enes b. Mâ-lik'i Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seîlem) 'den rivayet ederken din*ledim.
«Şehîdden başka cennete giren hiç bîr kimse yoktur ki, dünyaya dön*meyi ve yer yüzündeki her şeyin kendinin olmasını dilesin. Şehîd ise gör*düğü ikramdan dolayı dönmeyi ve on defa Öldürülmeyi temenni eder.» buyurmuş.
Bu hadîsi Buhârî ile Tİrmizî «Cihâd» bahsinde tahrîc etmişlerdir.
îsnâdı hakkında Ebû Alî El-Gassânî şunları söylemiş*tin «Bu isnadın zahirine göre Şu'be bu hadîsi Katâde ile Humeyd'in ikisinden, onlar da Enes 'den rivayet etmiştir. Doğ*rusu Ebû Hâ1id onu Humeyd'den, o da Enes'den naklen rivayette bulunmuştur. Bunu Abdülgani b. Said de böyle söylemiştir.»
Kaadî Iyâz: «Şu halde Humeyd, Katâde üzerine değil, Şu'be üzerine atfolunmuştur...» diyor.
Hadîs-i Şerif şehîdliğin faziletini gösteren en açık delillerden biridir. İbni Battal: «Bu hadîs, şehîdliğin fazileti hakkında vârid olan delillerin en büyüğüdür.» demiştir.
Şehide niçin şehîd denildiği ihtilaflıdır. Nadr b. Şümeyl'e göre şehîd diri olduğu için ona bu isim verilmiştir. Çünkü şehîdlerin ruhları islâm darına (cennete) varır ve görürler. Başkalarının ruhları ise onu ancak kıyamette görür. İbni Enbârî'ye göre ise şehidin cennete gireceğine Allah ve Melekleri şâhid oldukları için bu isim veril*miştir. Ulemâdan bazıları şehîd ruhunu teslim ederken kendisine verîlecek sevâb ve kerameti gördüğü için ona bu ismin verildiğini söylemiş; bir takımları ruhunu rahmet melekleri aldığı ve imanına şâhid oldukları için şehîd denildiğine kail olmuşlardır. Hattâ : «Şehidin §ehîd olduğuna şahidi vardır, ki o da kanıdır!» diyenler olmuştur.
Şehidin misk gibi güzel kokusu onun fazilet ve şerefini mahşer hal*kına duyurmak için yayılacaktır. Kanının ve cenazesinin yıkanmaması da bundandır.
110- (1878) Bize Saîd b. Mansûr rivayet etti. (Dedi kî): Bize Hâ-lid b. AbdilJâh El-Vasitî, Süheyl b. Ebî Sâüh'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e : Allah azze ve cellenin yolunda cîhâd etmeye ne muâdil olabilir? Dediler.
«Sizin ona gücünüz yetmez!» buyurdu. Bu sözü kendisine ikî veya üç defa tekrarladılar. Hepsinde : «Sizin ona gücünüz yetmez!» buyurdu. Üçüncüde:
«Allah yolunda mücâhede eden kimsenin misâli, oruç tutan, namaz kı*lan, Aflah'ın âyetlerine muti' bir kişi gibidir ki tâ Allah Teâlâ'nın yolundaki mücâhid donünceye kadar ne oruçtan gevşer ne namazdan! buyurdular:
(...) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Avâne rivayet etti. H.
Bana Züheyr b. Harb da rivâvet etti, (Dedi ki): Bize rivayet etti. H.
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahî rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebu Muâviye rivayet etti. Bunların hepsi Süheyl'den bu isnâdla bu hadîsin mislini rivayet etmişlerdir.
Bu hadîsi Buhârî ile Nesâî «CjiMd» bahsinde tahrîc et*mişlerdir. Hadîs-i Şerif Hz. Ebû Hüreyre 'den ayni mânâda muhtelif lâfızlarla rivayet olunmuştur.
