Buna şu hadisi örnek verebiliriz: "Kim güzel bir amel işler onu sonrakilere yol olarak bırakırsa onun ecrini alır. Sonrakilerin işleyip alacağı ecirden de bir şey eksik olmadan onların ki kadar bir daha alır. Kim de kötü bir amel işleyip onu sonrakilere yol olarak bırakırsa onun
günahını alır. Sonrakilerin işleyip alacağı günahtan da bir şey eksik olmadan onların ki kadar bir daha alır.
Sünnet, hasene ve seyyie vasıflarıyla birlikte mutlaklık ifade eder. Allah'ın dininde var olan şeyi içine aldığı gibi, var olmayanı da kapsar. Ancak, hadisin sebe-i vurııduna bakıldığında burada sünnetten maksadın Allah'ın dininde aslolan şeylerle ilgili olduğu görülür.
Cerir Şöyle demiş: "Biz gündüzün ortasında Rasu.ullah (s.a.v.)'ın yanında bulunuyorduk. Derken yalın ayak kaplan postu rengindeki gömleklerini veya abalarını başlarına geçirmiş, kılıçlanın çekmiş; ekserisi hatta hepsi Mudar Kabilesi'ne mensup çıplak bir takım adamlar Peygamber (x.a.v.)'e geldiler. Onların muhtaç halini görünce Rasulullah (s.a.v.)'m yüzü değişti. İçeri girip çıktıktan sonra Bilal'e emir buyurdu. Bilal ezanı okuyarak kamet getirdi. Rasulullah (s.a.v.) da namazı kıldırdı. Sonra hutbe okudu ve:
"Ey insanlar! Sizi bir kişiden yaratan Rabbiniz'den korkun...(Nisa, 31) ayet-i kerimesini sonuna (yani) "Şüphesiz ki Allah sizin üzerinizde gözcüdür" ayetine kadar ve Haşr Sûresi'ndeki, "Allah'tan korkun. Her nefis yarın (Âhiret) için ne gönderdiğine bir baksın. Allah'tan korkun...(Haşr, 18)" ayet-i kerimesini okudu.
(Sözüne devamla) "Bir adam dinarından, dirheminden elbisesinden, bir sa' buğdayından, bir sa' kuru hurmasından sadaka vermelidir. Velev ki yarım hurma olsun" buyurdu.
Derken Ensar'dan bir zat hemen hemen elinin taşıyamayacağı kadar hatta elinin taşımaktan âciz kaldığı bir kese getirdi. Sonra birbiri ardınca herkes bir şeyler getirdiler. Neticede yiyecek ve elbiseden müteşekkil iki yığın gördüm. Rasulullah (s.a.v.)'ın (mübarek) yüzünü de altınla yaldızlanmış gibi parladığını gördüm. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):
"Her kim İslam'da güzel bir çığır açarsa, o çığırın ecri ile kendisindei, sonra o çığırla amel edenlerin ecirlerinden hiçbir şey noksan edilmemek şartıyla sevapları kendisine aittir. Ve her kim İslam'da kötü bir çığır açarsa, o çığırın vebali ile kendisinden sonra onunla amel edenlerin vebali hiçbir noksanlık olmamak üzere ona aittir" buyurdular.