4785... Âişe (r.anha)'dan demiştir ki:
Rasûlullah (s.a.), biri diğerinden daha kolay iki şey arasında muhayyer bırakılırsa, günah olmaması şartıyla, mutlaka onlardan en kolay olanını seçerdi, şayet günah ise insanlar arasında ondan en uzağı olurdu. Rasûlul*lah (s.a.) kendisi için (kimseden) bir intikam almazdı. Ancak Allah'ın ha*ramlarının çiğnenmesi müstesna; (o zaman bizzat kendisi) o çiğnenen ha-ramlardan dolayı Allah için intikam alırdı.
4786... Aişe (r.anha)'dan demiştir ki:
Rasûlullah (s.a.), hayatta ne bir kadın dövmüştür, ne de bir hizmetçi."
4787... Abdullah b. Zübeyr(in) "Sen af yolunu tut..." (âyet-i keri*mesi) hakkında (şöyle) dediği rivayet edilmiştir:
"(Bu âyet-i kerimede) Allah'ın elçisi insanların huylarından affa sarıl*makla emr olunmuştur."
Açıklama
Mevzurnuzu teşkil eden bu babın hadislerinde, Hz.peygamberin, ümmeti için devamlı kolaylık dü*şündüğü, müsamaha ve af ile muamelede bulunduğu, kendi şahsıyla ilgi*li meselelerde asla intikam alma yoluna gitmediği, fakat Allah'ın haram*larının çiğnenmesi söz konusu olunca, bu yasağı çiğnemenin intikamım Allah için mutlaka aldığı ifâde edilmektedir.
Her ne kadar Ukbe b. Ebu Muayt ve Abdullah b. Hatal gibi bazı müş*riklerden intikam aldığı tarihten sabit ise de, bu intikamların sadece Hz. Peygamberin şahsiyle ilgili oldukları söylenemez. Çünkü sözü geçen kimseler, hayatları boyunca sadece Resulü Zişan efendimize eziyet et*mekle kalmamış, aynı zamanda hayatları boyunca her fırsatta Allah'ın ha*ramlarını çiğnemeyi bir adet haline getirmişlerdir.
Bazılarına göre, Hz. Peygamberin kendi şahsına karşı yapılan haksızlık ve eziyetlerin intikamını almaması, bu haksızlık ve eziyetlerin küfür sınır*larına varmamasıyla kayıtlıdır. Bir başka ifadeyle şahsına karşı yapılan eziyetler, küfür sınırlarına taşmadıkça, onların intikamını almayı düşünmemiş, fakat küfür sınırlarına taştığı andan itibaren Allah için onun in*tikamı peşine düşmüştür. (4775) numaralı hadis-i şerifte anlatılan kendi kaftanına, hızla asılarak boynunda iz bırakan bedeviyi affetmesi olayı gibi.
Davudi ise Hz. Peygamberin intikam almamasının malî davalarla ilgili olup namus davalarıyla ilgili olmadığını ve namusla ilgili meselelerde in*tikam almaktan geri durmadığını söylemiştir.
Bazı Hükümler
1. Haram veya mekruh olmamak şartıyla, iki şeyin en kolayını seçmek müstehabtır.
Kadı Iyaz diyor ki: "İhtimâl Peygamber (s.a.)'in burada muhayyer bıra*kılması Allah tarafmdandır. Onu iki ceza arasında, yahut kâfirlerle harbet-mek veya onlardan cizye almak hususunda, yahut ümmetinin ibadette mücahede derecesine varıp varmaması hususunda muhayyer bırakılmış*tır. O bunların hepsinde kolay olanı seçerdi.
Hz. Âişe'nin "günah olmamak şartıyla" sözü, onu kâfirler yahut mü*nafıklar muhayyer bıraktığı zaman düşünülebilir. Muhayyerlik Allah'dan yahut müslümanlardan gelirse ibaredeki istisna munkati olur."
2. Amirlerin, hakimlerin ve diğer söz sahiplerinin şahısları adına inti*kam almayı terk etmeleri müstehabtır. Kadı Iyaz diyor ki: "Ulema, hâki*min kendi lehine ve keza lehine şehadeti caiz olmayacak kimse lehine, hüküm vermesinin caiz olmadığında ittifak etmişlerdir.
3. Zevce, hizmetçi ve hayvanı terbiye için döğmek mubah ise de döğmemek efdaldir.
4. Bu rivayetler aff-u safha, eziyete tahammüle, haram bir şey işleye*ne karşı Allah'ın dinine yardımcı olmaya teşvik etmektedirler.
Esasen Ali İmran suresinin (134) no'lu âyetinde öfkesini yutanların cennetlik oldukları haber verilirken, onların öfkelerine hakim olma özel*likleri yanında aynı zamanda Allah için harcamalarından ve affediciliklerinden de bahsedilmesi, öfkeyi yenmenin tek başına cennetlik olmaya yet*meyeceğine, Cennetlik olabilmek için öfkeyi yenme sıfatının yanında affedicilik ve Allah için harcama sıfatlarının da bulunması gerektiğine de*lalet eder.
Esasen af, hak tealanın en büyük sıfatların dan dır. Eğer böyle olmasa idi, dünyada taş taş üstünde kalmazdı. Her lahza ve her an işlenen günah*larla taştığı halde, dünyanın yıkılmayıp yine var olmaya devam etmesi, Allah'ın affedicilik sıfatının tecellisinden başka bir şey değildir.
El-Afuvv: Affedici ismi Allah'ın güzel isimlerinden biridir. Kulun bu isimden alacağı hisse açıktır. Allah'ın bu ahlâkı ile ahlâklanmış olan kimse kendisine zulmedenleri, kötülük yapanları affeder. Hatta onlara iyilik eder.
Bu konuyu (4835) numaralı hadisin şerhinde tekrar ele alacağız, inşaallah.