Bu dahî cihâdın pek büyük fazileti olduğuna delildir. Zira namaz, oruç ve Allah'ın âyetlerine itaat en faziletli amellerdir. Mücâhid , bu amellerden bir lâhza gevşeklik göstermeyen kimse ile bîr tutulmuş*tur. Halbuki bu amelleri bir an gevşeklik göstermeden yapacak kimse yoktur. Onun içindir ki cihada denk bir amelin ne olacağı sorulunca Peygamber (Saîlaîldhü Aleyhi ve Selîem) :
«Sizin ona gücünüz yetmez!» buyurmuştur.
Mücâhid her hususta dâimi oruç tutan, namaz küan bir kim*seye benzer. Meselâ: bu ibâdetlere devam eden kimse yiyip içmeden ve sair lezzetlerden kendini nasıl tutarsa mücahid de nefsini düşmanla çar*pışmak için tahsis eder. O nasıl bir ân bıkmadan ibâdetine devam ederse, bu da bir ân ecir kazanmaktan hâli kalmaz. Sahih bir hadîsde mücahi*din şahlanan atı için bile sevaplar yazılacağı bildirilmiştir.
111- (1879) Bana Hasan b. Aliy El-Hulvânî rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Tevbe rivayet etti. (Dedi ki): Bize Muâviye b. Sellâm, Zeyd b. Sellâm'dan naklen rivayet etti ki, kendisi Ebû Sellâm'ı şöyle derken işitmiş: Bana NuJmân b. Beşîr rivayet etti. Dedi ki :
Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) in minberinin yanında idim Bir adam: Ben müslüman olduktan sonra hiç bir amel işlememiş olmama aldırış etmem. Yalnız hacıları sulamam müstesna! Dedi. Bir başkası :
— Ben müslüman olduktan sonra hiç bir amel işlememiş olmama aldırış etmem. Yalnız Mecid-i Haramı ta'mîr etmem müstesna! Dedi.
Başka biri :
— Allah yolunda cîhâd etmek sizin söylediğinizden efdaldiı; dedi. Bunun Üzerine Ömer kendilerini menefti. Ve
— Bu gün cuma günüdür. Resûİüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seîlem)'in minberinin yanında seslerinizi yükseltmeyin! Lâkin ben cumayı kıldığını zaman içeriye girer; sizin ihtilâf ettiğiniz hususu ona sorarım! Dedi. Arkacığmdan Allah (azze ve celle) :
Siz hacıları sulamakla Mescİd-i Haramı tâmîr etmeyi Allah'a ve son güne îmân edip Allah yolunda cihâd eden kimse ile bir mi tutuyorsunuz? ' âyetini sonuna kadar indirdi.
(...) Bu hadîsi bana Abdullah b. Abdirrahmân Ed-Dârimî de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Hassan rivayet etti. (Dedi ki): Bize Muâvi-ye rivayet etti. (Dedi ki): Bana Zeyd haber verdi ki, kendisi Ebû SeUâm'i şeyle derken işitmiş: Bana Nu'mân b. Beşîr rivayet etti. (Dedi ki): Ben Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) "m minberi yanında idim...
Râvî bu hadîsi, Ebû Tevbe'nin hadîsi gibi rivayet etmiştir.
Görülüyor ki ashabdan bâzıları islâmda en makbul amelin ne oldu*ğunda ihtilâf etmişler, içlerinden birisi bunun hacılara su vermek oldu*ğunu, diğeri Kâ'be'yi ta'mîr etmenin daha makbul sayılacağını söylemiş; üçüncü biri cihâdın ikisinden de hayırlı olduğunu ileri sürmüş*tür. İnen âyet-i kerîme üçüncü zâtın haklı olduğunu meydana çıkar*mıştır.
Hadîs-i Şerîf. cumada ve diğer günlerde mescidlerde yüksek sesle konuşmanın mekruh olduğuna, keza insanların toplu bulunduğu yerler*de bilir bilmez, bağırıp çağırmanın doğru olmadığına delildir. Bunun se*bebi, gürültünün namaz kılanlarla zikredenleri yamltmasıdır.