65- (2866) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Mâlik'e, Nâfi'den dinlediğim, onun da İbni Ömer'den rivayet ettiği şu hadîsi oku*dum. Resûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Sellem):
«Hiç şüphe yok ki, sizden biriniz öldüğü vakit kendisine sabah akşam varacağı yer gösterilecektir. Cennetlikierdense cennetlik olacak, cehennem-liklerdense cehennemlik olacaktır. (Kendisine işte senin yerin budur, îâ Allah seni kıyamet gününde oraya gönderinceye kadar! denilecektir.» buyurmuşlar,
66- (...) Bize Abd b. Humeyd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdûr-rezzak haber verdi. (Dedi ki) : Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Sâlim'den, o da İbnû Ömer'den naklen haber verdi. (Şöyle demiş) : Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Kişi öldüğü vakit varacağı yeri kendisine sabah, akşam gösteriiir. Cennetliklerdense cennet, cehennemüklerdense cehennem (gösterilir).» buyurdu.
«Sonra : (Kendisine : İşte senin kıyamet gününde gönderileceğin ye*rin budur, denilir.» buyurdular.
Bu hadîsi Buhâri ile Nesâî «Kitübu'l-Ccn5iz»'de tahric etmişlerdir.
Bu hadîs kabir azabını isbat etmektedir. Ehl-i Sünnetin mezhebine göre kabir azabı haktır. Bu hususta Kitab ve Sünnetten birçok deliller vardır. Allah Teâla'mn cesedin bir kısmına bir nevî hayat iade ederek ona azab vermesi aklen imkânsız değildir. Şeriat da bunu haber verdiğine göre kabul ve itikadı vâcibdir. Hâricilerle Mu'tezüe'nin büyük bir kısmı ve Mûrcie taifesinden bazıları kabir azabını inkâr etmişlerdir. Ehl-i Sünnete göre azabı ölen kimsenin ya bütün cesedi yahut cesedinin bir kısmı göre*cektir. Allah her şeye kaâdirdir. Ölen kimseye yerinin gösterilmesi mü'min için in'am ve ikram, kâfir için azabdır.
67- (2867) Bize Yahya b. Eyyûb ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe hep bir*den îbni Uleyye'den rivayet ettiler. İbnû Eyyûb dedi ki: Bize İbnû Uley-ye rivayet etti. (Dedi ki) : Bize de Saîd El-Cûreyrî, Ehû Nadra'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den, o da Zeyd b. Sâbit'tcn naklen haber verdi. Ebû Saîd demiş ki: Ben bunu Peygamber (Sallallahü A Şeyhi ve Sellem) 'den işit*medim. Lâkin onu bana Zeyd b. Sabit rivayet etti, (Dedi ki) : Bir defa Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) biz de beraberinde olduğumuz hal*de bir katırının üzerinde Benî Neccâr'm bir bahçesinde iken anîden hayvan onu yoldan saptırdı, az daha düşüyordu. Bir de ne görelim, altı veya beş yahut dört kabir! (Eâvî, Cüreyrî böyle diyordu, demiş.) Bunun üze*rine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Bu kabirlerin sahiplerini kim biliyor?» diye sordu. Bir adam:
— Ben (biliyorum), dedi.
«'Öyleyse bunlar ne zaman öldüler?» dedi. Adam : __ Onlar şirk içerisinde öldüler, cevabım verdi. Müteakiben Peygam*ber (Sulialtahü A-eyhı ve Sellem):
«Gerçekten bu ümmet kabirlerinde imtihan olunuyor. Eğer defnetme*meniz entiişesi olmasaydı, kabir azabından benim işitmekte olduğumu, size de işittirmesi İçin Allah'a dua ederdim.»dedi. Sonra yüzünü bize dönerek: «Cehennem azabından Allah'a sığının!» buyurdu. Ashab:
__ Biz cehennem azabından Allah'a sığınırız, dediler. (Bu sefer) :
«Kabir azabından Allah'a sığının!» buyurdu, Ashab:
— Biz kabir azabından Allah'a sığınırız, dediler.
«Fitnelerin açığından, kapalısından Allah'a sığının!» buyurdu. Ashab:
— Biz fitnelerden, onların açığından, kapalısından Allah'a sığınırız, dediler.
«Deccal'm fitnesinden Allah'a sığının!» buyurdu. Ashab:
— Biz Deccal'nı fitnesinden Allah'a sığınırız! dediler.
