273-.......Râfi' ibn Hadîc (R) şöyle demiştir: Biz (Huneyn dö*nüşünde Tıhâme) Zu'1-Huleyfe'sinde Peygamber'in beraberinde bu*lunduk. İnsanlara bir açlık isabet etmişti. Biz (Huneyn'de) birçok deve ve koyun ele geçirmiştik. Peygamber (S) insanların arkalarında kal*mıştı. Sahâbîler acele edip (ganimet develerinden ve koyunlarından kesmişler) tencerelere yerleştirerek pişirmek üzere tencereleri dikmiş*lerdi. Peygamber gelince emretti ve tencereler devrildi. Sonra Pey*gamber, ganimet mallarını taksim etti. (Develerin koyunların taksî-minde) on koyunu bir deveye denk saydı.
; Bu arada develerden biri kaçmıştı, Ordu içinde (kovalamaya el*verişli) atlar da azdı. O kaçak deveyi yakalamaya çalıştılar, fakat de*ve onları âciz bıraktı. Bu sırada mücâhidlerden bir kimse oku ile bu hayvanı ta'kîb edip, onu vurdu da bu sebeble Allah o hayvanı habse-dip durdurdu. Bunun üzerine Peygamber:
— "Bu evcil hayvanların da vahşî hayvanlar gibi insanlardan ka*çanları vardır. Bunlardan biri size karşı böyle kaçarsa, onu bu şekil*de vahşî hayvanı vurur gibi vurunuz" buyurdu.
Râvî Abâye dedi ki: Dedem Râfi' şöyle dedi:
— Bizler yarın düşmanla karşılaşmayı ümîd ediyor, yâhud endî*şe ediyoruz. Beraberimizde bıçaklar da bulunmaz (kılıçları köreltmek istemeyiz). Bu hâlde kamışla hayvan kesebilir miyiz? diye sordu.
Peygamber:
— "Bol kan akıtan herşeyle kesilir, üzerine Allah adı anılırsa o kesilen hayvanı ye; yalnız diş ile tırnak müstesnadır. Bunun sebe*bini de sizlere söyleyeceğim: Dişe gelince, bir kemiktir (kesmez); tır*nağa gelince, o Habeşliler'in bıçaklarıdır" buyurdu.