Kendisini -esirliğe teslîm etmeyen ve Öldürülmesi sırasında iki rek'at namaz kılanın hükmü?
245-.......ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Amr ibnu Ebî Sufyân ibn Esîd ibn Harise es-Sakafî haber verdi, -Bu Amr, Zuhre oğulları'-nın yeminli dostu ve Ebû Hureyre'nin arkadaşlarından idi- ki, Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (Uhud'dan döndüğü zaman) on kişilik bir topluluğu keşif kolu seriyyesi olarak gönderdi ve bun*lar üzerine -Âsim ibn Umer ibni-'l-Hattâb'ın dedesi olan- Âsim ibn Sabit el-Ensârî'yi kumandan yaptı. Bunlar gittiler, nihayet Mekke ile Usfân arasında bir yer olan el-Hed'e mevkiine vardıkları zaman Huzeyl kabilesinden Lihyân oğulları denilen aşiret halkına, bunların gel*diği zikredildi. Bunun üzerine bu seriyyeye doğru hepsi güzel atıcı ikiyüze yakın bir topluluk etrafa dağıldılar ve seriyyedekilerin izleri*ni ta'kîb ettiler. Nihayet ta'kîbçiler, seriyyenin Medine'den azık edi*nip yanlarına aldıkları hurmaları yedikleri yerde bir hurma buldular ve:
— İşte bu Yesrib hurmasıdır, dediler.
Ve yine seriyyenin izleri ardından gittiler. Seriyye kumandanı Âsim ve arkadaşları bu ta'kîbçileri görünce, hemen yüksek bir yere sığınıp orada savunmak istediler. Fakat ta'kîbçiler onların etrafını çepçevre kuşattılar da:
— Aşağıya inin ve ellerinizle kendilerinizi bize verin, teslîm edin; sizin için ahd ve misâk vardır; biz sizden hiçbir kimseyi öldürmeyiz; dediler.
Seriyyenin kumandanı Âsim:
— Bana gelince, Allah'a yemîn ederim ki, ben bu gün bir kâfi*rin zimmetine, yânî ahdine razı olup inmem. Yâ Allah! Bizden Pey-gamberi'ne haber ver, dedi.
Bu sırada kâfirler müslümânlara oklar attılar ve on kişiden altı-sıyle birlikte Âsım'ı öldürdüler. Geri kalan üç kişilik grup, o ahd ve mîsâk ile kâfirlere indiler. Bu üçten biri Hubeyb ibn Adiyy el-Ensârî el-Evsî?dir. İkisi de îbnu Desine Zeyd ibn Muâviye el-Ensârî ve diğer bir adamdır -ki o, Abdullah ibn Tarık'tır-. Kâfirler bunları ele geçir*dikleri zaman yaylarının kirişlerini çözdüler ve bu kirişlerle müslümân-ları sıkıca bağladılar. Bunun üzerine üçüncü adam, yânî Abdullah ibn Tarık:
— İşte bu ilk gadrdır. Vallahi ben sizlerle beraber olmuyorum. Âsim ve altı şehîdi kasdederek:
— Muhakkak şunlarda uyulacak bir örnek vardır, dedi.
Kâfirler hemen onu çekip sürüklediler ve kendileriyle beraber ol*maya yânî gelmeye zorladılar. Abdullah onlarla gitmeyi kabul etme-
yip dayattı. Bunun üzerine onu öldürdüler. Akabinde Hubeyb ile İbnu Desine'yi götürdüler. Nihayet bu ikisini Bedir vak'asmın ardından Mekke'de sattılar. Hubeyb'i el-Hâris ibn Âmir ibn NevfeHbn Abd Menâf oğullan satın aldı. Hubeyb, Bedir günü Haris ibn Âmir'i öl*dürmüştü. Hubeyb onların yanında bir süre esîr olarak kaldı.
İbn Şihâb dedi ki: Bana Ubeydullah ibn lyâd haber verdi; ona da el-Hâris'in kızı Zeyneb şöyle haber vermiştir: O aile, Hubeyb'i öl*dürmeye topluca karar verdikleri zaman Hubeyb, (Öldürüldükten son*ra cesedinde meydana çıkmasın diye) avret yerindeki kılları tıraş etmek için, bu kadından bir ustura ariyet istedi. Kadın kendisine usturayı ariyet verdi. Kadın dedi ki: Hubeyb, ben farkında değilken yanına gelen erkek çocuğumu tutmuştu. Kadın dedi ki: Ben onu, çocuğumu kendi uyluğu üzerinde kucağına oturtmuş, ustura da elinde iken bul*dum. Ben çok korktum. Hubeyb bu korkumu yüzümden anladı da:
— Çocuğu öldüreceğimden mi korkuyorsun? Ben böyle hainlik yapacak değilim, dedi.
Kadın dedi ki: Vallahi bu Hubeyb kadar hayırlı hiçbir esîr gör*medim. Allah'a yeminle söylüyorum: Ben bir- gün onu, kendisi de*mir bağlar içinde bağlanmış olduğu ve o zaman Mekke'de bu meyve*den hiç bulunmadığı hâlde elinde bir üzüm salkımı tutmuş da onu yer*ken bulmuşumdur.
Ve yine kadın: Şübhesiz bu, Allah tarafından bir rızktır ki, Al*lah onu Hubeyb'e rızk yapmıştı, demiştir.
Onlar Hubeyb'i Hıll'de öldürmek için Harem'den dışarı çıkardık*ları zaman Hubeyb onlara hitaben:
— Beni serbest bırakın da iki rek'at namaz kılayım, dedi. Onlar kendisini serbest bıraktılar, o da iki rek'at namaz kıldı.
Sonra:
— Eğer bende ölüm korkusu olduğunu sanmanız olmasaydı, ben bu namazı elbette daha uzun kılardım. Yâ Allah, onlardan kimseyi bırakma, hepsini helak eyle! diye beddua etti. Duasından sonra da şu beyitleri söyledi:
Mâ ubâîî hîne uktelu musîimen Aîâ eyyin şıkkın hâne lilîâhi masraî Ve zâlike fî-zâü'1-ilâhi ve in yese' Yubârik aîâ evsâli şilvin mumezzai
(= Ben müslümân olarak Allah için öldürülürken, atılacağım yerim arzın hangi yanı olsa aldırmam. Çünkü öldürülmem Allah'ın zâtı (yânî rızâsı) yolundadır.
Eğer O isterse kesilip parçalanmış organ eklemleri üzerine bere*ketler yağdırır!)
Akabinde İbnu'l-Hâris onu öldürdü. İşte böylece Hubeyb, bağ*lanarak öldürülen her müslümânın ölümü sırasında iki rek'at namaz kılma sünnetini kaanûnlaştıran kimse oldu.
Seriyye kumandam Âsim ibn Sâbit'in vurulduğu gün yaptığı du*asını da Allah kabul buyurdu da Peygamber (S) sahâbîlerine, onla*rın haberini ve vurulup öldürüldüklerini haber verdi. Kureyş kâfirle*rinden birtakım insanlar, Âsım'm öldürülmüş olduğu kendilerine ha*ber verildiği zaman, Âsım'ın cesedinden öldürüldüğünün bilineceği herhangi bir parça getirmeleri için, Âsım'ın cesedine elçi yolladılar. Çünkü Âsim, Bedir günü onların büyüklerinden birisini öldürmüş*tü. Bu sırada Âsım'ın cesedi üzerine Allah tarafından bal anların*dan gölge edici bir bulut gönderildi de, o bulut cesedi onların elçisinden korudu. Artık onun etinden herhangi birşey kesmeye güçleri yetme*di.