68- (2368) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbni Beşşâr rivayet et*tiler. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Katâde'den, o da Enes'den naklen rivayet etti ki, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Eğer defnetmemeniz endişesi olmasaydı, size kabir azabından bir şeyler işittirmesini Allah'a dua ederdim.» buyurmuşlar.
69- (2869) Bize Ebû Iîekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Veki1 rivayet etti. H.
Bize Ubeydullah b. Muâz da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam ri*vayet etti. H.
Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbııû Beşşâr da rivayet etliler. (De*diler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti.
Bu râvilerin hepsi Şu'be'den, o da Avnî. Ebî Cuhayfe'den naklen rivayet etmişlerdir. H.
Bana Zülıeyr b. Harb ile Muhammed b, Müsenna ve İbnû Beşşâr dahî hep birden Yahya El-Kattan'dan rivayet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dedi ki) : Bize Yahya b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Avn b. Ebî Cuhayfe, babasından, o da Bera'dan, o da Ebû Eyyub'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resûlüilah (Saltallahü Aleyhi ve Selîem) güneş battıktan sonra (dışarı) çıktı da bir ses işitti ve:
«Yahudiler kabirlerinde azab olunuyorlar.» buyurdu.
70- (2870) Bize Abd b. Humeyd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yûnus b. Muhammed rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şeyban b. Abdİrrahman, Ka-tâde'den rivayet etti. (Demiş ki) : Bize Enes b. Mâlik rivayet etti. (De*di ki) : Nebiyyullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular:
«Kul kabrine konduğu ve yakınları dönüp gittiği vakit, onların ayak seslerini pekâlâ işitir.» Buyurdular ki:
«Ona iki melek gelerek kendisini oturturlar ve ona :
— Bu zât hakkında ne derdin? diye sorarlar. Mü'min :
— Şehadet ederim ki, o Allah'ın kulu ve Resulüdür, der. Bunun üze*rine kendisine :
— Cehennemdeki yerine bak! Allah onun yerine sana cennetten bir yer verdi, denilir.» Nebiyyullah (Sallaliahü Aleyhi ve Sellem):
«Müteakiben bunların ikisini birden görür.» buyurdular
Katâde demiş ki : Bi.. «nlat.ld.£ına göre mü'mme kabrmde yetmiş
arşm geniş yer verilir Ve üzerine diriltilecekler! güne kadar taze nimet doldurulurmuş.
71- (...) Bize Muhammed b. Minhâl Ed-Darir de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yezid b. Zürey' rivayet etti. (Dedi ki) ; Bize Saîd b. Ebî Arû!;e, Katâde'den, o da Enes b, Mâlİk'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Rcsûlüllah (Sallaliahü Aleyhi ve Sellem):
«Gerçekten meyyit kabrine konulduğu vakit, kendisini getirenlerin ora*dan ayrılırken ayakkabı seslerini pek âlâ işitir.» buyurdular.
72- (...) Bana Arar b. Zûrâra rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdü'I-Vehhab (yâni; İbni Atâ') Saîd'den, o da Katâde'den, o da Enes b. MâÜk'-den naklen haber verdi ki, Nebiyyullah (Sallaliahü Aleyhi ve Selîem):
«Gerçekten kul kabrine konup, dostları yanından döndükleri vakit...» buyurmuşlar,
Râvî( Seyhan'ın Katâde'den rivayet ettiği hadîs gibi nakletmiştir.
73- (2871) Bize Muhammed b. Beşşâr b. Osman El-Abdî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şube, Alkame b. Mersed'dcn, o da Sa'd b. Uheyde'den, o da Berâ' b. Âzîb'deıı, o da Peygamber (SallaUahü Aleyhi ve SeUeın) 'den naklen rivayet etti ki, şöy*le buyurmuşlar :
«Allah iman edenleri sabit kaville yerlerinde tular.» [9] (âyet-i kerîme*si) kabir azabı hakkında inmiştir. Ölen kula, Uabbin kim? diye sorulacak. O da: Ilabbim Allah! Peygamberim de Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), cevabını verecektir. İşte Aflalı (Azze ve Ceile) 'ıün :
«Allah, iman edenleri hem dünya hayaî:nda, hem de âhiretle sabit kaville yerlerinde tutacaktır âyeî-i kerîmesi budur.»
74 - (...) Bize Ebû Bekr b. Eİ-î Şeybe ile Muhammed b. Müsennâ ve Ebû Bekr b. Nâfi' rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Abdurrahman (yâni; İbnû Mehdî) Süfyan'dan, o da babasuıdan, o da Hayseme'dcn, o da Bera' b. Âzib'den naklen rivayet etti.
«Allah, iman edenleri hem dünya hayatında, hem de âhirette sabit kcı-vİlle yerlerinde tutar... âyeî-i kerîmesi kabîr azabı hakkında indi.» demiş.
75- (2872) Bana Ubeydullah b. Ömer El-Kavârîrî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ilaııımad i;. Zeyd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Budeyl, Abdullah iı. Şakık'daıı, o da Ebû Hürcyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) :
«Mü'minin ruhu ç.kiığı vakit, onu iki melek karşılar yukarıya çıkarırlar.»
HamıiKui demiş ki : Uâvî onun kokusunun güzelliğini ve miski anlattı.
Ebû Hüreyre şöyle demiş : «Sema ebli : Güzel Lir ruh yer tarafından geldi, Allalı sana ve kendisini yaşattığın cesede saîat eylesin, derler. Mü*teakiben onu lîabbi (Azze ve Ceile) 'ye götürürler. Sonra: Bunu hududun sonuna kadar götürün, buyurur. Kâfirin de ruhu çıktığı vakit, —Hammad onun pis kokusunu ve bir lanet de zikretti demiş— sema ehli pis bir ruh yer tarafından geldi, derler. Ve : Bunu hududun sonuna kadar götürün denilir.»
Ebû Hüreyre demiş ki: Bunun üzerine Resûlüllalı (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) üzerinde bulunan ince bir örtüyü şöyle burnuna çevirdi.
76- (2873) Bana İshak b. Ömer b. Selit El-Hâzelî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süleyman b. Muğîra, Sabit'ten, rivayet etti. (Demiş ki) : Evet, Enes: Ben Ömer'le beraberdim, dedi. H,
Bize Şeybân b. Ferrûh da rivayet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki) : Bİze Süleyman b. Muğıra, Sâbit'ten, o da Enes b. Mâlik'den, naklen rivayet etti. Enes şöyle demiş: Mekke ile Medine arasında Ömer'le beraber idik.
Hilâle bakıştık. Ben keskin gözlü bir adamdım ve onu gördüm. Benden başka onu gördüğünü söyleyen kimse olmadı. Ömer'e, onu göremiyor mu*sun? demeye başladım. Ömer onu bir türlü göremiyordu. Onu döşeğim üzerine yatarak göreceğim, dedi. Sonra bize Bedir muhariplerinden bah*setmeye başladı ve şöyle dedi: Hakikaten Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) dün bize Bedir muharİblerinin düşecekleri yerleri gösteriyor :
«Şurası yarın inşallah filânın düşeceği yerdir.» buyuruyordu. Müteaki*ben Ömer şöyle dedi : Onu hakla gösteren Allah'a yemin ederim ki: Re*sûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in çizdiği hududu şaşmıyorum. Bedir'-de öldürülenler birHrleri üzerine bir kuyuya atıldılar. Resûlüllah. (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de giderek yanlarına vardı ve:
«Ey filân onlu filân! Ey fitân oğlu filân! Allah'ın ve Resulünün sîze va'd-ettiklerini hak buldunuz mu? Ben Allah'ın bana va'dettiğini hak buldum.» buyurdular. Ömer :
— Yâ Resûlallah! Ruhları olmayan cesetlerle nasıl konuşuyorsun? dedi. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Onlara söylediklerimi siz onlardan daha İyi işitir değilsiniz. Şu kadar var ki, bana bir cevab vermeye kadir değillerdir.» buyurdular.
77- (2874) Bİze Heddab b. Hâlİd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hanı-mad b. Seleme, Sâbît El-Bûnânî'den, o da Enes h. Mâlik'den naklen riva*yet etti ki: Resûlüllah (Salialîahü Aleyhi ve Seiiem) Bedir'de öldürülenleri üç gün bırakmış, sonra yanlarına gelerek taşlarında durmuş, kendilerine ses*lenerek :
«Yâ Ebâ Cehil b. Hişam! Yâ Umeyye b. Halef! Yâ Utbe b. Rabia! Yâ Şeybe b. Rabia! Rabbinizin size vazettiğini hak buldunuz değil mi? Ben Rabbimin bana vadeîtiğîni hak buldum.» demiş. Ömer, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in sözünü işitmiş de:
— Yâ Resûlallah! Nasıl İşitsinler, nasıl cevâb versinler ki? Hepsi leş olmuşlar, demiş. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki : Benim söy*lediklerimi siz onlardan daha iyi işitir değilsiniz. Lâkın onlar cevap vermeye kadir olamazlar.» buyurmuşlar. Sonra onlar hakkında emir vermiş ve sü*rüklenerek Bedir kuyusuna atılmışlar.
78- (2875) Bana Yûsuf h. Hammad El-Ma'nî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdû'1-A'lâ, Said'den, o da Katâde'den, o da Enes b. Mâlik'den, o da Ebû Talha'dan naklen rivayet etti. H.
Bana bu hadîsi Muhammed b. Hatim de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ravh b. Ubâde rivayet etti. (Dedi ki) ; Bize Saîd b. Ebî Arûbe, Katâde'*den rivayet etti, (Demiş ki) : Bize Enes b. Mâlik, Ebû Talha'dan naklen anlattı. (Dedİ ki) : Bedir harbi olduğu gün Resulallah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) küfıâra gâlib gelince Kureyş'in ulularından yirmi küsur adam hakkında (Ravh'm hadîsinde yirmidört adam hakkında denilmiştir) emii verdi. Bunlar Bedr'in kuyularından bîr kuyuya atıldılar...
Ve râvî hadîsi Sâbit'İn, Enes'den rivayet ettiği hadîs mânâsında nak letmiştir.
Bu hadîsleri Buhârî «Cenaze» bahsinde tahric etmiştir.
Suâl meleklerinin ibâresindeki zattan murad; Peygamber (Sallalluhu Aleyhi ve Sellem) 'dir. Bu ibarede onu ta'zime delâlet eden söz bulunma*ması ölüyü imtihan içindir. Tâ ki soranın sözünden ta'zim hissesi kapıp da orada ta'zime kalkışmasın. Meleklerin suallerine mü'minler cevab ve*recektir. Çünkü Allah iman edenleri sözlerinde sabit küacakdır. Bundan sonra mü'min kıyamete kadar in'am ve ihsan görecek, kabri alabildiğine genişletilecektir. Kaadî Iyâz: «Bu genişletmenin zahiren anla*şıldığı gibi olması muhtemeldir. Ruhu iade edildiği vakit gözünün önün*den etrafındaki kesif perdeler kaldırılır. Kabrin karanlığım ve darlığını hissetmez. Fakat bunun rahmet ve nimet için bir darb-ı mesel ve istiare olması ihtimali de vardır. Nitekim Allah onun kabrini sulasın, denilir. Bi*rinci ihtimal daha sahihtir.» diyor. Yine Kaadi'nin beyanına göre mü'-minirı ruhu hakkında : «Bunu hududun, sonuna kadar götürün...» sözün*den murad; Sİdretü'İ-nnmtehâ'dır. Kâfirin son hududu ise siccindir.
Resulüllah(Sallaliahü Aleyhi ve Sellenı) :in çarşafı burnuna götürmesi an*lattığı pis kokudan, dolayıdır. Bedir muharibleri hakkında küffârın birer birer isimlerini sayarak tepelenecekleri yeri göstermesi onun mucizele-rindendir. Ölülerin Resûlüilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in sözünü işitme*lerine gelince Ma'ziri bazı ulemanın bu hadisin zahiriyle amel ede*rek : «Ölü işitir,..» dediklerini söylemiş. Sonra bunu kabul etmeyerek işit*menin Bedir'de öldürülenlere hâs olduğunu iddia etmişse de Kaadî Iyâz bu sözü reddetmiş, hadislerde beyan edilen işitmenin umûmî oldu*ğunu söylemiştir.
Nevevî : «Kabirlere selâm vermeyi bildiren hadîsler bunu iktizâ etmektedir. Zahir ve muhtar olan kavil de budur.» diyor.
Kalîb ve Taviy kelimeleri taşla örülmüş kuyu mânâsına gelirler. Ulemâ cesetlerin kuyuya atılmasını defn ve hürmet saymamış, bunun pis kokularından kurtulmak için yapıldığını söylemişlerdir.
Resûliillah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemy'm :
«Eğer defnetmemeniz endişesi olmasaydı...» sözünden murad: Eğer kâfiri tahkir için yahut hayret ve dehşete düşerek takatsiz kaldığınız için defnetmeden bırakmanız endişesi olmasaydı ilah... demektir.